Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '10

 
Kategori
Şiir
 

Pişman olanlara, pişmaniye, birde Abbasname.....

Pişman olanlara, pişmaniye, birde Abbasname.....
 

Öner Samanlı'dan Pişmaniye Şiirini okumalı.... (Sanat Dünyası)


ABBASNAME

Bilsen de bilmesen de

Kimilerinde,

Gülümser,

Hayat denilen umar,

Yolda kalır kiminin,

Hem atı, hem arabası…

Üstelik şöhret,

Beğenmezken,

Uçan kartalı…

Ne fark eder ki,

Bilsen de sen,

Hayattaki kumarı,

Bıraktıktan sonra ben,

Kuş uçmaz,

Kervan geçmez yollarda,

Atı ve arabayı…

İşte o zaman,

Bırakmalı,

Gam ile kasveti,

Atmalı öne kasketi,

Düşünerek geçmişi,

Düşünceye,

Değer vermeli,

Hazırladım,

Sana özel ben,

Gülümser-ken ye diye,

Tükürdüğüm içine,

PİŞ-MA-Nİ-YE-Yİ.....

….

Sene yetmişten bu yana,

Söylenir hem,

Hem de dinlenir.

Hele birde varsa yanında,

Şişesinde birkaç duble,

Altınbaşlı rakı…

Doyulur mu o zaman,

Dinlenirken o şarkı,

Oysa bir gariptir,

Sanki o şarkının

Abbas’ı olmak yıllardır,

Olmuşlukla müptelası,

Dinlendikçe sanırım,

Kendinde oluyor,

Gerçeğinde bir Abbas,

Olur o zaman,

Bir masal kahramanı…

Hayat verildiyse sevi-ye,

Doğru kararla özelce,

Gülümsemelerce,

Süslerken birde güzelce,

Çabalarken üstelik,

Apansız yitip de,

Bir yere gitmesin diye…

İşte o zaman,

Haydarpaşa’nın isli trenleri,

Gülümserler size….

Doyulmaz derler ya,

Dost ve düşman tadına,

Bırak düşmanlığı da

Kal dostluğun tadında…

İşte dostlar her gecenin,

Bir sabahı var derler,

Bunu söylemiş mi erenler,

Ani bir gün artığının,

Bir çulsuzu Abbas,

Ne abalı nede sopalı,

Yürek kapıları artık,

Sevdalarda kapalı…

Yine varken hedef,

Iskalar her zamanki gibi,

Bir ahmak ıslatan,

Yağmurunda üstelik,

Kalmışta orta yerde,

Kurumaz bir sırılsıklamdır,

Fırfırlı fırtınaların uşağıdır,

Ah o maviden vuran ateş,

Döndükçe acıtır penpeye,

Sahteci fırtınalar,

Eser eserde yığınla,

Neden,

Çok doğmuş güneş,

Neden soğuk sıcak,

Sırılsıklam yüreği,

Abbas’ın

Nasıl kuruyacak…?

Kalmış bir yetim,

Birde öksüz,

Adı fark eder mi,

Olmasa da Abbas,

Onu şimdi,

Kim koruyacak..?

…..

Sevgi ormanına gider,

Yazıyordu tabelada,

Oysa yürüdüğü,

Balçıklı bir bataklıktı orada,

Kısır ötüyorken,

İbibik kuşları,

Sanki bilmez ama,

Sevdayaydı dem vuruşları…

Üstelik onların,

Varmış gibi geldi aklına,

Kayda değer suçları,

Sözde fıstık toplamaya,

Gelmişti imeceye ormana,

Topladığı çuval dolu,

Saksağan kuşları,

Göründü apansızın,

Gülümser,

Almış eline kazmayı,

Sever zaten,

Hem kazıp,

Hem de yazmayı…

Üstelik bugün takmış,

Başına nedendir bilinmez,

Bilinmezse de sevdalı,

Yeşile çalan bakışları…

Penpe olmayan yazmayı…

Saklamıştır belki,

Saksağan kuşları,

Vurmasa keşke,

Acımasızca bellerine,

Kazmayı….

