Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

Sade...

Sade...
 

Şeffaf bir bardağın arkasından gözlemliyorum dünyayı!

Muhtemelen Paşabahçe’de üretilmiş bir su bardağı… Sade bir yapısı var, her türlü abartıdan uzak!

Gözlüğüm camları da muhtemelen aynı yerde, Türkiye’de üretilmiş! Ben keza, Türkiye’nin Diyarbakır şehrinde doğmuşum!

K-ür-T değilim, T-ür-K’üm!

Ne ben, ne de babam Türk polisi tarafından dövülecek veya TOMA-lanacak bir şey yapmadık! Babam yıllarca ve özellikle bu konuda beni uyardı. Hatta yazılarımda ileri gittiğim zaman bile beni uyardı.

Evet, TDK’ya bir önerim olacak; özçekimden sonra yepyeni bir kelime önerisi: TOMALANMAK!

Anlamı için Emniyet ile görüşmeleri yeterli!

Hollanda’ya Türkiye’den kaçtığımda yeni 11 Eylül olayları olmuştu. Dünya karmakarışıktı! Her Müslüman ülkenin ve insanının suçlu ilan edildiği dönemdi! Afganistan haybiyeden bombalanmıştı! Ama olağanüstü haldi, hak ve hukuk ortadan kaldırılmıştı! Ardından ülkemde sinegoglar, metro çıkışları, İngiltere Konsolosluğu bombalandığında bile bu kadar polis yoktu nedense etrafta!

Nedense son bir senedir hayatımıza girdi polis arkadaşlar! Onlar da yıllar-yılıdır bir ordu insan biriktirmişler içlerine!

Hayattan zevk alan çoğunluk bir kesim dışında %20’leri geçmeyen hassas bir kesim, hop oturup, hop kalkıyor! Amaçsız gençlik 68’lerin Taksim ruhunu keşfetmiş, memeler dahil, dışarı fırlıyor! O olay, bu olay, şu olay, maden patlaması, deprem, Okmeydanı derken, yüreği yerden çıkacak heyecanlar ve bazılarımız heyelanlar yaşıyor, yaşıyoruz!

Bir Sosyolog, Prof. Dr. Nilüfer Göle, kimsenin bilmediği bir Özal görüşünü aktarıyor:

“Bu toplum birbirini sevmiyor. Bu insanlara Allah’ın ipine nasıl sarılacağını mı öğretsek?”

Yani Özal yeni Tarzanlar mı yaratsak diyor?!!

Bazen yürürken kafamda bütün bu düşüncelerle kendi kendime şarkı söylüyorum. Güneşe bakamadığım için güneş gözlüğüme geçiriyorum hayatımı… Perde koyuyorum gördüğüm her şeye! Ve bazen kendimi kaybedecek yüksek seslerde şarkılar söyleyip dizimde elimle ritim tutuyorum!

Ya da öğrencilere her şeyi, bildiğim her şeyi, anlatmak istiyorum tüm çıplaklığıyla! Yani demek istiyorum ki öğreteceğim her şey hayatta yaşanacak idealler dışında hiçbir şey değil! Hiçbir şey gerçek değil! Ve ben bile sade bir YALANım; o kadar!

Yarın yeni kariyerli gençlere “Hayatın Var olmadığı Gerçekliği” üzerine bir konferans vereceğim! Konuyu tabi ki de ben belirledim. Peki ,varolmayan ben kimim?

Hiçbir kimse!

“Çul desen, altın desen, Yok desen, Tamam desen, BEYHUDEDİR, BEYHUDE!”: Pilli Bebek.

Evet, hepimizin yaşamı beyhude bir uğraş!

Geçenlerde ünlü orkestra şefi İbrahim Yazıcı ile olan konuşmamızda ona dedim ki, şu 3 saattir birbirimize zikrettiğimiz tüm entelektüel fikirler, bir futbol sohbetinden öteye gidemez. Neden?

Çünkü beyhudedir, beyhude!

Nefes almak dışında hepsi beyhudedir!

Çocuklarımıza sarıldığımız an dışındaki her şey, beyhudedir!

Kalbimin derinliklerine karanlıklar çöktü nicedir. Hayattaki tüm özgürlüğüme rağmen kendi içimdeki tutsaklığım, beni herkesten öte BEYHUDE yapıyor! Evet, çelişkilidir hayatım, ne yapmalıyım?

Hangimiz o kadar net ki? Öyle söylesek de ne kadar sade, yalın ve netiz ki?

Aslında içimde ciddi terörist düşünceler barındırıyorum son günlerdeki ülkemdeki sosyal hayata dair fakat bunları bir, bir izah etsem ve belki de sizleri de kandırsam, neleri değiştirebilirim ki?!!

Evet, yarın mesela, çok hoş ve zayıf, zarif bir blog yazacağım amma yine de yazan kişi, gerçekte, ben olmayacağım! Güzel bir kıyafetle karşınıza geçip şair misali tek, tek, akıcı bir Türkçeyle bir kutlamaya binaen harika şeyler yazarken, size riyakârların topyekûnu olacağım!

Çünkü biliyorum ki, ben sadece sade bir vatandaşım, o kadar! 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..