Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Rasyonel düşüncenin neresindeyiz ?

Rasyonel düşüncenin neresindeyiz ?
 

Rasyonel düşünce genellikle, süreklilik gösteren olguları saptayarak [bu olguların rasyonel yasalara dönüştürmek] bu yasalara dayanarak geleceği tahmin etmek ya da bugünün veya geçmişin bilinmeyen yönlerini açığa çıkartmak için kullanılmaktadır.

Ancak rasyonel düşüncenin ya da rasyonel karar almanın her zaman en iyi ve doğru sonucu getireceğini ileri sürmek de doğru değildir.

Örneğin bir arkadaşınız, “yazı gelirse size 1.000 lira ödemeyi, ama tura gelirse 100 lira almayı önerdiğinde, bu öneriyi kabul ederek iddiaya tutuşmak rasyonel bir davranış olurdu. Tabii ki, tüm amacınız para kazanmaksa ve arkadaş kaybetmek gibi bir endişeniz yoksa…

Ama sonuçta yazı değil, tura da gelebilir…

Yani kararınız rasyonel de olsa iyi sonuçlar getirmeyebilir.

Dolayısıyla, kararlarımızı alırken rasyonel bir tavır içinde olmak bir ön koşuldur. Ama, rasyonel kararların her zaman bizi doğruya ulaştıramayacağını bilmek ve bu bilginin sonuçlarına [şikayetçi olmadan] katlanmak ayrı bir rasyonel bakış açısıdır.

Rasyonel bir karar verebilmek için en başta gelen öğe bilgidir.

Kişi tam da karar anında bilgisinin yetersiz olduğunu düşünüyorsa, daha fazla bilgiye ulaşabilmek için emek harcaması ve kararını destekleyen kanıtları objektif ve nesnel bir tavırla araştırması gerekir.

Ancak gelin görün ki, karar verme aşamasındaki insanların çok büyük bir çoğunluğu, bu nitelikteki bir araştırmaya emek harcayacaklarına mevcut kanılarını destekleyecek ve haklı gösterecek kanıtlar arama kolaycılığına saparlar. Dolayısıyla davranışları da böylece rasyonel değil, irrasyonel bir nitelik kazanır.

Aydınlanma düşüncesinin en önemli kaynaklarından birisi olan Descartes, Ortaçağ karanlığının sonrasında “insanın rasyonel bir varlık olduğu ve böyle olması gerektiği” düşüncesini yeniden canlandıran kişi olarak Dünya’nın kültürel mirasındaki önemli yerine almıştır. Descartes’a göre kişi kendi duygularına ve akıl yürütme gücüne göre hareket etmeliydi… İnsanın kendi aklının dışında ilahi bir esine gereksinmesi yoktur…

Bu sav halen sürmekte olan hümanist geleneğin en önemli yapı taşlarından birisidir.

Oscar Wilde ise, rasyonel düşüncenin karşısına oturttuğu irrasyonel düşünceye aptallık adını takıyor ve şöyle diyor.

- Dünya’da aptallıktan başka günah yoktur!..

Demek ki tek günah, irrasyonel düşünce biçimini aklın önüne koymaktır.

Düşünürler bunları söylemiş.

Batı kültürü bu düşüncelerle Ortaçağ karanlığının üzerine çıkarak insanı aydınlatmış. Özgür bireyi, bağımsız kişiliği ve demokratik tartışma ortamını ve sonuç olarak pozitif bilimleri yaratmıştır.

Bizler bu kültürel sürecin neresindeyiz?

Cehaletten kurtulmanın kaçıncı kilometresindeyiz?

İçimize işlemiş bulunan irrasyonel düşünce alışkanlıklarından ne ölçüde kurtulma eğilimindeyiz?.

Her şeyden önce bu devrimsel hamle için yeterli güç ve cesaretimiz var mı?

Evet… Yaşamsal sorulardır bunlar.

Her bireyin dürüst bir biçimde hesaplaşarak yanıtı arayacağı özgün sorunlardır her biri…

Bu soruların sormadan da yaşanır, evet.

Bu nitelikteki bir hesaplaşmanın teri akıtılmadan da soluk alır insan.

Ama böyle bir yaşamı seçmek ile çağdaş bir insan olma ideali arasındaki mesafe ne kadardır?..

İşte bu yazıyı, sanıyorum, bu noktada kesmek gerekir.

Dahası mı?

Bu noktadan sonrası her bireyin kendi özgün meselesidir.

 

farukhaksal@superonline.com

 

LÜTFEN TIKLAYINIZ:

www.soruyusormak.com

www.kitlecizgisi.com

www.dnm-ler.com

 

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..