Sadaka ekonomisini yaratanlar, halkı küçümsemekle suçlarlar bizi!

Ne yaman bi çelişkidir bu, bilemezsiniz. Sadaka ekonomisini yaratanlar, halkı küçümsemekle suçlarlar bizi!

Ne vakit ülkemin siyasi halinden söz açılsa ve ben, bu durumu halkın eğitimsizliğine bağlayarak açıklamaya kalksam... Hep o aynı tanıdık tavırla karşılaşırım: Sadaka ekonomisini yaratanlar, halkı küçümsemekle suçlarlar bizi!

Oysa şimdiye dek; altın dağıtan, yaz günü milletin evine odun kömür yığan, kelle başı para bölüştüren ne bir tek sosyal demokrat parti gördüm ne de bunları yapmaya tenezzül eden solcu. Aziz milletim, diye diye iki paket makarnayla beş kilo pirince oy satın alma peşindeyken birileri… Sırf bunu cehalete bağlıyoruz diye, halkı küçümsemekle itham ederler hepimizi. Dilenci ekonomisinin mucitleri, kendi kötülüklerini bilemez. Halkın bilinçsizliğini vurgulamayı, onlar adına vurgun yapmaktan daha büyük ayıp sayarlar! Tabii yersen!

Kapı kapı yardım paketi dolaştıranlar, ramazan  günü kamu kesesinden iftar sofrası kuranlar; sandık zamanı gelince, oya tahvil eder hizmetlerini! İşsiz güçsüz, ekmeksiz bıraktığı insanlara aklına geldikçe üç beş çıkın yiyecek götürenler; ettiklerini iş belleyip!, marifet sanıp Denizli horozu gibi şişine şişine gezinirler ortalıklarda! Ama nedeni halkın 7,5 sınıflık eğitim ortalamasına bağladığımızda… Lütuf ekonomisinin mimarları, halkı hor görmekle itham ederler bizi.

Gülsem mi, ağlasam mı; bilemedim doğrusu. Oy uğruna rüşvet dağıtan onlar; halkı küçümseyen biz! İnsanların ekonomik zaafını, parasal yoksunluğunu siyasal ranta çevirenlerin bizi ekabirlikle suçlaması; pek bi komik kaçıyor aslında. Temsil ettiği adamın huzurunda kapı kulluğu edenler, siyasi ahlak dersi veremez kimseye.

Ve bir gün… Halk gözünü gerçekten açtığında… Düşecek herkesin takkesi önüne. Kim yalancı, kim doğrucu anlayacak Anadolu insanı. Türk milleti görecek gerçekleri. Herkesin boyunun ölçüsünü alıp, haddini bildirecek. Yalandan yalakalığını yapanlarla gerçekleri anlatanları ayıracak bir bir birbirinden.

O an geldiğinde, bizim başımız dik… Bugün binbir madrabazlığa, akıl almaz şark kurnazlıklarına saklananlar düşünsün gerisini! Bakalım kimmiş halkı küçümseyen? O vakte dek görevimiz sabretmek.

Kulun bir hesabı varsa, Allah’ın da var. Eğme başını. Eğrinin hesap vereceği günler yakın…

Not: Yazıda kullanılan görsel internetten alınmıştır.