……

Gülümser’den gizlice

Yaptım yine,

Penpe güllü pişmaniye,

Kara kaş gözlerin elmas,

Gülümser bil ki, gün gelecek,

Bu güzellik sende de kalmaz,

Pişman olursun o zaman,

“Kimseler almaz,

Annene bak gör halini…”

Hayat bu, gün ola,

Harman döne demişler,

Gülümserim derdin sen,

Nerede eskittiğin gülüşler,

Kimde saklı öpüşler,

Gülümser,

Söndü artık,

Yangın yeri sevişler…?

….

Dün gece yattım yine,

Dualarda istiareye,

Gökyüzüne tükürdüm,

Suratına konsun diye…

Birde uzandım şöyle bir,

Sultanahmet’ten, Fatih’e,

Her şey yerli yerinde mi diye…

Tanrım yine birisi,

Araklamış yüreğimdeki,

Habersizce o şarkıyı,

Çıkmış Çemberlitaş’ın,

Tepesine bir adam,

Bağırıyor avaz avaz,

Üstelik melun adam,

Abbas benim diye herkese,

Söylüyor vallahi,

Ulan çakma Abbas,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Sana,

Zaten yazıklar olmuş,

Çakma olmayan,

Abbas’ın da aslına…

Şans mı, piyangomu bilinmez,

Kimileri vurur onikiden,

Kimileri ıskalar hep,

Bencileyin olmuş,

Vallahi,

Gülümser,

Görmedim ama,

Diyorlar,

Başka dala konmuş…

….

Bilmeli insan,

Esasen yağmura karşı,

Şemsiyeli gezmeyi,

Hayat niye,

Olsun ki yabancı,

Olsa olsa uymaz,

Sende aymaz,

Sinsi bir yalancı…

….

Bir büyük üstad,

Diyor ki, şiirinin birinde;

“Yaşadığım kadınlar,

Oldular bana,

Her daim hancı,

Ben o hanlarda

Oldum daim yolcu,

Beğenmezsem eğer,

Hanı ve hancıyı,

Düşerim yeniden,

Yollar olsa da,

Bana yabancı,

Bulurum yeni bir han,

Bakarım keyfime,

Yolcuyum

Efendiler,

Yolcuyum ben yolcu…”

Bir başka,

Üstat’ da bir şiirinde;

“Bana koyup koyup,

Gitme ne olursun”

Demişti, bu fani alemde,

Şaşkın, birde çaresizce Abbas,

Olmuş işte el alem…

…..

Gülümser,

Anımsıyor musun?

Karşıyaka İzmir’de,

Resmin de var senin,

İşte o şairle…

….

Yalancı kadının mumu,

Yoksa,

Nasıl yansın ki,

Yatsıya,

Gülümser,

Karaca Ahmet’te dün,

Oldu Abbas,

Hayat bilgisinin,

Profesörü,

Bir kefendi cübbesi,

Bir metrelik yerde,

Geldi yanına annesi,

Üstelik ilk kez dinledi,

Davullu zurnalısını,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun,

Kaderin böylesine,

Yazıklar olsun"

Şarkısını…

Hem rokasız,

Hem balıksız,

Hem de rakısız…!

Vasiyeti olsun sana,

Geldikçe kürsüye,

Sende doktora yapmaya,

Tak sepeti koluna,

Herkes kendi yoluna,

Dön uzmanlık alanına….

Sağında bir yılkı atı,

Solunda pastırmalık,

Zavallı bir eşek,

Onlar yüksüz,

Sırtına yüklemişler,

Günahkar,

Kırk katlı döşşek,

Gülümser,

Nasıl havalar Ankara’da?

Ankara’nın meşhurdur ya,

Dikmen’i,

Tam onbeş yıl olmuş,

Abbas’ın terk edişi,

Deve yerken dikeni…

Her gelişlerinde,

Karaca Ahmet’in profu,

Ders vermeye Cebeci Asri’ye

Ziyaretine gel istersen,

Beddualar dinlemeye…

….

Gülümsüyor,

Eğleniyorsun,

Belki de,

Oturmuşsun balkonda,

Fındık kırıyorsun…

Öpüyor musun öptüğün gibi,

Seviyor musun…?

Gülümser,

Sevdiğin gibi fındıkları,

Abbas şimdi öte alemde,

Mut yetiştirip de satıyor,

Mutlu olmayanlar adına,

Üstelik alsında,

Mutlu olsunlar diye…

Yanında birde üstelik,

Yeşil marul ile terede,

Hediye,

Her müşteriye…

….

