Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sahi, neydi sizin en büyük pişmanlığınız?

Sahi, neydi sizin en büyük pişmanlığınız?
 

Hayatında pişmanlık yaşamayanınız var mıdır ? 

Hani şunu keşke zamanında yapsaydım, ya da keşke ona sevdiğimi söyleseydim, keşke şöyle yapsaydım, ertelemeseydim, zamanı geri getirme sansım keşke olsa demediğiniz hiçbir an oldu mu hayatınızda? 

Keşke… keşke ..keşke…. 

Eminim hepinizin çok defa o ‘’keşkeli’’ anları olmuştur… 

Yeni evlenen bir kız arkadasımı ziyarete gitiğimde ogünün hayatımda önemli bir dönüm noktası olacagı aklımdan hiç geçmezdi… 

Telefonum çalmıştı nikahının kıyılacagı günü paylasmıstı benimle , Eski işyerimden yine cok sevdiğim bir arkadasımla haberlesip, beraber gitmeye karar verdik … 

Düğün günü sabahı telefonum çaldı arayan ortak arkadasımız Selin’di… 

Düğün iptal olmuştu … 

- Ne ! iyi ama neden? 

- Babası, babası ….. 

- EEE kızım çatlatma adamı ne olmuş, babasına… 

- Ölmüş !!!!!!!! Kalp krizi… 

Hiçbir sağlık problemi yokken aniden hastaneye kaldırmışlar.. 

Selinle duydugumuz acı haberden ötürü telefonda ne diyeceğini bilmez halde bi süre saçmaladık … 

İkimizde ne diyeceğimizi şaşırmıştık… 

Ben bi süre arayamadım… Böyle durumlarda da hemen arayamazdım… Ne diyecektim ki… Söyleyecek söz var mıydı … Tanrım nasıl büyük bir acıydı… 

En mutlu gününde , acı dolu haberle yıkılmak… 

Aradan biraz zaman geçtikten sonra evinde ziyaret etmek istemiştik.. 

Hala sesi titriyor ve kendini suclu buluyordu… 

Babasının evin tek kızı olan kendisi için, üzüntü yaşamış olabileceği ve acaba bu sebepten mi kalp krizi gecirdi düşüncesi onu kahrediyordu … 

Onu telkin ederken bir şeyin onu cok etkilediğini ve ömrünün sonuna kadar acısıyla yaşayacağını paylastı.. 

‘’ Düğün telaşından koşturma içindeyken birkaç gün babamı arayamadım dedi… 

Tam arayacakken araya başka birşeyler girdi erteledim, sonra Kalp krizi gecirdiği gün mekandı , davetlerdi hazırlıklardı sonra ararım, birazdan ararım, bikaç dakika sonra ararım derken’’ arama fırsatı yaratamamıştı… 

Ve içinde en büyük pişmanlığın yoğun iş hayatı ve düğün hazırlıklarının telaşı içerisindeyken titrek ve dolmuş gözlerle , son kez babasının sesini duyamamak oldugunu söylerken artık hiçbirşeyi ertelemediğini , nezaman annesinin, abisinin , sevdiği bir arkadasın sesini duymak istese , sevdikleri için o anda ayıracak 5 dakikasının hep oldugunu söyledi.. 

Ve ne zaman görmek istese mazeretlerin arkasına sığınmadiğini yarımsaat 1 saatte olsa onlara zaman ayırdıgını söyledi… Çünkü hayat onları birdaha görme şansını bir daha sunmayabilirdi… 

Ve ömrünüzün sonuna kadar pişmanlıklarla keşkelerle gecebilirdi… 

Cok etkilenmiştim öyle üzülmüştümki evinden ayrıldıgımızda strese dayalı kalp rahtsızlıgı gecirip büyük bir acı ile 2 gün evde yatmıştım… 

Hayatımı , sevdiklerimi, ertelediklerimi, yapmadıklarımı , yapamadıklarımı düşünme şansım oldu bu dinlenme sürecinde … Hayatı sevdiklerimiz için yaşıyorduk belki, onlar için mücadele ediyorduk ama hep onları ihmal edip onların uzagında yapıyorduk bunu… 

Üniversite dönemlerinde, hem okulda hem sosyal yaşamımızda keyifle cok güzel zaman gecirdiğim dönemlerdi, gençliğin verdiği o bitmek tükenmek bilmez enerjiyle, okul sonrasında spor, sonrasında üniversite partileri ve sosyal aktivitelerle doldururduk. Bu kadar yogun ve keyifli yaşarkende hep şikayet ederdik bazı şeyleri . 

