Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Nisan '22

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

PUCCINI KADINLARI

İDOB’UN BAŞARILI BİR KONSERİ ‘’PUCCINI KADINLARI’’

 

1 Nisan 2022 akşamı, İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin Kadıköy Süreyya Operası sahnesine Puccini’nin 10 tane kadınlarının geleceğini öğrenince, kendileri ile buluşmak üzere ben de o etkinliğe gittim. Bu kadınlardan Fidela ve Anna ile konser dışında hiç sahne üzerinde henüz görme fırsatım olamadı ama diğer 8 kadını çok iyi biliyordum. Bu hanımlarla tekrar buluşmak benim için çok güzel bir fırsattı.

Bu 10 kadının özellikleri de her türden kadın karakterinin yer aldığı, çılgınca aşık olandan acı çekene, savunmasız olandan güçlü olana kadar her türden kadınların yer aldığı bir kadınlar çeşitliliği yer almaktaydı. Ayrıca, en uysalından, hırsıyla çevresindeki her şeyi hırçınlıkla yok etmekten kaçınmayan kadın tiplemeli her dönem her türlü sanat dalları ile operalarda da kendine yer bulmuştur. İşte bunlardan biri de 1 Nisan akşamı İDOB Süreyya sahnesinde izlediğim Puccini Kadınları konseriydi.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin çok değerli korrepetitörü Fügen YİĞİTGİL’in piyanosu eşliğinde bu 10 kadın sırasıyla sahneye geldiler.

 

Bu kadınlardan ilki bestecinin La Bohème operasından, bir soprano aryası olan ve 3/4’lük ölçülü bir vals aslında. Seslendiren hırçın karakterli Musetta olduğu için, sıklıkla Musetta’nın Valsi (Musetta’s Waltz) olarak ta anılıyor. Musetta’nın bu 'Quando men vo' (Ben yokken) adlı güzel aryası Şebnem AĞRIDAĞ KIŞLALI ilk sahneye gelen Puccini kadını oldu.

 

Bestecinin ikinci kadını, Türkiye’de hiç izlemediğim, ancak konserlerden aşina olduğum, Edgar operasından Fidelia idi. “Addio, addio mio dolce amor!” (Hoşça kal, hoşça kal tatlı aşkım) adlı çok hüzünlü şarkıyı söyleyen kadını canlandıran Hande SONER ÜRBEN idi.

 

Puccini’nin aynı şekilde, sadece konserlerden tanığım Le Villi operasının kadını olan Anna’nın romantik aryası olan 'Se come voi piccina' (Eğer seni seviyorsan küçük kız) değerli sopranomuz Perihan N. ARTAN’ın güzel sesinde yankılandı.

 

Oyundaki karakteri gereğince bir kadın sanatçı olan Floria Tosca, Tosca operasının bence kilit taşı olan duygularını dile getirdiği hüzünlü aryası 'Vissi d'arte' (Sanatla yaşadım) soprano Evren EKŞİ’nin sesi ve bedeninde canlanmış oldu.

 

Manon Lescaut operasında, son derece şanssız ve yaptığından pişmanlık duyan bir kadın olan Manon Lescaut’nun 'In quelle trine morbide' (O yumuşak bağcıklarda) adlı aryası ile Şebnem AĞRIDAĞ KIŞLALI’nın yorumu bizleri o zor günlerin acılarını anımsattı.

 

“Sì, mi chiamano Mimì”(Evet bana Mimi derler, ama benim asıl adım Lucia’dır, saten, ipek nakış işlerim) diyor La Bohème operasının kadını Mimì. Şansız bir kadın. Bu kadının ruhu da soprano Hande SONER ÜRBEN’in güzel sesinde yaşama geçti.

 

Suor Angelica, Puccini'nin Il Trittico adını verdiği üç değişik konulu, her bir tek perdelik üç operadan ikincisidir. Konusunun 17. Yüzyılda Siena’da bir manastırda geçen operanın kadını Suor Angelica’nın ölen oğlunun ardından söylediği 'Senza mamma' (Anne olmadan) adlı hüzünlü aryası sopranomuz Perihan N. ARTAN’ın yorumları bizleri o manastırda yaşanan acıları hissetmemizi sağladı.

 

Madam Butterfly (Cio-Cio-San) kendisini kocasına adamaya hazır, genç bir geyşadır. Hikâyenin başında 15 yaşında olan Butterfly, Japonya'ya gelen Amerikan subayı Pinterkon ile evlenir ve bununla da kalmayıp dinini değiştirir. Fakat Pinkerton Amerika'da başkasıyla evlenmiş, Butterfly'ın yanında üç yaşına gelen oğlunu almak için Japonya'ya gelir. Pinkerton'un kendisine ihanet ettiğini gören Butterfly ise ailesinden kalma hançer ile intihar eder. Cio-Cio-San’ın 'Un bel dì, vedremo' adlı bu hüzünlü final aryasını Evren EKŞİ söyledi.

