Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Referandum sonrası iç konuşmalar -1

Referandum sonrası iç konuşmalar -1
 

Giriş

Referandum sonuçları açıklandın ya sonuçları illere, bölgelere yorumlayanlar mı istersiniz, siyasi partilerin performanslarına dair çıkarımlar mı istersiniz... her kafadan bir ses çıktı son tahlilde. Referandum öncesi "hayır" da "hayır" diye tutturanlar yine yanıldı. Ama yenilen güreşçinin güreşe doymaması gibi "hayırcılar" sonuca yine birçok kulp buldular.

Sezen Aksu'ya Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği

Benim garibime giden şu bu noktada: Tark Akan, Rutkay Aziz, Bedri Baykam gibiler "hayır" dediğini açıklamasına rağmen hiçbir "evet"çiler tarafından eleştirilmemişken "evet" diyeceğini yüksek sesle söyleyenler topa tutuldu. Görünüşte ve söylemde demokratlığı kimseye bırakmayan ama gerçekte (icraatta) yıllardır statükocuğun baş temsilcisi olan CHP'nin yeni başkanı, yazar Orhan Pamuk "evet" dediği için Pamuk'u telefonla aramış olması da trajikomikti gerçekten. Daha trajikomiği de Kemal Kılıçdaroğlu'nun oy kullanamamasıydı. "Mutlaka sandığa gidin. Bir oyun bile önemi var." demişken.

[Dipnot-1: Yahu bunun asla bir bahanesi olmaz bu çağda. YSK'nın sorgulama sayfasına yazılacak 11 rakamla kişinin nerede oy kullanacağı ortaya çıkıyordu. Meşguldü falan filan çamura yatmak. Kerem'e söyleseydi o bile sonucu söylerdi. Son tahlilde. "bidon kafalılar" "göbeğini kaşıyan adam" "çobanın oyu" diye küçümsenenler bile bu hataya düşmedi. ]

Evetçilerin içinde en çok Sezen Aksu'ya yüklenildi. En garip olanı da İzmir'de adının bir sokağa verilen tabelanın kadırılması. Kadının birinin sokağın başında söyledikleri de çığırtkanlığın ve çıldırmışlığın, hazımsızlığın tipik örneğiydi. "Onun adı bu sokağa yakışmıyorrrrr!"

Oysa bu demokratik bir hak yahu. İsteyen istediği gibi tercihini söyler ve sandığa gidip bunu somutlaştırır. Kime ne? Kimse kimsenin oyuna ipotek koyabilir mi, verdiği ve/veya vereceği oya karışabilir mi?

Referandumun Haritası

Yeni çıktı bu haritaların renklendirilmesi de. Yok sahiller, yok iç kesim...

[Dipnot-2: 16 Eylül 2010 tarihinde Tufan Türenç'in Haber Türk'teki yorumlarına çok güldüm inanın. Cümlesi aynen şöyleydi: "Karadeniz'de eskiden oyların dağılımı böye olmazdı. Sosyaldemokratlar açık ara kazanırdı.' ]

[Dipnot-3: Sahillerdeki "hayır"ın yüksek oranı ile diğer bölgelerdeki "evet"in açık ara üstünlüğünün sürekli -geçen yerel seçimden beri- "Türkiye büyük bir ayrışmaya gidiyor. Bunun müsebbibi de AKP'dir." yorumlanması da çok garip. Yahu bu tercihlerin farklılığıdır. Niye ille de "ayrışma" olarak pompalanıyor. Farklı tercihlerde bulunanlar ertesi sabaha(13 Eylül sabahı) uyananlar sokağa beraber çıktılar, birbirlerine selam verdiler, aynı iş yerlerine gittiler, Türkiye için aynı azimle çalışmaya başladıar.]

[Dipnot-4: Ayrışma değil de ille de bir tespit yapılmak isteniyorsa Doğu Anadolu'nun bir kısmında ve Güneydoğu Anadolu'daki sonuçların, bu sonuçlarda boykotun nasıl alındığını, PKK'nın tehditkar baskısının boyutları araştırılmalı. Oralarda özellikle kırsalda devletin oy vermeye gidenleri niçin tam anlamıyla koruyamadığı düşünülmeli. (Bu yerel seçimlerde de yapıldı. Baskı, evlerin altından atılan tehdit mektupları... Hatta o zamanar DTP'li bir milletvekili, "Bizim de kendimize göre yöntemlerimiz var elbette." diye söylemişti.]

Son söz: Referandum sonuçlarına saygı göstermeli, bunu hazmetmeliyiz. AKP'nin niçin bu sonuca ulaştığına mesnetsiz gerekçeler bulmak yerine AKP dışındaki partiler niçin başarılı olmadıklarını araştırmalılar.

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..