Birçok öğrencinin hayal ettiği çok güzel bir sitede oturdugumuz halde, merkeze biraz uzak olmasından kaynaklı sürekli söylenirdik. 

Ve bazen okula gidip gelirken kullandıgımız Meskop ( minimus vari toplu taşımalara verdikleri isim) olarak gecen ve soförlüğün kitabını baştan yazdıklarını düşündüğümüz Meskop şoförlerine söylenip! neden bir arabamızın olmadıgından hayıflanırdık . Ya bi arabamız olsada rahat rahat okula gidip gelsek diye ( ne büyük dert ya (!) ) 

Ev arkadasımla, dönem dönem evimize kapanıp, geleceğe yönelik planlarımızla ilgili ev sohbetleri gerceklestirir ve ne yapmak istediğimizden bahsedip hayaller kurardık… 

O hayalleri bazen şikayetler, bazen söylenmeler alırdı.. 

Şu olsa, bu olsa, neden böyle değil, neden şöyle değil vs vs … 

Yıllar geçti ikimizde mezun olduk arkadasım evlendi, bazı özel sebeplerden dolayı sık görüşemedik ve evlenmesinin üstünden 1 yıl geçtikten sonra bir araya gelme sansımız oldu beni eşinin ona hediye ettiği son model arabasıyla alıp evine götürdü.. 

Büyük bir keyifle döşediği evini gezidirken sesi buruktu … 

Çaylarımızı yudumlayıp eski gunlerdeki gibi balkon keyfi yapıp, eski günleri yaddettik 

- Hatırlarmısın dedi… Evimiz çogu öğrencinin hayalini süslerken biz hem biraz küçük, hem okula çok yakın olmadıgı için söylenirdik, şimdi bulundugu şehrin merkezinde cok lüks bir evde yaşıyorum, eşyalarım özel tasarım ama ziyaretime gelen kimse yok,  

- Neyleyim içinde o gunlerdeki gibi kahkaha olmayan, neşe olmayan, ses olmayan lüks evi, neyleyim arkadaslarımla gezip tozmayacaksam yalnız bineceğim lüks arabayı… 

-Herşeyim var ama eşlik edecek dostum yok, şimdi diyorumki keşke üniversite dönemlerindeki zamanımız olsa dostlarım olsa ve hiçbirşeyim olmasa…’’ 

Evlendiği için mutluydu, eşinide seviyorduk ama birşeylere sahip olmanın mücadelesini verirken arkada bıraktıgı tüm arkadaslardan, ortamlardan uzaklasıp yalnız kalmıştı… 

Keşke diyordu, keşke kopmasaydık birbirimizden, keşke değerini bilseydim tüm dostlarımın … 

Birşeylere sahip olmanın mücadelesini verirken aslında bizi cok mutlu eden şeylerin değerini bilmiyorduk … 

Geride bıraktıklarımızın değerini cok sonra anlıyorduk, sahip oldugumuz seyler kaybettiğimizde değer kazanıyordu… 

Yada sürekli ertelediğimiz şeyleri gün geliyor bıraktıgımız gibi bulamıyor kaybediyorduk . 

Bazen kişisel hırslarımızın kurbanı oluyorduk, bazen yaşadıgımız düzenin esiri, bazende gelecek kaygısıyla yaşayamıyorduk o anki güzellikleri… 

Ama ne değerini biliyorduk sahip olduklarımızın, ne kıymetini … 

Sevdiklerimizle gecireceğimiz zamanları sürekli erteliyor, yapmak istediğimiz şeyleri hergün yarına bırakıyorduk… 

Zaman geçipte geri dönüp baktıgımızdaysa hayat bize hiç planladığımız gibi davranmadıgı gerceğiyle karsılasıyorduk. 

