Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

PKK teröründe ve Alamut kalesine dönüşen Kandil dağında artık sona mı gelindi?

PKK teröründe ve Alamut kalesine dönüşen Kandil dağında artık sona mı gelindi?
 

Hassan Sabbah'ın efsanevi Alamut Kalesi


Kürt sorunu çözüleli tam bir yıl oldu. Kürt sorunu bitti. Uluslararası Konjonktür, böyle söylüyor. Peki bu yaşananlar nedir? Neden şehit veriyoruz? Bazı Kürt politikacılar neden hala çözümün tersi istikametinde koşuyor? PKK neden silah bırakmıyor?  

Aslında PKK bir yıl önce ateşkes ilan edip siyasi çözüm için hükümetin izleyeceği politikayı beklemeye başladığında, artık çatışma döneminin sona erdiğini kabul etmişti. Geçen yıl Habur’da teslim olan yirmi PKK militanı, sorunun silahla çözümünün mümkün olmadığının ilanıydı. Fakat Kürt politikacılarının ve KCK kadrosunun fevri ve empatiden uzak, ölçüsüz davranışları; çözüm noktasına gelen Kürt sorununu tekrar kısa süreli bir açmaza sürükledi.  

Bugünlerde Kürt politikacılar Özerklik ilanını kutluyorlar. Fakat bundan sekiz yıl önce AKP hükümeti, Türkiye genelinde özerk bir yapı oluşumuna kapı açan kanun tasarısı çalışmalarına başlamıştı. Hükümet, merkezi yapıdan taşraya yetki aktarımını içeren yeni sistemi; sekiz yıl önce planlamıştı. Bugün biz özerkliğimizi ilan ediyoruz diye bağıran Kürt politikacılar, bu çalışmalardan haberdar. Peki neden Kürt politikacılar bunu kendilerine mal ediyorlar? Bu aymazlığın bir tek sebebi var; Kandil’de sıkışıp kalan terörist elebaşlarının ve İmralı’daki Öcalan’ın zaten kanunlaştırılması için uygun ortamın oluşması beklenen yeni yerel yönetim sistemini , kendilerine mal edip, kendileri için istikbal sağlamak.  

Kısaca söylemek gerekirse, Kürt sorunu artık PKK elebaşlarının sorununa dönüştü.  

Peki neden?  

Tek bir cevap var.. Uluslararası Konjonktür.  

Bugün İran Kandil sınırına otuz binden fazla asker yığdı. Kandilin doğu eteklerine beş büyük karakol inşa etti. İran sınırları içerisinde yakaladığı PJAK elebaşlarını idam etti. 16 Temmuz 2011 de Kandil’i ele geçirmeyi amaçlayan bir operasyon başlattı. Bu operasyonun ilk adımı Kandil eteklerinde hakimiyeti sağlamaktı ve bu operasyon tamamlandı. Şimdi yığınak devam ediyor. Amerika operasyonu görmezlikten geliyor. Hatta Amerika, Türkiye’ye aktırılan istihbari bilgilerin İran ile paylaşılmasına bile ses çıkarmıyor. Bundan tek rahatsız olan ülke İsrail.  

Kuzey Irak Kürt yönetimi de, yaşanan gelişmelere sessiz. Söylenenlere göre Kuzey Irak Kürt yönetimi, İran ile Türkiye’nin arabuluculuğunda antlaşmaya vardı. Antlaşmaya göre İran Kandil’de PKK’yı imha ettikten sonra Kandil’in yönetimini Kuzey Irak Kürt yönetimine bırakacak. Bu gelişmeler ışığında; 2012 den önce Kandil dağı İran tarafından ele geçirilirse hiç şaşırmamak lazım.  

Peki Türkiye’nin pozisyonu nedir?  

