Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Polislerin de çığlıkları var!

Polislerin de çığlıkları var!
 

Bir yazı yazıyorsunuz, bir konuya dokunuyorsunuz bir şekilde, çeşitli geri dönüşümler alıyorsunuz: Tek tek yanıt verilemese de her birinden bir şeyler öğreniyorsunuz.

Trafik Polislerinin çalışma koşulları ile ilgili bir yazı yazmayı düşünmüştüm; gecenin bir vakti kontrol noktasında sohbet ettikten sonra…

Bir yazım sonrası gelen mailler ile anladım ki sorun ne trafik ne de başka bir şey: Polislerin sıkıntıları var!

Hani; her biber gazı sıkıldığında “Niye sıktın birader?” diye sorguladığımız polislerden…

Kendi adıma: “Emniyet Teşkilatı ordunun yerine bir alternatif olarak mı görülüyor acaba? Diye sorguladığım bir gerçek!

Lakin, gelen seslere de kulak vermek gerek:

Aşağıdaki mail, misal…

"Emniyet teşkilatı olarak ilk ve öncelikli sorunumuz emekli olduktan sonra bize bağlanan emekli maaşı diyeceksiniz ki ne alaka şöyle başlayayım. Her iş kolunun bir sermayesi vardır. Bizim sermayemiz sadece canımız. Sabah veya akşam işe gelmeden önce çocuklarımıza, eşimize şöyle bir bakarız acaba ????  başıma bir iş gelecek mi diye bu düşünce ve psikoloji ile başlarsın işe. İş yerine geldiğinde de artık günün rezillikleri başlar. Hayatınızda görmediğinizi duymadığınızı düşüncelerinizin ve tasavvur edemeyeceği şeyleri görür ama susarsınız.

İnsanlar toplu halde yaşarlar bu yaşantıyı daha güzel ve yaşanır hale getirmenin de yolları vardır. Bizim toplumumuzda şöyle bir kanı var insan hakları. Doğru, her insanın hakkı vardır ancak bizim ülkemizde suçlunun hakkı var, masum vatandaşın hakkı yok ki! O zaman bu nasıl bir toplum ve yaşam tarzı diyeceksiniz?

En basitinden her zaman Avrupa ve Amerika’yı örnek alırız ama işimize gelen taraflarını, toplum içerisinde zararlı olanları gerektiği şekilde cezalandırılmadıkları takdirde her zaman olan masum insanlara olmakta.

Önceleri polis yasa içerisinde olan boşlukları kendisi dolduruyordu ancak günümüz demokrasisinde bunun diğer adı işkence ve polis devleti denince polis o zaman düşündü ki ben mi kahramanım?

Devlet kanun yapsın diye düşünmeye başladı ve toplum ahlakı yozlaşmaya başladı. Düşünün bir insanın diğer bir insanı bıçakla yaralaması o kadar doğal oldu ki insan bu suçu işlerken karşısında yaraladığının insan olduğunu bile düşünmüyor!

Bu meslekte uzun süredir çalışmaktayım ancak şimdiye kadar hiç silah kullanmadım bırakın insana dahi doğrultmadım tabi ki hiç gerek duymadığımdan da olabilir; sizce şimdiki anlatacağım şekilde mi yaşamanız gerekmekte?

Ola ki bayansınız ve eşinizle tartıştınız; eşiniz de sizi sokak ortasında silahla rehin aldı ve kafanıza silahı dayadı.

Polis olay yerine geldi. Eşiniz sizi silahla öldürecek:Siz polise bakıyorsunuz doğal hali ile siz masum olanısınız ancak polis müdahale etmiyor; düşünmeye başlıyor sanki matematik gibi…Eşinizi öldürse adli yönden ceza alacak, mahkeme heyeti yüzlerce kez silah kullanmanın safhalarını soracak ama öldürmez de sizin ölmenizi bekler ise diğerinden asla fazla ceza almayacağını bildiği için ikinci maddeyi kullanacaktır!

Şimdi sorarım size polisin sizce ne yapması gerekir? Tabi ki siz masumsunuz, tehlike altındasınız ve gerekiyor ise zanlının hayatının sonlandırılması gerekmektedir ama mevzuat asla izin vermiyor!

Şimdi bunun adı demokrasi mi? İnsan hakları mı oluyor? Polis artık medyada o kadar kötü hale getirildi ki biraz insaflı olanlar TV izlerken polis haberlerini dikkatlice dinlediğinde haberin ne kadar yanlı olduğunu görürler.

Bu polisin çalışma şevkini, toplum üzerindeki saygınlığını ve toplum içerisindeki otoritesini sarsıyor. Bazı insanlar genelde öyle düşünürler ama yanlış düşünürler; ben sizi, dolayısıyla Türk insanını temsil ediyorum.

Benim görevim ve varoluş sebebim insan.

Bir insanın mutluluğu diğer insanın mağdur olmasından geçiyorsa bu olmaz (KUSURA BAKMAYIN ASLINDA ANLATILACAK ÇOK ŞEY VAR )

Biz polislere bakmayın; görüldüğümüz gibi değilizdir…İçimizde; hani bir tanısanız, ne kadar değerli ne kadar fedakar insanlar olduğunu göreceksiniz!

Örneğin bir öğretmeni veya bir başka devlet memurunu mesai bitiminden 1 dakika fazla çalıştıramazsın ama polis bir insanın iki dudağı arasında! İkinci bir emir bitti artık ne zaman evine gidersin, çocuğunu ne zaman görürsün bilinmez.

Biz de insanız!

Bize de insan hakları gerekli…

Fazla mesai söz konusu olduğunda diğer meslek gruplarından en az 40 saat fazla çalışıyoruz ve aldığımız fazla mesai 240 Tl. Sizce bu mu adalet?

Ola ki siyasi otorite ile ters düştünüz ( şimdiye kadar hiç başıma gelmedi ) artık sizi nereye sürerler en basiti Dörtyol ilçesindeki olay.

Emekli olduğumuzda gösterge ise: 3600, yani, eğer siz çalıştığınız süre içerisinde geleceğinizi iyi görmez iseniz emekli olduğunuz da sizi 1500 Tl kurtarmaz! Bu nedenle de yanlışa sapan insanlar muhakkak olacaktır ki, bu da adaletin sağlanamaması demektir.”

******

Çok çarpıcı ifadeler var, özellikle en çok sinir olduğumuz konu: Kocası kadını neredeyse öldürüyor, nerede bu devletin polisi?

******

Yazdığım yazıyla ilgili de açıklamalar var: Yanlışa sapan insanlar da var!

******

“Demokrasi” sözcük niteliğinde olup da uygulamasının bir türlü bireysel çıkarlar kalemlerinden çıkarılmadığı sürece her bir kurum hem yaranma hem de kullanılma psikolojisini bir arada yaşayacaktır ki; sonuç: Kimsenin kimseye güvenmediği, kimsenin geleceğe ait altı doldurulacak hedefler belirleyememesi, dolayısı ile gelecek kaygısı ile dolu bir yaşam içinde yalpalayıp duracaktır!

Bu yalpalamalar toplumu oluşturan insanlara hiçbir katkı sağlamazken; hani hamdılar piştiler tarzında, siyasal otoriteye acayip bir güven atmosferi oluşturuyor: Bir buzdolabı, beş paket makarna…

Bir ton kömür…

Neyse…

Konuyu dağıtmayayım; söz polislerin…

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..