Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

05 Eylül '06

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yörük göçü

Yörük göçü
 

Yıllar önce; bahar geldiği zamanlar, güneş güneye doğru dallanır, ılık deniz yelleri , kelle çıkarmış ekinleri dalga dalga yalbırdadırken yörükler göçe hazırlanırdı.

Göç gidişi geldiğinde;

önce develer düzülür, alınlarına ,başlarına, ipek bembe gırepler takılır, süslü yularlarına simle ürülmüş çevreler bağlanır, boyunlarına gildirekler, karınaltı yan kolonlarına donguraklar asılır, havutlarının üzerine özel dokunmuş halılar kilimler yazılır, görkemli görünüşlere büründürülürdü.

Onların önünde; ayağı çizmeli, belitarabuluş kuşaklı yelekli, şapkası kulağında(yana eğri) kahkül saçlı, kaytan bıyıklı, karayağız delikanlılar koyunları götürürlerdi.

En önde ise, alınlığı altınla kaplı , çemberlerle boyunlarına tutturulu feslerinin yanlarından lüle lüle kıvrılmış zülüfleri yanaklarına sarkarken; hilal kaşlı, karagözlü, kırmızı edikli, çepkenli, ince belli, kor dudaklı gelinler, kızlar kuzuları sürer giderlerdi.

Göç, ağır ağır tarihi Silifke köprüsünden geçip , Akyokuşa doğru tırmanırken, aşağıda; eteklerinden keklikler öten, yamaçlarında acı yavşanlar biten, kıvrım kıvrım dağların arasından Göksu ırmağı iplik iplik akardı.

Alaca karanlık basar, Akdeniz'in üzerinden tepsi gibi bir ay doğar, yıldızlar kandil kandil sarkarken; bu görünüm karşısında, daha sıladayken sıla özlemine dalanlar, gildireklerin, dongurakların yaydığı çok hüzünlü seslere boğulanlar, kavalları ile;

Bir ay doğdu ilk akşamdan geceden,

Şavkı vurdu pencereden bacadan...

ezgilerine gark olup giderlerdi.

Göçün bir ucu Akyokuş'tan dolanırken, bir ucu Başpınardan sulanırdı.

Göç böylece, kona göçe, kıvrım kıvrım yollarda devam edip giderken, uzayan yolların, belki de varacağı yaylaların özlemini çekenler;

Sarı yaylam seni yaylayamadım kor iken,

Yavru palazını avlayamadım tor iken...

bozlaklarını dile getirir, hüzünlerini dağlar yollar boyunca sürdürür giderlerdi.

Gide gide Torosların koca yaylaya, Karaman kışına varırlar, çadırlar kurulur otağ hazırlanırdı.

Koyunlar güdülür, sütler sağılır, yayıklar yayılır, yağlar peynirler, çökelekler üretilirken, bir yandan da ıstarlar kurulur, halılar kilimler dokunurdu.

Yaşam devam ederken, aylar geçip yaz gelir, dağlarda çiçekler ,sümbüller, laleler açardı. Göçerler, bu büyüleyici
güzelliğe dayanamaz ;

Ezel baharda yaz ayları gelince,

Lale bitipde gül boynunu eğince,

Kız oğlana nergiz verir, gül alır...

İçleri burkan istekler, duygular, bu doyumsuz ezgileri yaratırlardı....

Koyun yayıltmaları, koyun sağımları, yayık yayılımları, ıstar dokumaları... devam ederken; yaz geçer, güzün ilk ayları gelirken göçler tersine dönerdi. İşte o zamanlar duyguları yine hüzünler kaplardı;

Yağar yağmur, ışılanır saylağı,

Eli göçmüş buzulaşır daylağı...

Ağıtlar içleri deler geçerdi.

Göç, yüzyıllar boyu yörüklerin yüreklerini dağlamış; ağıtlar yakılarak, yaşlar dökülerek, bozlaklar, ezgiler düzülerek, bir daha dönmemek üzere sürüp gitmiştir.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..