Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '10

 
Kategori
Voleybol
 

Sarı melekler, kupaya 1 kala

Sarı melekler, kupaya 1 kala
 

sarı melekler


1968 yılında Fenerbahçe’nin unutulmaz Manchester City zaferini yaşayanlardanım.

Halit Kıvanc’ın radyoda, Ogün’ün attığı galibiyet golündeki , neredeyse 1 dakika süren GOOOL haykırışını hala unutamadım… Tıpkı 1959 yılında ilk Şampiyonlar ligi maçında Macaristan’da Csepel’i 3-2 yenerken, o cızırtılı radyo ardında yaşadığım sevincim gibiydi o sevinç.

Belki daha da fazlasıydı.

Selçuk Yuna’nın, Fransa’da Bordoaux maçında galibiyeti getiren o attığı muhteşem gol kadar, Boliç’in, 40 yıldır sahasında yenilmeyen M.United’e attığı gole de çok sevinmiştim.

Ama bugün, Fenerbahçe Acıbadem bayan voleybol takımının sergilemiş olduğu muhteşem mücadele, direnç ve kazanma isteği sonucu aldığı galibiyet ve final vizesi, Fenerbahçe tarihindeki bana göre en başarılı bir sonuç ve derece olduğu gibi, bir Fenerbahçe’li olarak yaşadıklarım içinde beni en çok sevindiren, hepsinden daha fazla heyecanlandıran, bir tarihi olaydır.

Fenerbahçe Acıbadem takımı, Fransa’nın Cannes takımını yarı finalde 3-2 mağlup ederek finale kaldı. Yarın, finali kazanır mı, kupayı kazanabilir mi elbette bilinmez. Voleybol sporunda denk rakipler arasında, oyun esnasında sonucu değiştirecek çok farklı etkenler olabiliyor. Taktik, teknik, oyuncu kalitesi yanında, psikolojik bir oyun.

Fenerbahçe Acıbadem bayan voleybol takımı çok oyunculara sahip. Bunun yanında çok iyi bir antrenör kadrosu var. Tabi ilaveten, Gamova gibi bu sporun dev oyuncusunu kadrosuna almayı düşünebilecek kadar iddialı ve ileriyi gören bir yönetimi.

Bu takımın başarı grafiği tüm rekorları altüst edecek gibi. Sezon başından bu yana 38 resmi maç yapmış, 11 i, Avrupa maçı, hepsini kazanmış. Bırakın maç vermeyi set dahi vermiyorlar kolay kolay. Türkiye’de toplam 3, Avrupa’da 4 set vermiş durumdalar, 2 seti bugün.

Aslında en büyük handikapları da bu. Rakipsizlik. Türkiye’de en yakın rakipleri Eczacıbaşı da onlardan set alamıyor.

Bu takım ilk defa Final Four oynuyor ve rakibinin kendi sahasında ve seyircisi önünde. Yani olabilecek olanın en zoru. İlk defa kendine denk bir rakip ama deplasmanda. Böyle bir yarı finalinde tüm şartlar rakibin lehine. Ayrıca Cannes takımı bu finallere aşina. Şampiyonluğu, 2.liği, 3.lüğü var. O heyecanla ilk sete 6-0 mağlup başlayınca toparlanması zor oldu, sonra alıştılar, gerçek oyunlarına başladılar, rahatcana 2 seti aldılar. 3. sette bir tutukluk, durum 2-2. Final setinde duyduğum heyecanı, yazının başında anlattığım hiçbir heyecana benzetemiyorum. Bu bir başkaydı.

O son dakikalar, bir kulübün tarihine altın sayfalar ekliyecek kadar yakın, bir hatayla, anında yok olacak kadar da zordu ve uzaktı . Maç o boyuta gelmişti.

O salonda sporcu olmak da zordu, TV nin başında Fenerbahçe’li olmak da.

Oyun birkaç defa gitti geldi.. Maç sayısı atanlar sürekli değişti. Maçı aldık derken, gidiyor, gitti derken geliyordu. Oyuncular da yoruldu. Sarı melekler yılmıyor, pes etmiyordu.

Maçın yıldızı Osmokroviç’in mucize ve muhteşem bir bloku maçın gidişini önledikten sonra, Gamova’nın kazandırdığı sayı ve rakibin dışarı attığı smaç, bu harika takıma, hakettiği finali getiriyordu.

Pazar günü, yarı finaldeki İtalyan ekiplerinin galip geleni ile final oynayacak bu cesur yürekli bayan voleybolcularımıza bol şanslar diliyorum. İmkansız gibi görünen bir Cannes galibiyetinin 2 saat süren, ölüm kalım maçının yorgunluğu inşallah oyunlarını etkilemez.

Bir Fenerbahçeli olarak, yurda bir Avrupa Şampiyonlar ligi kupası ile dönmenizi yürekten arzu ediyorum. Bu kupa, 103 yıllık bir kulübün, tüm branşlarında gördüğü en büyük başarının bir belgesi olarak, Fenerbahçe müzesindeki yerini alacak ve sayenizde ülkede bu spora ilgi her zamankinden daha fazla artacaktır.

Haydi sarı melekler…Finale smacı attınız, şimdi bir smaç da finale……

 
Toplam blog
: 465
: 918
Kayıt tarihi
: 15.01.09
 
 

İstanbul doğumluyum.. İstanbul'un  tramvaylı döneminden bu şehirde yaşıyorum. Gençlik yıllarında ..