Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '06

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Ruhumu çimdikleme!

Ruhumu çimdikleme!
 

Kimseye iş başvurusunda bulunurken akılda tutulması gereken altın kurallar, iş yaşamında başarının anahtarı ya da kariyer yapma konusunda öneri sunabilecek durumda değilim. Anlamam bu işlerden. Bir işi kapmak için nasıl davranmak gerekir bilmem; ama bunu bir yerden öğrenmek de istemem. İK’cıları etkilemek için hızlandırılmış aktörlük kursuna gitmem. Neysem o’yumdur, gider başvururum. Dakik olmaya çalışırım ve dürüst davranırım. İş başvurusunda bulunanlara bütün önerim bunlardan ibaret; “öneri” olarak kabul edilirse o da...

Çok şükür, şu ana kadar hiçbir anlı şanlı firmanın ilanına bakıp da iş başvurusunda bulunmadım. O nedenle Milliyet Blog ortamında birçok arkadaşımızın anlattığı kâbusvari iş başvurusu prosedürlerini de yaşamadım. Ama ben de işsiz kaldım; iş aradım; iş görüşmesi yaptım.

Çocukluğumdan beri birçok işe girdim çıktım ama bunların hepsi kara düzen usülde görüşmelerle sonuçlandırılan başvurulardı. Bu görüşmelerde genellikle şöyle sahneler yaşanırdı:

- Başvuru sahibi (BS): (ezile büzüle) “İşçi lazım mı abi?”

- İlan sahibi ya da müstakbel patron (MP): (Başvuru sahibini tepeden tırnağa süzerek) “He, lazım. Sen mi çalışacan?”

- BS: (ümitlenerek) “Evet abi”

- MP: (“sana iş öğretmek için uğraşamayız” anlamında) “Anlar mısın bu işten?”

- BS: (“falso verir miyim acaba?” endişesiyle) “Biraz anlarım abi”

- MP: (sorgulamacı detektif havasıyla) “Nerde çalıştın daha evvel?”

- BS: (hepsini saysam mı? kararsızlığıyla) Falan filan yerde..

- MP: (“yoksa bir yerde dikiş tutturamayan cinsinden misin?” babında) Ordan niye çıktın?

- BS: (“şimdi ne desem yanlış olacak” ikilemiyle) İşyeri kapandı abi...

- MP: (“hele bi başlasın hoşuma gitmezse sepetlerim” kararıyla) İyi, yarın gel başla.

- BS: ( “bir-iki gün çalışayım, beğenmezsem çıkarım” boşvermişliğiyle) Saat kaçta işbaşı yapıyorsunuz abi?”

- MP: (“ilk günden vereyim disiplini” hesabıyla) Sen erken gel!..

Çocukluk ve ilkgençlik dönemimde çırak veya kalfa olarak çalışırken iş görüşmeleri genellikle böyle geçerdi. Bu işler böyle babadan kalma usüllerle halledilirdi.

Kaba mıydı? Biraz..

Kötü müydü? Belki...

Aşağılayıcı mıydı? Hayır.

Peki fonksiyonel miydi? Kesinlikle evet!

“Mülakat”, genellikle ayaküstü gerçekleşir, kimsenin aklına bir çay - kahve ısmarlamak bile gelmezdi; zaten kimse de böyle bir şey beklemezdi. Resmiyeti yoktu. Ücret hemen hemen hiç konuşulmazdı. İş görüşmesinde ücret pazarlığı yapmak bir yandan o işin daha o anda kaybedilmesi, bir yandan da büyük bir görgüsüzlük demekti. İyi niyetle çalışıp patronun gözüne girerseniz genelde beklediğiniz ücreti alırdınız.

Şimdikilerle karşılaştırıldığı zaman biçim yönünden biraz kabasabaydı. Ancak başvuranları da şimdiki iş görüşmeleri kadar yıpratmazdı. Basitti. Geçerken uğrayıp bir hal-hatır sormak gibi bir şeydi. Başvuru sahibi haftalarca bekletilmezdi. Sonuç çoğu durumda anında belli olurdu. İşe talip olanları bir kadavra gibi masaya yatırıp teşrih etmek, derisini yüzüp altındakileri incelemek, organlarını teker teker yoklayıp nasıl çalıştığını kontrol etmek, sinir uçlarını iğnelemek ya da ruhunu morartan çimdikler atmak adetten değildi.

Neyi sevdiğin, hangi takımı tuttuğun, hobilerin, ekip ruhuna sahip olup olmadığın, liderlik özelliğin falan pek önem taşımazdı. Ama onları kendin için kullanmana da kimse bir şey demezdi. Esasta senden beklenen işini iyi yapman ve genel ahlak kurallarına uymandı.

Tabii benim anlattıklarım küçük imalathanelerin, geleneksel üretim ilişkilerinin egemen olduğu işyerlerinde geçerli olan iş kurallarını kapsıyor sadece. Büyük ölçüde Şark usulüydü. Binlerce çalışanın istihdam edildiği, bir sürü karşılıklı hukuksal sorumluluğun söz konusu olduğu işyerleri için aynı yöntemle iş görüşmesi sonuçlandırmak elbette mümkün değildir. Ancak bunu yaparken Batının kaskatı pozitivist yöntemlerini olduğu gibi kopyalayıp üstüne yerli malı bir laubalilik sosu ekleyerek burada uygulamaya kalkışmak biraz ayıp, bir miktar züppece, fazlasıyla görgüsüzce ve ağır biçimde incitici oluyor.

Haklar ve sorumlulukları iyi belirlemek, iş tanımlarının çerçevesini net çizmek ve gerçekten işe göre adam seçmek mutlaka gerekiyor. Ama bence bunların yanı sıra o benim yaşadığım ve anlattığım geleneksel iş görüşmelerinin samimiyetinden ve fonksiyonelliğinden çıkarabileceğimiz çok şey var. Hatta belki de bu konuda dünyaya örnek olacak bir iş görüşmesi etiği bile yaratabiliriz.

Adaylar için önerim de yine başlıkta gizli. Daha başlangıçta sana insan değil de bir kadavra gibi davranılıyorsa, o muamelelere katlanıp işi alsan bile tekrar dirilmene zaten izin vermeyeceklerdir.

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..