Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

13 Eylül '06

 
Kategori
Edebiyat
 

Sakızı bitmeyen şair

Sakızı bitmeyen şair
 

O siyahtı
Kurşuna dizenler beyaz
Ürkerek gökyüzüne
Uçusan kuşlar
Bembeyaz

Sayın Sunay Akının "Beyaz" şiiridir yukarıdaki dizeler. Ne vurgulu anlatıvermiş. Kimi vurursanız vurun ama panik içinde kaçışan hep beyaz güvercinler olacaktır. İnsanlığın ve isnan olmanın bile bile sürüklendiği o karanlık dehlizlerin kenarında bir ayağı taş parçaları düşürmekte çukura; diğer ayağı sürümekte; toprağa sıkı sıkı yapışmış. Bencilliğin karanlık elleri kuyuya itecek belli; hem de besbelli. Bebekler ölürken duyulmayan dualı seslerinde ve ölüm, ve yaşam arasında çizgiler karışmış. Sınır ihlalleri var yüreklerinde. Beni yanına al çığlıkları yükselmekte; ama sınav yapacaksan bile razıyım. Derslerime iyi çalıştım bu karanlık cehennemde. İş yok, umut yok, gelecek yok, ölü çok. Beni yanına al diye açılmış minik eller semaya. Geceler boyu bitmeyen minik gözyaşları…

Sayın Sunay akından bahsedecektim oysa. Şiirlerinde ki umuttan; oysa… Pes etmemeli!

Bir kaç ay önce bir tv programında görmüştüm onu. Heyacanlı heyacanlı trenlerden, insanoğlunun uzay macerasına ön ayak olmuş hayal dünyasının “uzay oyuncaklarından” bahsederken. İlk uzay gemisini trenli vagonlu hayal etmişiz. Oyuncaklarda tren ve içinde el sallayan bir köpek; uzaya giden ilk köpek. İlk denizaltının Osamanl'ıda yapılıp Eyüp'te şehzade sünnetinde kıyıya bir timsah gibi çıkışı. Keyif alıyorsunuz onu dinlerken. ”Yaşamı birbirine bağlayan adam” derdim bana sorsalardı onun için.

Sayın Sunay Akın'ı hep sevmişimdir. Hani hiç mi kızdığın olmadı demeyin; kızılacak bir adam olmadı ki hiç; sevgi dağıtır uyanır uyanmaz dünyaya her gün.

Güneşin zaptı için yola çıkan gemide akın var: Her gün gelişiyor, gelişiyor... Çünkü veriyor. Kompleksiz ve sırf vermenin tadına ermiş bir bilge adam: Adam gibi adam.


Kaleci Sunay, yazar Sunay, şair Sunay, çocuk Sunay, oyuncakçı Sunay, gökyüzündeki aydede Sunay, ”sakızımı bitirince gelecem” de ki Sunay, merak eden Sunay, bulan Sunay, bulunca “bak bak ne güzel” diyen Sunay, ağlayan Sunay, kahkahalarla gülen Sunay: BİZİM SUNAY.

Uzay, şemsiye, tren ve 800 ytl bulanamadığı için ölen mongol çocuğu bağlayacağız aynı konuya, üstelik hem de ne sıkı.

Para konuşunca herkes susar demiş ekenomist adam Simith. 80'lerden bugüne toplum da öyleleşmeye devam ederken, birden bire bilge bir adam çıkar toplumun karşısına: o konuşur herkes susar ama “para” gibi korktuğundan değildir suskunluğu; meraktandır toplumun.

Bilge adam anlatır anlatır, insanlar merak eder dinler dinler. Her program gibi erken bitmek zorundadır sözü. Bir tat kalır dinleyen sokaktaki adamın kafasında; vay be demek öyle olmuş. O kunuştukça toplum fark eder ne kadar çok şeyler öğrenmesi gerektiğini. Kitap satışları artar birde adamın çocuğuna sevgisi.

Tutar elinden bir müzeye götürür çocuğunu, parmaklarından yakalar çocukluğunu. Düşünmeyi, yeniden keşvetmenin keyfini sürer artık sokaktaki adam. Ona hep siyasi geleceği için “düşün!” baskısı kurulmuştur. İlk kez kendisi için düşünmeyi öğrenir sokaktaki adam. Bilmenin kendisini ne kadar özgür yapacağını anlamıştır.

Dünyanın sonunun umulandan daha kısa olduğunu öğrenen nasa, uzay yolculukları planlar. Hem de hiç geri dönmeden tek biletlik!

Bir gemi planlar; binlerce vagonlu. Sonrasında yine yolculuk sırasında uzayda yapacağı ve ekleyeceği milyonlarca vagondan oluşan. Yüzbinlerce insanı bir seferde-gemileri yakıp çıkarak-dünyadan sonsuz evrene taşıyacak; yeni dünyalar bulmak ümidiyle.

Güneş panelleri tasarlar dev bir şemsiye görünümünde. Güneş sisteminden güneş enerjisiyle çıkacak ve sonrasında “dünyanın dikeni” nükleer enerjiyle” yol alacak , bulacağı ilk güneşe kadar. İnsanlar kapalı vagonlarında yiyeceklerini üretecekler, artık çöpünü sokağa atmak yok. En küçük olumsuzluktan herkes etkilenecek. Öyle ki çıplak uzayda daha çıplak “insan”. Herkes zoraki sorumlu yani birbirinden.

Aradan binlerce yıl geçecek ama hep birbirleriyle çiftleşmekten insanlar, çoğalacak genetik hastalıklar. Doğan çocukların artık çok azı –şu an mongol bebek doğma olasılığı kadar- normal bebek doğacak. Ve insanoğlu kendi genetik havuzunda boğulacak.

Çünkü tükettiği dünya ona nimetlerini verirken evrim ödülünü de vermiştir. Genetik temizliğini yapmaktadır. Çünkü dünyanın bir yarısı yazı yaşarken diğer yarısı yaşamaktadır kışı. Dünya üzerinde ne kadar çok dünyalar vardır aslında.

Şimdi metallerin içinde; sanal insan aramakta mahvedeceği dünyalar… Yalnızlar garından bindiği ölüm treninde insanlar evren denizinde savrulurken iğrenç karanlığında yalnızlığın, mongol çocuk, binlerce vagonlardan oluşan trenin pencesinden kapanmış dev şemsiyeye bakacak. Ve diyecek ki; ışığını alabileceğimiz bir yıldız görmeyeli ne kadar da çok zaman geçmiş…

Sayın Akın; teşekkürler… Dünya'nın en güzel çiçekleriyle…

Çekmece

Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana

Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken

Öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer:Kız Kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında

Bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara

Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı

Sunay Akın, 62 Tavşanı

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..