Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sabahtan taşanlar...

Sabahtan taşanlar...
 

Topuklar. Bu kadar gürültü yaptıklarını bilmiyordum bu sabaha dek. Sabah işe gittiğim yolu değiştirdim. Ani bir kararla (nedense) o sokağa saptım, yolu uzatma ve işe geç kalma pahasına. Olsun. İşte o zaman ilk defa duydum kendi adımların o gürültülü sesini. Tak tak tak... Dükkan kepengini açan uykulu bir adam yüzüme baktı sonra da ayaklarıma. Ben de ayaklarıma baktım ve güldüm. İşe gittikten 20 dakika sonra topuğum kırıldı. O uykulu adam ardımdan şunu demiş olabilir mi: "Bu nasıl topuk bacım, takkıdı tukkudu sesler çıkarıyor. Kırılır inşallah da sen de böyle sabah sabah insanların kafasını yarar gibi yürümekten vazgeçersin." Evet böyle demiş olmalı. Keşke başka bir şey dileseydi kendisi için. Mesela biraz huzur ya da ne bileyim sağlıklı, uzun bir ömür, lotodan büyük ikramiye, bir ev ya da çocukları için parlak bir gelecek. Böylece o çok istediği birşeye kavuşurdu ben de güne kırık bir topukla başlamazdım. Yazık etti dileğine...

****
Arkasından usulca yaklaşıp birinin gözlerini kapayarak "Bil bakalım ben kimim?" yerine "Bil bakalım sen kimsin?" diye sordu. Kalakaldım. Çok zekiceydi. Cevabı bilemedim. Hatta, tahminlerde bile bulunamadım. "Ben, benim" dedim sadece. "Yeterli mi?"

****
Biri şarkı söylüyor sokakta. Hemen ardımdan yürüyen biri. Şarkı şöyle birşey: "Aşkııım baksana bana...aşkıııım" Kötü bir sesi var ama öyle bir coşkuyla söylüyor ki o kötü ses arka planda kalıyor. Hafifçe yana dönüp bakıyorum. Ufak tefek bir adam ve yanında hafif tombul bir kadın. Kadının elini tutmuş ona baka baka şarkı söylüyor. Adamın yüzünde güller açmış ama kadın dimdik önüne bakıyor. Suratı beş karış. İki ihtimal var; ya adam onu çok kızdırdı ya da kadın adamın sokakta böyle şarkı söylemesinden utanıyor. Ama adamın coşkusu sokağı kaplamış geçtiği yerde çiçekler açtırıyor. İnsan böyle bir adamdan utanır mı? Tuhaf...

****
"Kendi içine bakmak, dipsiz bir kuyuya bakmak gibi" dedim ona. "Baktıkça düşüyorsun" Şimdi dışardayız. Tam kuyunun ağzında. Bir adım atınca tüm dünyanın içinde ve kendi içimizin dışında...

****
Bazı sabahlar, güzel bir tesadüf eseri kapıdan girer girmez çaycımız Mustafa Abiyle karşılaşıyorum. Elinde üzeri dumanlı demli çaylar, günaydın diyen Mustafa Abi, koridorun sıcaklığı, insan sıcaklığı. Çayımı uzatıyor "Günaydın Fulya Hanım" diyerek. Sıcacık gülümsüyor. Birinin gününü güzelleştirmek hiç de zor değil aslında. Üstelik yapacağından fazla bir şey yapmadan, sadece gülümseyerek günaydın diyerek... Sadece... Karşılaştığım herkese gülümseyerek günaydın diyorum artık. Belki birinin günü güzel başlar.

****
Diyorum ki ona; "Baktıkça, kendi içine değil dışarıya baktıkça, şu koca dünyaya baktıkça bulurmuş insan kendini." Susuyor. Kendi içinin kuyusundan çıkmaya çabalıyor. Bakıyor da bakıyor bir kendi içine bir dışardaki koca hayata.

****
Sabah taşıyor da taşıyor... Hem kendi içimden hem de dışardan, dünyadan... Hangi tarafta mutlusun? İçerde mi dışarda mı? "Kendi mahpusluğundan kurtar kendini" diyorum "içeride değil dışarıda yaşa... Hayat orada..."

Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1585295/
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..