Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ağustos '09

 
Kategori
Müzik
 

Sanat dünyasında Topkapı Konserleri provokasyon tartışması

Sanat dünyasında Topkapı Konserleri provokasyon tartışması
 

Tartışmanın odağındaki sahne!






Sayın okur,

Bu blog özgün bir yazı içermemektedir.

Son haftalarda yaşadığımız Topkapı Konserleri provokasyonları ve gelişen olaylar sonrası, sanat dünyası da olayları kendi çerçevesinden değerlendirdi.

Bu değerlendirmelerden bazıları tartışma şeklinde oldu. İşte o tartışmaları, konuya yakın bir müzikseverin yorumsuz sunumuyla okuyacaksınız; kendilerinin ifade ettikleri gibi. İlk ikisi çeşitli yayın organlarına yansımıştı, okumuş olabilirsiniz. 3. Mektup ulusal yayın organlarında henüz yer almadı; ülkemizin tek klasik müzik sitesi andante.com.tr dışında.

Peki neden bu blog yazıldı sorusu akla gelebilir, açıklayayım. Birincisi bu tartışmayı bütünüyle bir sayfada toplama düşüncemdi. 2.si ve asıl önemlisi tartışma kültürümüze bir örnek sunmak amacım. Milliyet blog ortamında, belli bir kültür düzeyine erişmiş blogdaşların, zaman zaman tanık olduğumuz tartışmalarına, üslup açısından ışık olur umuduyla bir bakıma...

***


Orkestra Şefi Cem Mansur’un beyanı (1)

İdil Biret konserinden beri takip ediyoruz Vakit gazetesini camia olarak! Konserlerin organizatörü olan Hakan Erdoğan mecburen bakıyor hergün gerçekten. Zaten o aradı, kocaman haber olmuşuz yine Vakit’e, müjde! dedi. Yazının tehdit içeren tonu çok korkunç. Bu konseri İdil Biret konserinden üç-dört gün önce planlamıştık. Yani söylendiği gibi özellikle yapılan, tahrik ve tahkir amaçlı bir eylem değil. Topkapı Sarayı yazın İstanbul’da konser vermek için olağanüstü bir mekan. Dünyanın bütün saraylarının önlerinde, avlularında, teraslarında nasıl konser düzenleniyorsa Topkapı’da da düzenlenir. Kültür Bakanlığı bize Topkapı’da bu ikinci konseri yapmak için izin vermeyebilirdi. Böyle gerginlikler yaşanıyor, siz burada yapmayın konseri diyebilirdi, ama demedi. Bu bakımdan da çok takdir ettim.

Klasik müzik eşittir kilise müziği, onu yapanlar da eşittir vatan haini diyorlar. Böyle bir bilgisizlik ve zihniyetle nasıl baş edilir bilemiyorum. Çaykovski’nin eserlerinin içinde dini içerikli müziğin yeri yüzde yarım bile değildir.

Eğer insanlar kapıda sopalı adamlar bizi taciz eder düşüncesiyle korkup konsere gelmekten vazgeçerse çok tehlikeli bir süreç başlamış demektir. İşte o zaman hayatımıza akıl ve uygarlık değil, ilkellik yön vermeye başlar. Kararları bu ilkel zihniyet almaya devam eder. Beni asıl endişelendiren bu.

Alperenler gelmese başkası gelir. Memlekette Vakit gazetesinin gösterdiği hedefi vazife bilecek bir sürü insan var. Eğer başka bir terslik olursa geçen sefer yaptığımız gibi Kültür Bakanlığı’nı arayıp polis gücü talep ederiz artık. Tabii kapıya gelecek polisin benim kafama mı, beni protesto eden adamın kafasına mı yakın olacağı da ayrıca bir soru işareti bende.

Biz her şeye rağmen, Türkiye’nin bütün konservatuarlarından seçilmiş pırıl pırıl 93 gençten oluşan Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası ve Cumhuriyet döneminin en önemli sanatçılarından Ayla Erduran’la birlikte sihirli bir konser vaat ediyoruz. Benim bildiğim vatansever böyle bir konserin düzenleniyor olmasından sevinç duyar.

