Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Psikoloji
 

Saklambaç oynayan kaleye mum diksin

Saklambaç oynayan kaleye mum diksin
 

Yazılarımın hüzün koktuğunu fark ettim. Küf kokusu gibi ya da naftalin kokusu gibi. Ya da tozlu raflarda duran eski bir kitabın kokusu gibi.

Hüzünleri tek tek biriktirmişim hem de özenle. Kumbaraya atılan ve aslında hiç bir işe yaramayan bozuk para gibi.

Bu sayfa kaçış sayfası, hüzünleri bozuk para gibi bir bir harcamak için.

Kimden kaçış?

Belki her şeyden belki hiç bir şeyden. Belki de sadece bastırılmış duygular.

Hep söylemek istersiniz de bir türlü ortamını bulamazsınız ya heni

Birileri size bir misyon yüklemiştir de bu misyonun içinde hüzün yoktur. Bu kaçış belki de misyondan kaçıştır.

Kendinizi hiç bir yere ait hissetmezsiniz de içinizde hep bir *gitmek* vardır. Nereye olduğunun önemi yoktur, sadece gitmek.

Belki bir arayış ama ne aradığınızı bilmiyorsunuzdur. Keşfedilmemiş kıta gibi. Gittiğiniz yer iğne atsanız yere düşmeyecek kalabalıkta olabilir.

Ya da bir balıkçı kasabası. Her gün şikayet etmeden balık yersiniz, yanında da şarap. Bazen şarap ekmek, bazen de yanında kavun ve beyaz peynir.

Anılar sizi kovaladığında içkinin dozunu kaçırıp sarhoş olup karanlıkta kaderinize yalnızlığınıza isyan edip ağlarsınız kimseler görmeden, hem de bağıra bağıra. Sonra da bulunduğunuz yerde sızar kalırsınız.

Güneş doğarken ve batarken o kızıllıkta denize girersiniz. Dibe dalarsınız ve küçük balıklar sürü halinde yanınızdan geçer gider.

Kumsalda elinize gitarınızı ya da sazınızı alıp hiç söylenmemiş şarkılarınızı besteleyebilirsiniz.

Belki bir orman, etrafı alabildiğince ağaçlık. Ağacın en tepesinde de bir ev. Tarzan ya da Ceyn gibi tırmanarak evinize girebilirsiniz.

Henüz o kadar yabanileşmedik diyorsanız da merdiven kullanabilirsiniz.

Gittiğiniz yerde saat telefon bilgisayar olmamalı, hatta adınızı bilen bile olmamalı. Hatta ve hatta adınızı siz bile hatırlamamalısınız.

Her gün bakımlı olmak zorunda olmadığınız gibi bakımsız olmak felsefeniz olmalı. Yüze göze dağılan taranmamış saçlar, saçlar uzunsa alelade özensizce tokayla tutturulabilir. Makyajsız doğal bir ten.

Erkekseniz de saç sakal birbirine karışmış, kirli sakal, parfüm kokusu olmadan vücuda sinen ter kokusu ve doğanın kokusu.

Nerede olursanız olun bir tarafınız ormanlık bile olsa mutlaka bir tarafınız deniz olmalı. Her türlü kirden arınmak için, kendinizi tazelemek için, ufkunuzun açılması için ve yeni ufuklar keşfetmek için.

Denizin maviliği, kokusu, huzuru, insanı bulunduğu yerden çekip alıp başka diyarlara götüren ulaşılmazlığı olmalı.

Belki de kuş olmak uçmak gerek, bulutların arasından özgürce.

Şimdilik bunların hiç birine yapamayacağıma göre bu sayfayla yetinmek gerekiyor.

Saklambaç oynayan kaleye mum diksin.

 
Toplam blog
: 112
: 790
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

İnsanın kendini anlatması ne zormuş. Bu bölüm blog yazmaktan bile zor geldi. 10 Temmuz 1963 doğumluy..