Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Referandum, Ramazan ve zamanlama

Referandum, Ramazan ve zamanlama
 

Ak Partinin hiçbir siyasal düşüncesine katılmasam da, çok iyi siyaset ve planlama yaptıklarını kabul etmek gerekiyor. Yapılan her planlamada, stratejik sonuçlar tasarlanıyor. Söylediklerimin komplo teorisi olduğunu düşünenler de olacaktır. Ancak hiçbir şey bu kadar da tesadüf olamaz;

Örneğin şu an halkımızı tam olarak ikiye bölmüş ve hatta birbirine düşman etmiş olan meşhur referandum konusuna gelelim. Aslı Anayasa'da sadece Ak Parti (toplumsal mutabakat kesinlikle yoktur) tarafından tasarlanan ve esasen 2 madde ile yüksek yargı üzerinde hakimiyet amaçlanan değişiklik paketidir. Sonuçta bu yargı tarafından, AKP'nin Meclisteki sayısal üstünlüğünü kullanarak ve çoğu gece yarısı çıkmış bir çok mevcut yasalara uygun olmayan değişiklikleri iptal edilmektedir. Bu da AKP'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" ne olan katkısını geciktirdiğinden, yargı engeline takılmadan istediklerini Cumhurbaşkanına onaylatıp, yapmak istemektedirler.

Bu gerçeği gizlemek için öncelikle referandum tarihi tam da 12 Eylül tarihi olarak ayarlandı. Bunu biz değil YSK ayarladı demek, kusura bakmayın bizleri aptal yerine koymaktır. Peki neden bu tarih seçildi?

1- AKP yargı hakimiyeti tartışmalarının halkın beyninde yer etmemesi için, bu değişiklikte amaçlanan asıl hedefi gizleyip, "12 Eylül 1980" darbesi ve darbecilerle hesaplaşma siyasetini geliştirdi. Esasen o günün asıl mağdurları (MHP ve CHP), bu Anayasa değişikliğine tamamen karşı durmaktadırlar. Değişikliğin aslen darbe ile hesaplaşması yoktu. Bu gaza küçük bir kesim ancak geldi.

2- 12 Eylül tarihi, mübarek "Ramazan" ayının ve Bayramının hemen sonrası idi. AKP'nin ana siyasi malzemesi olan "din" faktörü burada çok iyi kullanılabilirdi. Sonuçta Ramazan ayı, insanların dini duygularının en yoğun olduğu bir zamanlamaydı. Özellikle AKP'li belediyelerce, iftar çadırları en güzel propaganda merkezi olacaktı. "Biz sizin dininize küfür edenlerden hesap soracağız" söylemi, referandum için güzel bir silahtı. Üstelikte AKP çizgisindeki birçok yardım (!) kuruluşu, bu ay faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Onlarda iftar çadırları ve aşevleri aştı. Propagandalar yaptı. İnsanlara binlerce yardım kolileri dağıtıldı. Yardım etmek güzel ama bizzat birinci ağızdan duyduğum bir olayı söylemek isterim. Meşhur yardım kuruluşlarından birinde, kayıt esnasında insanlara referandumdaki oyları sorulmuş ve "hayır" oyu belirtenlerin kayıtları 6 ay sonraya atılmış. Arkadaşlar yardım Allah için yapılır, siyaset için değil. Ayıptır...

3- Referandum tarihinin Bayram ertesine gelmesi ise ayrı bir tartışma konusu. Tatilde olan birçok kişinin, referandumda oy kullanamayacakları gibi bir gerçek var ortada. AKP'nin hesaba kalmadığı asıl tehlike ise, BDP ve PKK'nın referandumu boykot eylemi. Sonuçta BDP, referanduma katılmayan sayısı ne kadar çıkar ise, kendince bir nüfus sayımı yapmış olacak ve "bakın bizim sayımız bu kadardır" diyebilecektir. Çeşitli nedenlerle referanduma katılamayanlar ise, BDP oyu gibi görülecektir.

Ben şahsen AKP'nin bu tarihi bilinçli seçtiğini savunuyorum. Ancak yapılan bir çok plan tutmayıp ta, bizzat AKP tarafından yaptırılan anketlerde, "Evet" oyunun geride kalması, AKP'yi yeni manevralara sevketmiştir. Öcalan ile yapılan görüşme ve ardından gelen PKK'nın eylemsizlik kararı. Sonuçta gelen her şehit cenazesi, AKP'ye oy kaybettirmektedir. Her ne kadar yandaş basın her şehit olayında TSK'yı sorumlu tutup, iktidarın sorumluluğunu gözden kaybettirmeye çalışsada, asıl sorumlu AKP iktidarıdır. Hiç birimiz bir tane dahi şehit gelmesini elbette istemeyiz. Ancak eylemsizlik kararının, referandumun hemen sonrası olan 20 Eylül'de biteceğini hatırlatmak isterim. Yani bu tarihten sonra şehitler devam edecektir. Peki bu geçici ateşkes için, Öcalan ve PKK'ya ne "söz" verilmiştir? Bunu bilmek bir yurttaş olarak hakkımızdır.

Bu plan ile Kürt oylarını "evet"e çevirme gayretinin ise yine geri teptiğini görüyoruz. Konuşulanların ne olduğunu bilmemekle birlikte, BDP'nin hemen bu görüşme sonrası "özerklik" talebi ve çıkışları, AKP'yi yine zora sokmuştur.

Bu kez sayın Başbakan hedefi yine değiştirip, milliyetçi ve muhafazakarlara yönelmiştir. Ona en güzel malzemeyi ise, "genel af" açıklaması ile Kılıçdaroğlu sağlamıştır. Sayın Başbakan, birden ülkücü kardeşlerini hatırlayıp, onlara ve siyasi hareketlerine olan hakaretleri bir kenara bırakmış, Kılıçdaroğlu'nun bu konuşmasını referans alarak "ülkücü" oyları kapma girişimine başlamıştır. Benim fikrim, bu planında tutmayacağıdır.

Bence referandumda "hayır" çıkacaktır. Temennim budur. Yargı denetiminde olmayan bir siyasal iktidarın, bugün dahi dinleme, fişleme, göz altı ve tutuklamalarla korku cumhuriyetine dönmüş ülkem için, denetimsiz olarak daha da korkunç olacağını düşünüyorum. Sayın Başbakan ise, "hayır" çıkması halinde ülkeyi ekonomik felaketler beklediğini söyleyerek, halkı maalesef tehditvari düşünmeye sevketmektedir. Sonuçta bu referandumun ekonomi ile alakası yokken bunları söylemek, biraz da kasıttır sanırım.

İktidar gücünün kullanılarak, halk üzerinde bir "evet" baskısı yaratılması ise ayrı bir taktik ve tehdittir. Buna dair birçok örneği hemen hergün duymaktayız. Bu açıdan halkımızı uyanık olmaya davet ediyorum.

Allah sonumuzu hayır etsin...

 
Toplam blog
: 109
: 1269
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Yorum yapmaktan ve metin yazmaktan zevk alıyorum. Her insanın yorum yapması kişisel görüşlerini beli..