İdil Biret’ten niye özür dilendiğini ve Biret’in niye bu özrü kabul ettiğini de anlamış değilim. Ona bir saldırı yapılmadı ki, organizasyona ve milyonlarca kişinin yaşam tarzı seçimlerine yapıldı. Bütün bu insanlardan, bu riskler altına giren organizatörden kim özür diliyor? Sonra da her şey tatlıya bağlanmış gibi bir görüntü ortaya çıktı. E bağlanmamış demek ki, şimdi hedefte başka bir klasik müzik konseri var.

***

Devlet Sanatçısı Piyanist İdil Biret’in eşi Şefik Büyükyüksel’in Cem Mansur’ hitaben mektubu;(2)

Cem,

Bazı gazetelere 11 Temmuz Topkapı konseri ile ilgili olarak verdiğin beyanatlarda, “İdil Biret’e kimse bir şey yapmadı neden ondan özür dilendi” demişsin. Bunu okuyunca üzüldüm. O akşam sizler içerde konser öncesi hoş bir ortamda DJ müzigi dinlerken İdil dış kapıda gözü dönmüş, tekbir getiren, etrafa saldıran bir kalabalığın içinde idi. Gözlerinin önünde konser afişleri duvardan söküldü, yerlerde tekmelendi ve sonra ateşe verildi. Ben içeriyi arayıp yardım istediğimde organizatör Hakan bey ve yardımcılarının telefonları kapalı idi. Olanların henüz farkında degildiler muhtemelen. Idil’i tanımasınlar diye orada korku ile olayları seyreden bir gurup kadının arasına gizledim. Neyse ki dostumuz Levent bey gelip İdil’i oradan aldı ve bir vasıta ile arka taraftan içeri girmesini sağladı. Sonra o ortamda Idil konserini verdi (Bir baskası o gördüklerinden sonra sahneye çıkmazdı, çıkamazdı). Bütün bunları bilmiş olman gerekirken (sen de orada idin ve konser sonrası telefonla da konuştuk; gazeteler de bu anlattıklarımı ayrıntılı olarak yazdı) “İdil Biret’e kimse bir şey yapmadı” demeni hayretle karsıladım.

Tekbir getirilerek saldırılan bu konser İdil Biret konseri idi. Gözünün önünde duvarlardan sökülen, yerlerde tekmelenen, yakılan afişler de İdil’in kendi konser afişleri idi. Konser sonrası medyada Alperenlerin karsısında hedef haline getirilen de İdildi (13 Temmuz gazetelerini tekrar okumanı tavsiye ederim). Bu durumda birinden özür dilenecekse o da Idil idi. Bu olay sonrası İdil’in hedefte kalmasının kendisi için ne kadar tehlikeli olacağını –bu yayınlardan etkilenen bir meczup’un İdil’e bir gün neler yapabileceğini– düşünmeden, umursamadan, bir çözüm üretmeden, bize yardım elini uzatmadan, medyada (özellikle TV) magazin haberi haline getirilmiş olan bu müessif olay sonrasını seyirci olarak takip edenler çoğunlukta idi. Bu nedenle, araya girip Idil’e yardım etmek isteyen iki dostumuzdan biri İdil’in hedef olarak kalmasının tehlikesine karşı bizi uyardıktan sonra diğeri de özür dileme ziyaret isteğini bildirince bunu değerlendirdik ve kabul etmeye karar verdik. Bu değerlendirmeyi de Milliyet (19 Temmuz) ve Cumhuriyet (26 Temmuz) söyleşilerinde Idil ve ben izah ettik. Bunun dışında ilave bilgi isteyenler bize sorup ögrenebilirdi (burada yazılamayacak daha çok şey var bu kararın arkasında). Bunun yerine, gazetelerde İdil’i kınayıcı yazılar yazmak, Fazıl Say’ın yaptığı gibi kendini ön plana çıkaran garip beyanatlar verip (böyle konularda besteciler icracılardan daha hassasmış ona göre)* atıp tutmak, yerli yersiz tenkit etmek, İdil den belki de “kurban” olmasına neden olacak davranışlar istemek, beklemek, hiç de gerçekçi değil.