 

Manon Lescaut operasından başka bir hüzünlü arya da Manon Lescaut’nun 'Sola, perduta, abbandonata' (Yalnız, kayıp, terk edilmiş) için sahneye gelen soprano Şebnem AĞRIDAĞ KIŞLALI, bu kadının acılarını dile getirdi.

 

Puccini’nin tamamlayamadan vefat ettiği için, öğrencileri tarafından bitirilen operası olan Turandot’tan, köle kız Liù’nun, “Tu che di gel sei cinta” (Buzla çevrili olan sen) adlı aryayı söyledikten sonra intihar eden kadını bize aynı güzellikle canlandıran Hande SONER ÜRBEN’di.

 

La Bohème operasının ana kadın karakteri Mimì’nin operanın üçüncü perdesindeki karlı sahnede, Rodolfo’ya hitaben söylediği 'Donde lieta uscì' (Oradan mutlu çıktı) aryasında bizlere Perihan N. ARTAN güzel sesi ile şarkısını söylerken, aklımdan, tasarımını rahmetli Selçuk Tollu’nun, uygulamasını da bizim yaptığımız ve ilk kez alkış alan La Boheme operasının üçüncü perdesi açılışında kar yağışının seyircinin çok beğenerek alkışladığı AKM’deki La Boheme operası aklıma geldi ve gözlerim doldu.

 

Madama Butterfly final sahnesi, aldatılan Cio-Cio-San (Butterfly) bunu kendine ihanet olarak görerek bıçakla harikiri yapmadan önce oğlunu severek ona hitaben 'Tu, tu piccolo iddio!' (Sen? Sen? Sen? Sen? Küçük Tanrı!) aryasını söyleyerek son nefesini verişindeki Puccini kadınını yorumunu bizlere Evren EKŞİ sunmuş oldu.

 

Konseri böyle bitecek zannederken, tüm solistler birlikte sahneye gelerek, bestecinin Il Trittico’nun diğer tek perdelik ve tek komik operası Gianni Schicchi’den Lauretta’nın, sevdiği kişiyle evlenmesine izin vermesi için babasına hitaben, ona yalvararak 'O mio babbino caro'  (Benim değerli babam) aryasını tüm solistler birlikte söyleyerek çok büyük alkış aldılar. Şarkılar sonunda da, değerli piyanist Fügen Yiğitgil’i de aralarına alarak, seyircilerin uzun süren alkışları ile birkaç kez selam tekrarları oldu ve İDOB seyircisi de mutlu bir şekilde Süreyya Operası salonundan ayrıldılar.

 

İki yıldır süren bu pandemi nedeniyle, bence en çok mağdur olanlar sanatçılar oldu. Çünkü, sanatçılar ancak sanat üretebildikleri sürece varlıklarını sürdürebilirler. Sahnelerin kapanması, üstelik orkestra çukurunun kapalı bir ortamından dolayı aşırı tehlikeli olmasından ötürü, tüm opera ve bale etkinlikleri durdurulmak zorunda kalınmıştı. Çalışmayan demir pas tutar benzeri, bu durum tüm sanatçıları da olumsuz etkilemiş, hatta morallerini iyice çökertmişti. Ancak elden bir şey gelmiyordu. Sonunda, ortam biraz yumuşamaya başlayınca, sanat kurumları da yavaş yavaş normal düzene doğru hazırlık yapmaya başladılar. İşte bu bağlamda 1 Nisan 2022’den itibaren tüm ülkemizde normal düzene geçilmesi konusunda çalışmalara başlandı. Ancak, bu hemen bir anda olacak bir şey değildir. Her şeyden önce sanatçıların performanslarını kazanabilmeleri için belli bir zamana gereksinme vardır. Solistlerin sesleri, balenin ve orkestranın eski haline dönebilmesi için belli bir süreye gereksinme vardır.

Buna da şükür diyoruz ve tüm sanatçıları yürekten kutlarken, yeni dönem için uzun bir çalışmadan sonra çok başarılı yapımların çıkacağına yürekten inanıyorum. Türk sanatına ve sanatçılarına pandemisiz ve başarılı çalışmalar diliyorum.

 

İSMAİL HAKKI AKSU

 
Toplam blog
: 137
: 116
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Ressam, dekoratör, araştımacı yazar. ..