Risk almaktan korkmadan yaşamak en güzeli

Hayat bir riskler yumağı.  Ne garip ki hayat yaşam boyunca önümüze çeşitli risk alma zorunluluğu koyuyor.  Ve biz farkında olmadan bu risklerle yaşıyoruz durmadan. Ama hangi riskleri korkmadan alıyoruz veya göze alamadığımız riskler için neler kaybediyoruz. Kaybedeceğimiz şeyler değil de sonunda kazanabileceğimiz şeyler geliyorsa en önce aklımıza hayat o zaman bizim olur. Korkmadan yaşamak denir buna o zaman.

Çünkü hayat yolunda karşımıza çıkan her dönemeçte kararlar almak zorundayız.  Verilen bu kararların sonuçları, bizi hiç öngöremediğimiz başka iklimlere götürüyor. Acaba o dönemeçte farklı bir karar verseydik daha başka bir yerde mi olurduk, diğer yola girseydik daha mı iyi olurdu, bilemeyiz, ama her verdiğimiz yeni kararların altında da yepyeni riskler yer alıyor.

Öyle farkında olmadan yaptığımız ya da girdiğimiz riskler var ki hayatta, sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyoruz. Bir anlamda kader de diyebileceğimiz bir kurgu gibi sanki. Bir büyük güç ipleri eline almış bizi önceden planlanmış bir şekilde yönetiyor. İşte kadere inanan insanlar bu açıdan rahatlar, nasılsa alınlarına yazılmış bir yazı var ve her şey ona göre oluyor. Geçmişte yaptığı hatalardan ya da vermiş olduğu yanlış kararlardan pişmanlık duymaya da gerek yok. Onlar da, bu alın yazısında olan kendisi için yazılan kader içinde yapılan ve dersler alınması için fırsatlar olduğunu düşünür. Öyleyse kadere inanmak yarından endişe duymamak mıdır? Nasılsa bir şekilde kaderimizde ne varsa o olacak onu yaşayacağız.

Risk almak, başarısız olmaktan korkmadan hareket edebilmektir sözlük anlamıyla. Önemli kararlar verirken bunun artılarını eksilerini düşünüp öyle adım atarız. Ancak günlük hayatımızda yaşadığımız o kadar çok risk var ki farkında bile olmuyoruz. Önemli olan risk almaktan korkmadan yaşamak. Zaten en büyük risk yaşamak çünkü sonunda ölme riski var. Hayatta her şey risk, her an ve her şeyde var.

Ticarette, trafikte, kefalette, dostlukta, sevmede sevilmede ağlamakta gülmekte konuşmakta her şeyde.

Örneğin; caddede karşıdan karşıya geçerken bile hızlı gelen bir arabanın altında kalma riskini alırız. Araba sürerken karşımıza bir yayanın çıkması ve ona çarpma ya da başka bir araba ile çarpışma riski var, yolda yürürken düşme ya da çatıdan bir saksının kafanıza düşmesi riski var. Öyleyse dışarı çıkmamak mı lazım? Yukarıdaki saksıyı düşünmeden yolda yürüyoruz işte.

Ya da duygusal anlamda katlanmamız gereken birçok risk var. Örneğin; üzülmekten ve ayrılık acısı çekmekten korkarsak hiç aşık olmamamız lazım. Bu da tekdüze bir hayat olmaz mı? Ya da denize girmek boğulma riski taşır, tekneyle denize açılma teknenin batması, balıkçının eli boş dönmesi riski hep var. Bu riskler yüzünden denize girilmeyecek mi? Veya balıkçı denize açılmayacak mı?

İş yaparken ya da paranız için yatırım düşünürken binlerce risk var. Paranızın batması, iflas riskini göze almayan iş adamı var mıdır? Küçük bir çocuk yürümeyi öğrenene kadar binlerce kez düşer kalkar, ayağa kalkması düşme riskini taşır ama korkarsa yürüyemez . 

Hayat risklerle güzel aslında. Önemli olan doğru zamanda doğru riskleri almak. Cesaretli olmak bence özgürlükle eşdeğer. Yoksa en büyük esaret olur insana risk almaktan korkarak yaşamak. Tabii ki akıllı adımlar atmak ve temkinli olmak yaşamın her alanında zorunlu.

Risk alma korkunuz isteklerinizin önüne geçiyorsa ne anlamı kalır mutluluğun ve başarının. Kolay ulaşılan şeyler kıymetli olmuyor inanın. İnsan psikolojisi hep uğraşılarak elde edileni daha değerli kılıyor. Ve onun sahibi olunca çok mutlu oluyor.

 Hayat zor ama bütün zorlukları korkmadan hayatla oyun oynayarak yeneceğimize inanırsak inanın korkarak yarı yoldan dönenden daha da mutlu olacağız…

 Ne güzel demiş Necip Fazıl! "Hayatı o kadar ciddiye almaya gerek yok! Nasılsa içinden canlı çıkamayacağız".

Şükran Demirtaş