Burada benim bu konuda ilave olarak söyleyecegim Vakit gazetesi ile Alperen Ocaklarının aynı çizgide olmadığıdır. İç ve dış destekli, tehlikeli bir yayın organı olan Vakit gazetesi daha önce olduğu gibi bu olayda da azmettirici olup gerçek suçludur. Topkapı olayları sonrası özür falan da dilememiştir. Bilakis, 11 Temmuzu takip eden günlerde de saldırgan ve tahrikçi yayınlarını sürdürmüştür ve bugün de buna devam etmektedir. Belli amaçlarla yapılan bu yayınlardan muhtemelen siyasi beklentileri vardır. Marjinal bir gurup olan Alperenler ise bu olayda kullanılmıştır ve geç de olsa bunu farkına varıp özür dilemiş, geri çekilmiştir. İkisini birbirine karıştırmak (ve bugünkü Milliyette yazıldığı gibi “işte özür dilendi ama işe yaramadı gene saldırgan yayın devam etti“ demek) çok yanlış ve yanıltıcıdır. Ben bunu gördüm ve buradan hareket ederek, bu süreç boyunca, olay çıkaran marjinal gurubu degil onları azmettiren yayın organını hedef alıp tenkit ettim (bilhassa konser sırasında ve sonrasında çıktığım canlı TV yayınlarında). Belki sen ve senin gibi düsünenler de buradan hareketle tekrar, bu defa objektif, bir değerlendirme yaparsanız, olanları ve davranışımızın nedenlerini daha iyi anlarsınız.

Ayrıca, ben sizlere 11 Temmuz olaylarından sonra, İdil’in solist olması öngörülen 18 Ağustos konserinin Topkapıda yapılmamasını (yapılırsa, İlber Ortaylının söylediklerini de dikkate alarak, şarap ikramı konusunun sorun olacagını düşünerek) söylemiştim. Sizler bunu kabul etmeyince ben de İdil’in bu konserde solist olamayacağını bildirdim. Ögrendigime göre 18 Ağustos konserinde şarap ikramı yapılmayacakmış. Böylece, bir taktik hata yapılarak, gerilenmis ve alan kaybedilmiş olundu (şarap sponsoru olmadığı, ikramın bu nedenle yapılamadığı izahı inandırıcı değil). Yani, kutsal mekânda şarap içiliyor diyerek konsere saldırıyı teşvik eden gazete olay sonrası yapılacak olan ilk Topkapı konserinde şarap ikramını durdurmuş oldu ve amacına ulaştı. Bu olunca da sıra tabii, kilise müziği, hristiyan müziği vb. diyerek, klasik müziğin kendine saldırmaya geldi. İş buraya geldikten sonra “özürü kabul etti” diye kabahati İdil’e yüklemeye çalışmak ayıptır ve varlığıyla Cumhuriyetimizin bir sembolü olan bu sanatçıya karşı büyük haksızlıktır.

Sevgili dostumuz Ayla Erduran’ın 18 Ağustos konserinin başarılı ve saldırıdan uzak geçmesi dileğiyle.

Şefik

***

Piyanist İdil Biret'in olaylı Topkapı Sarayı konseri ve sonrası yaşanan 'özür buluşması'nın ardından orkestra şefi Cem Mansur, 'Bu saldırı ülkemizdeki çağdaş yaşam tarzına müdahaledir, dolayısıyla İdil Hanım'ın bu özrü neden kabul ettiğini anlamış değilim' şeklinde bir demeç vermişti. (1) Biret'in eşi Şefik Büyükyüksel ise bu demecin ardından Mansur'a hitaben yazıp klasik müzik severlere yolladığı(2) açık mektubunda yaşanan olayları yorumlamıştı. Cem Mansur da Büyükyüksel'e kamuoyuna açık mektupla cevap verme yolunu seçti.