Ne sevdiklerimiz yerinde bıraktıgımız gibi kalıyordu nede yapmak istediklerimiz için ogun sahip oldugumuz şartlar ogunki heyecanını koruyordu… 

Ve anlıyorumki ; 

ERTELEME, VAZGEÇME, ÜŞENME  

Sevdiklerini ihmal etme, güzel söz söylemek için doğru zamanı bekleme onu aklından gecirdiğin gün dogru zamandır. Paylaş güzellikleri… 

Sevgi sözcükleri insanı küçültmez yüceltir… 

Sahip oldugun herşeyin değerini bil ve hergün Allah’a nefes aldıgın , sağlıklı oldugun için dua et. 

Aynanın karşısına sürekli geçip kaşını, burnunu, boyunu, kilonu şikayet ettiğinde aç haberleri kazada kolunu bacagını kaybedenleri izle … 

Gözlerini kapat görmeyenlerin, kulaklarını kapat, duymayanların, ağzını kapat, konusamayanların neler yaşadıgını bir dakika bile olsa hisset. 

Sacının rengini, boyunu, modelini sürekli şikayet edip, bugun berbat bir gun kendimi kötü hissediyorum kahretsin, lanet olsun dediğin anlarda aç televizyonu, löselimi hastaları için yapılan o reklamı izle (hani kemoterapiden dolayı sacını kaybeden kardesine sacını kesip uzatan küçük çocugu) 

Her hafta alışverise cıktıgın halde hala giyecek birşeyim yok, kahretsin diye söylenip durdugunda afrikalı cocukların belgeselini izle … 

Yada okadar uzaga gitme, Doğuda, kar kıyamette, cıplak ayakla, yırtık ayakkabılarla, montsuz okula gitmeye çalışan, buz gibi okullarında, odun sobası yakıp eğitim almaya calısan küçücük bedenlerin neler yaşadıgına bak. 

Sürekli anne babanı şikayet edip, onlara ses tonunu yükselttiğinde, onlarla zaman gecirmek istemediğin ve onların geri kafalı düşündüğünü düşündüğün zamanlarda, çocukları esirgeme kurumunu ziyaret et ve anne babası tarafından daha anne babasını tanımadan terk edilen çocuklarla sohbet et anne baba sevgisine nasıl muhtac olduklarını gör. 

Ya da aç gazetenin 3. sayfa haberlerini ve cocugunu öldüren taciz eden sokağa atan ya da kötü davrandıgı için anne babasını kesen, aile sevgisinden yuva sıcaklıgından uzak büyüyen o cocukların ve ailelerin dramını oku ve akşam yataga başını koydugunda, sana mükemmel imkanlar sunamasalarda, yoktan vareden, sevgi veren her türlü kötülüklerden koruyup kollayan , seni okutmak için her türlü seylerini kısıtlayan, ailen için dua et ve böyle bir aileye sahip oldugun için ‘’doğuştan sana bu şansı veren ‘’ Allah’ına dua et … 

Sabah kalktıgında görebildiğin bir ailen oldugu yada telefonla arayacagın sevdiklerin oldugu için şükret… 

Ve bukadar büyük bir zenginliği sana sundugu için Tanrına teşekkür et. 

Sevdiklerini aramayı, ziyaret etmeyi erteleme, 2 dakika bile olsa onların sesini duymaya ayır… 

Kimbilir koşturmacanın ve iş yogunluğunun içinde 2 dakika ayıramadıgın o kişinin sesini birdaha duyamayabilirsin… Sevdiğin, hoslandığın kişiye sevgi sözcükleri söylemekten çekinme , ilk hamleyi ondanda bekleme… 

Dünyada sevgiyi paylasmaktan daha güzel bir şey yoktur… 

Karşılık bulamayacagını düşünsende paylaş, ilerde keşkelerden bir demet eklenmesin hayatına. 

Ve sahip olduğun herşeyin değerini bil … 

Senin şikayet ettiklerinin, başkalarının dilekleri olduğunu unutma… 

Sahi, neydi sizin en büyük pişmanlığınız ? 

 
Toplam blog
: 58
: 3499
Kayıt tarihi
: 16.11.10
 
 

Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik Konaklama işletmeciliği mezunuyum. ..