Türkiye zaten üç yıldır bu operasyon için hazırlık yapıyor. Bu operasyon için kurulan, Uzman er ve erbaşlardan oluşan, on beş bin kişilik komando tugayının son askerleri, bu yıl birliklerine katılıyor. Alınan son kararla birlikte Türkiye içinde kalan az sayıdaki terör unsurlarının da polis Özel Harekat timlerince pasifize edileceği anlaşılıyor. Yine bu operasyon için tedarik edilen İsrail yapımı Heron insansız hava araçları, İsrail’in kasıtlı geciktirmesine rağmen, nihayet TSK’ya teslim edildi. Artık operasyonlar, havadan koordine edilebiliyor ve terörist unsurlar havadan takibe alınabiliyor. TOKİ’nin inşa ettiği arttırılmış güvenliğe sahip sınır karakolları büyük oranda tamamlandı. Batıda kullanılan yeni nesil zırhlı araçlar, operasyon bölgelerine kaydırıldı. TSK’nın sipariş ettiği 468 araçlık MRAP/ BMC Kirpi tipi mayına dayanıklı zırhlı araçlardan ilk 37 araçlık paket, mart ayında TSK’ya teslim edildi. Araçlar sınır bölgelerinde göreve başladı. İsrail’in PKK’ya verdiği Strella kısa menzilli hava füzelerini ve antitank füzelerini yok etmek için TSK’nın üç yıldır sürdürdüğü hava harekatları sonuç verdi. 2007 yılındaki sınır ötesi harekâtta, bir İran ve bir Türk helikopterini düşüren, bir Türk tankının imhasına sebep olan bu füzeler, büyük oranda hava saldırılarıyla yok edildiği sanılıyor. Terör örgütüyle karmaşık ilişkiler içerisinde olan bir kısım TSK personeli pasifize edildi. Halen sınırlıda olsa TSK’nın Irak sınırına yığınak yaptığı gelen haberler arasında. Önümüzdeki günlerde sınırdaki hareketlilik artabilir.  

Amerika?  

Amerika, Neocon grubunun teşvikiyle Türkiye’de yaptırmaya çalıştığı darbe girişimi başarısız olunca, AKP hükümetiyle anlaşma yolunu seçti. Bu kararda Türkiye’nin İncirlik üssünü kapatıp, Amerika’nın bölgedeki önceliklerini gözetmeden hareket edebileceği yönündeki resti, belirleyici oldu. Bu restten sonra Amerika, PKK’ya verdiği desteği çekti. Obama’nın yönetime gelmesiyle ve ekonomik krizin dış siyasette Amerika’nın elini kolunu bağlamasıyla; Türkiye’nin bölge politikaları, Amerika tarafından kabul gördü. Ekonomik krizin geri dönülemez bir biçimde dünya üzerindeki Amerikan hegomanyasını eritmesinden dolayı artık Amerika’nın Ortadoğudaki çıkarlarını koruyabilmek için askeri güce başvurması imkânsız. Bu nedenle Ortadoğuyu etkisi altına alan Türk siyasi nüfuzuna, Amerikan’nın şiddetle ihtiyacı var.  

Amerika’nın bu kararında, İsrail’in İran’a saldırıp, Amerika’yı kazanılması imkansız olan bir savaşın içine sokmak istemesi de etkili oldu. Zaten Amerika Afganistan’da bataklığa saplanmış durumda. Irak’ta ise ip üzerinde oynayan bir cambazdan farksız. Üçüncü bir cephe, Amerika’nın Ortadoğu coğrafyasını tamamen kaybedilmesi demekti. Amerikan derin devletinin küreselci kanadı, böyle bir savaşın kendilerine felaket getireceğini anlayıp, İsrail’e verdikleri koşulsuz desteği geri çektiler. İsrail’in, İran savaşı için Irak’taki Amerikan kuvvetlerini hiç çekinmeden kurban edebileceğini gördüler. Bu ve benzeri bir çok sebepten dolayı Amerika, PKK’ya olan desteğini çekti ve Türk tezlerini kabul etti. Şu anda Türk sınırlarında, Türk insansız hava araçları, Kuzey Irak topraklarında ise Amerikan insansız hava araçları uçup, PKK hakkında bilgi topluyor ve operasyonlara destek veriyor. Amerika PKK’nın bitirilmesine operasyonel destek veriyor. İran’ın Irak topraklarına girmesine dahi ses çıkarmıyor.  

PKK elebaşları yaşanan bu gelişmeler karşısında, verdikleri röportajlarda alenen Amerika’yı kendilerine ihanet etmekle suçluyor.  

Suriye?  