Cem Mansur’un İdil Biret’in eşi Şefik Büyükyüksel’e cevaben mektubu(3)

Şefik,

Mektubuna özel olarak cevap verecekken, yazdıklarını kamuoyuyla paylaştığını görmek, bana da cevabımı aynı kamuoyu karşısında vermekten başka seçenek bırakmamış bulunuyor. Her ne kadar bir avuç klasik müzikçinin birbiriyle tartıştığı izlenimini vermek beni rahatsız etse de.

11 Temmuz konserinde yaşananlar şüphesiz tatsızdı. İdil, dışarıda gördüklerinin ardından soğukanlılıkla sahneye çıkıp Çaykovski’nin konçertosunu muhteşem şekilde çalışıyla, hepimizi bir kez daha profesyonelliğine hayran bıraktı.

Özür konusuna gelince: Beni ve müzik camiasında bu konuda bana katıldığını ifade eden ezici çoğunluğu üzen şuydu: Milyonlarca kişinin yaşam tarzına müdahele hakkını kendinde gören, bunu şiddet kullanarak ifade eden, son yıllarda her türlü suçla gündeme gelen (ve ifade ettiğin gibi sadece “kullanılan marjinal bir grup” olmayan) bir topluluğun “özürünü” kendi başına kabul ederek, sanki iş tatlıya bağlanmış gibi yansıtılıyordu. Evet, yakılan afişlerin üstünde Idil’in adı vardı, ancak yakılma nedenleri bu değildi. Saldırılan, “kendi gibi düşünmeyen” insanların haklarıydı. Afişte değil koskoca Idil Biret, bir piyano öğrencisinin adı olsaydı, bu kişiler tam aynı şekilde hareket edecekti. Yalnız bu bakımdan Idil’in şahsının, saldırının hedefi olmadığını, dolayısıyla başkaları adına özür kabul etme durumunda olmadığını ifade etmek istedim. “O fotoğraf”ın, kendisiyle birlikte verdiğim her konseri bir ayrıcalık sayan benim gibi, Idil’e çok büyük değer veren yüzlerce insanı hayal kırıklığına uğrattığını biliyorum

18 Ağustos konseri, şarap vs konusunda, şüphesiz o günlerin gergin ortamından dolayı, iyi hatırlayamadığın ayrıntıları hatırlatmak isterim. Bu ikinci konser ve Idil’in, Eylül ayında Ulusal Gençlik Senfoni Orkestrası ile Çağdaş Eğitim Vakfı yararına vermesini arzu ettiğim konserle ilgili telefon konuşmamızda, yazında dediğin gibi “ şarap konusunun sorun olacağı” değil, şarabın adı bile geçmedi. (Nitekim yine mektubunda iddia ettiğin gibi, geri adım atıldığı ve alan kaybedildiği yok, dün akşam, her Aya Irini konserinde olduğu gibi, aynı avluda şarap satılıyordu). Son olaylardan sonra Idil’in bir dahaki konserinin, daha büyük bir yerde (mesela Açık Hava Tiyatrosu’nda) yapılmasının daha avantajlı olacağını ve bunu Hakan Erdoğan’a önermemiz gerektiğini düşündüğünü söyledin. Aynı nedenden dolayı, vakıf yararına konser konusundaysa, şu anda Idil’in bir yardım konserinde yer almasının zamanı olmadığını belirttin.

Toscanini ve Casals’ın, “faşizm karşısında onurlu tutumları” ndan sözediyorsun. Onları hayranlıkla hatırlayan müzisyenleri rahatsız eden, aynen Ilber Ortaylı’nın odasında çekilen “o fotoğraf”tı.

CEM MANSUR



Foto: andante.com.tr

(1) : hurriyet.com.tr

(2) ve (3): andante.com.tr

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..