Gülümser,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Sana yazılan şiirlere,

Allah billah aşkında,

Yemin yazıklar olsun,

Gülümser,

İnşallah ah ile Abbas’ın,

Yaptığı yağlı kazıklar,

Okudukça şiirleri

Münasip olsun sana….

…..

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Şarkısı hem sana,

Hem gelen geçene,

Yolgeçen hanında…

İlk başlangıç sayılmaz,

Hem senden öncekilere,

Armağan etti,

Taktı üstüne birde,

Kırmızı penpeli kurdele,

Maşallahı da var ayrıca,

Üzerinde,

Nazar değmesin,

Diye sana,

Her fındık yediğinde…

Bu gidişlerin uzun yolunda,

Çoklarını sen,

Çoooookkkkk,

Eskitirsin daha,

Birde geldiğinde,

Sende, o fani aleme,

Demişse birde,

Yazıklar olsun sana,

İşte cuk oturur,

O zaman,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Şarkısı hem sana,

Hem de rahmetle,

Şehvet satana…

….

Gülümsersin değil mi,

Kader bu ele güne de güler,

Elbet ki bir zaman,

Osmanağa camiisinde

Okunacak tersinden,

O muhteşem ezan,

İşte o zaman,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Diyerek,

Ardı sıra eklenecek ayetler,

Kabe-i Muazzama’ dan,

Sonra kürsüden,

Başlayacak akın akın,

Gözyaşları,

O gözyaşlarında sen,

Gülümser,

Vallahi boğulacaksın…!

Ahkam-ı muaazama kesmeye,

Gittiğinde Abbas,

Sohbet etmeye,

Yalnızlıklar ormanının,

Derinlerindeki,

El mi yaman,

Er mi yaman,

Ateşiyle sazanların tümü,

Olacaklar bir afet-i Suzan,

Sense kahrından,

Çatlayacaksın o zaman…!

….

Zevkinden olduğunda,

Boş köşe Abbas,

Yüreğinin terasında,

Anma ki olacaksın,

Yalanlı vefasız,

Yıllarında yerken sen,

Abbas oturtmasını,

Tu-ka-ka yaptığın tabağından…

Gülümser,

Gülümsüyor musun..?

Hala sen..?

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun"

Bu kadar yüzsüzlük,

Yakışır mı atana…

Ele güne karşı,

Böyle de yaptığında sen,

İşte o şarkı söylenir,

Yetmişli yıllardan,

El mi yaman,

Er(mi) yaman’a

….

Gülümser,

At, avrat, silah,

Vefa’lı deseler de,

Merzifon’da semizlenir,

Derler nedense eşek….

Silah desen,

Oyuncak oldu gayrı,

Kimi essah,

Kimisi kurusıkı…

Gülümser essah iken,

Abbas’ın ağrıyan karnından,

Gaz olup da çıktın neden..?

Üstelik de bir erkek,

İki dişi,

Alime talimle,

Gülümserken,

Sessiz bir gidişle,

Bitirdin sevişi hemen…

Gülümser,

Gülümser misin…?

Gülümser,

Gerek yok ki,

Sende silaha,

O sivri dillerin,

Domdom kurşunu gibi…

Birde bahsi geçen avrat,

Kullanılır ekseri,

Köy ve kasabada,

Gülümser,

Abbas’lı resimlerin,

Tümünü yaktı

Temizlikçi kadın,

Ateşli bir sobada…

Kentte derler ki avrada,

Kibarca hanımefendi,

Taşlanırken,

Büyük ve küçük şeytan,

Mübarek toprak Mina’da,

Gülümser,

İnsan bulamaz ise dengini,

Davul ile zurna,

Nasıl olmuş halay zengini,

Gülümser,

Biliyor musun,

Zaten sen,

Almadın ki asla,

Abbas’ı hesaba,

Anladı o biçare de,

Senden olmayacak,

Ne köy,

Ne de kasaba…

Gülümser,

Balık, roka, rakıyı,

Sevmiyorsun zaten sen,

"Yazıklar olsun,

Yazıklar olsun,

Kaderin böylesine,

Yazıklar olsun…”

Bu şarkı bile,

Harbiden,

Çok fazla sana…

Öner SAMANLI

21. Yüzyılın en büyük aşkı “Abbas ile Gülümser” Şiirler Güldestesinden uzun ömürlü sevda yitiklerine Karaca Ahmet Prof’undan ders notları….

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..