Suriye gizli servisi El Muhaberat’ın PKK nın bir kanadında etkili olduğu biliniyor. Fakat beş yıldır süren iyi ilişkiler nedeniyle, Suriye PKK’yı Türkiye’ye karşı kullanmadı. Bilakis Suriye’deki bazı teröristleri yakalayıp Türkiye’ye teslim etti. Suriye, bu dönemde PKK konusunda Türkiye ile hem fikir. Fakat son günlerde Suriye’de yaşanan halk hareketleri ve Türk hükümetinin bu olaylar karşısında takındığı tutum nedeniyle Suriye, PKK’yı Türkiye’yi rahatsız etmek için kullanabilir. Fakat bu düşük bir ihtimal ve gerçekleşmesi halinde dahi kısa süreli bir tepki olacaktır. Bir ihtimal Suriye eskisi gibi yine Türkiye'ye sırtını dönerse, PKK bir müttefik daha kazanabilir. Fakat dünya ile başı dertte olan Suriye'nin uluslararası konjonktüre etkisi olamaz Yanlızca PKK'ya silah, insan ve geçiş güzergahı temin edebilir. Dileriz Suriye bu hataya tekrar düşmez.  

Irak? 

Irak ile geçtiğimiz yıllarda PKK’ya karşı birlikte hareket edilmesini öngören mutabakatlar imzalandı. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü savunan bölgedeki en büyük siyasi güç olarak, Irak’ın geleceğinin teminatıdır. Bunu bilen Irak hükümeti, Türk operasyonlarına ses çıkarmayacaktır. Sadece medyatik birkaç ikaz duyulabilir. Bu ikazlar Bölgesel Kürt Yönetimden gelebilir.  

İsrail?  

İsrail televizyonlarında geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir belgeselde, PKK militanlarının İsrail’li subaylar tarafından eğitildiği, PKK’ya Steralla kısa menzilli hava füzeleri verildiği açık seçik ifade edildi. Biz PKK’ya antitank füzelerinin de İsrail tarafından verildiğini biliyoruz. Ayrıca aynı belgeselde İsrail-PKK-Ermenistan ittifak hayallerinin bir Kürt türküsünün sözlerini süslediğini şaşkınlıkla izliyoruz. İsrail, PKK’ya olan desteğini artık gizlemiyor. İşin garibi PKK’nın elebaşları da bu işbirliğini gizlemez oldu.  

PKK elebaşları, Mavi Marmara Baskınının yapıldığı gece İskenderun’daki Türk deniz üssüne bilerek saldırdıklarını açıkça ifade ettiler. Tüm bunların ışığında şunu söyleyebiliriz ki; PKK’nın ideolojisinin öngördüğü Kürt haklarının kazanım savaşı bir sene önce bitmiştir. Çünkü bu haklar Türk hükümetince PKK tarafından istismar edilmesine rağmen verilmiştir ve verilecektir. Artık yaşanan savaş PKK elebaşlarının kendilerini kurtarabilmek için verdiği savaşa dönüşmüştür. PKK elebaşları bu savaşta İsrail’in taşeronu olmayı bile göze almıştır ve İsrail ile Türkiye arasında yaşanan güç mücadelesinden sonuna kadar istifade etmeyi benimsemişlerdir. Hatta TSK içinde kümeleşen hükümet karşıtı gruplardan bile medet ummaktadırlar.  

PKK, ideolojik örgüt olmaktan çıkmış, Türkiye ile hesabı olanların kullandığı maşa haline gelmiş ve bu işi kurumsallaştırmıştır. Şirkete dönüşen bu yapının üstünde oturan elebaşları ise CEO gibi davranmaktadır.  

PKK CEO’ları ile yapılan röportajlardan şu anlaşılmaktadır ki, Kandil dağının Türk veya İran Kuvvetleri tarafından ele geçirilemez olduğu fikrini yaymak birinci öncelikleridir . Bunun doğru olmadığını kendileri de çok iyi biliyor fakat alt kadrolarına ve sempatizanlarına bunu empoze ediyorlar. Bu ütopyayı desteklemek için vur-kaç taktikleri ile Türk ve İran ordusuna karşı gerilla eylemleri yaparak medyatik savaş veriyorlar. Bu psikolojik yanılgıyı insanların beynine kazıyarak; hükümetlerden taviz, taşeronluğunu yaptıkları ülkelerden finansman ve destek, sempatizanlarından ise bir ütopya uğruna ölmelerini istiyorlar.  

Oysa PKK CEO’ları aynı yanılgıya 2000’den önce düşmüşler ve güçlerinin yarısını bu yanılgı sonucu kaybetmişlerdi. Doksanlı yıllarda, 2000 PKK militanın koruduğu Zap kampına Türk kuvvetleri giremez deniyordu. Ama Balyoz harekâtı ile Zap birkaç gün içinde ele geçirildi. O günlerde uluslararası siyasi konjonktürün müsait olmamasına rağmen bu harekat başarıyla sonuçlandı. Harekattan sonra PKK terör örgütü belini doğrultamadı ve 1999 yılından sonra terör olayları duraksama dönemine girdi.  

Evet…  

Yazınında başında söylendiği gibi artık bu savaş; PKK CEO’larının ve müttefikleri İsrail’in birlikte yürüttükleri kirli bir savaş haline gelmiştir.. Kürt haklarını savunanların savaşı olmaktan çıkmıştır. Kemal Burkay bunun açık ispatıdır. Eğer PKK CEO’ları diğer Kürt aydınlarını silah ile tehdit edip sessiz kalmaya zorlamasa, Kürt aydınlarının büyük çoğunluğunun Kemal Burkay ile aynı çizgede, sağduyu ile konuşacağı biliniyor. Herkes bu aptal savaşın çoktan bitmesi gerektiğini kabul ediyor. Medya önünde PKK CEO’larının fikirlerine benzer beyanatlar veren Kürt aydınlarının bile kapalı kapılar ardında PKK tehditleri olmasa durumun çok farklı olacağını söylemeleri yaşananların sorumlusunun kim olduğunu göstermektedir. En bariz örnek; PKK’ya yeterli destek vermediği gerekçesiyle sözde KCK mahkemesi tarafından yargılanan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’dir.  

Sonuç;  

Bugün PKK militanları, saçma hayallerle kandırılan Hasan Sabbah’ın fedailerine dönüştürülmüştür. Yaşanan suikastler, gerilla eylemleri ve sindirme taktikleri, Hasan Sabbah döneminden farksızdır. Kandil dağı, ele geçirilemez efsanesiyle nam salan Alamut kalesinin hüviyetine bürünmüştür. PKK’nın misyonu bitmiştir. Fakat Kandil bataklığı, kurutulmadıkça terör etrafındaki tüm ülkelerde kan dökmeye devam edecektir. Kandil ele geçirilse dahi terör bitmeyecektir. Fakat hiçbir zaman bu günkü seviyesine erişemeyecektir. Belki İspanya’daki ETA, Yunanistan’daki 17 Kasım, İngiltere’deki IRA örgütlerinin bugünkü seviyesine gerileyecektir. Belki arta kalan teröristler, şehirlerde birkaç bombalama ve kurşunlama eylemi yapabileceklerdir. Fakat bu günkü gibi dağlarda beş bin militan besleyemeyecek, mağaralarda tonlarca patlayıcı saklayamayacak, karakollara elli-yüz kişilik gruplarla saldıramayacak, belli bir alanda hükümranlığını ilan edemeyecektir.  

PKK CEO’larına bu gerçekler anlatılmalı ve kansız bir çözüm için çalışılmalıdır. PKK militanları ve Türkiye’’deki sempatizanları bu gerçeklerden habersizdirler. Medya aracılığı ile gerçekler halka anlatılmalıdır. Yoksa geriye tek seçenek kalıyor ve o seçenek şüphesiz şudur; kanlı oyunun merkezi haline gelen ve İsrail’in oyuncağı olan Kandil dağının, Alamut’un Cengizhan’ın torunu Hülagü tarafından yerle bir edilmesi gibi Türkiye ve İran tarafından alaşağı edilmesidir.  

 
Toplam blog
: 23
: 2625
Kayıt tarihi
: 28.11.06
 
 

İnsanca yaşamaya çalışan, zaman zaman düşen, zaman zaman kalkan, zaman zaman kaygılara kapılan, zama..