Sarıçiçek köyüne gökten taş yağdı!

Eylül ayında dünyaya düşen meteorit parçalarından bazıları memleketim Bingöl Sarıçiçek köyüne düştü.

Gökyüzünden düşen taşları gören Sarıçiçek köylüleri taş parçalarına baktılar, taşlarda birçok element gördüler.

Bu taşların değerli olduğunu söyleyen köylü Nezir Ergün isimli vatandaş köylüler tarafından “Taş değerli olur mu” diye deli muamelesine tabi tuttuldu.   

Bingöl Üniversitesi Araştırma merkezi ve İstanbul Üniversitesinin ortaklaşa yaptıkları deneylerde taşların değerli olduğu tespit edildi.

Bingöl Sarıçiçek köylüleri için tükenmiş umutlar yeşerdi, hayaller bin bir renkte süslendi.

Bilim adamları ve Amerika Ulusal Havacılık ve Uzay Araştırma Merkezi’nin ( NASA ) bedeli yüksek dediği Göktaşı parçalarını toplamak için köylüler alanlara döküldü.

Günlerce dağ, tepe bayır demeden göktaşı parçalarını arayan köylüler buldukları taşları Rus, Alman ve Amerika başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden gelen bilim adamlarına sattılar.

Buraya kadar umutlarda güzeldi, hayallerde süslüydü.

Bilim adamları ise köylülerden düşük fiyat üzerinden aldıkları taşları Avrupa ülkelerinde on katı fazla değer üzerinden sattılar. Burası kötünün de kötüsüydü.

Bingöl Sarıçiçek köylüleri bu kez taşları İnternet üzerinden satışa çıkardı. Haber tez etrafa yayıldı. Devlet duydu, Maliye harekete geçti, Bingöl Maliye Ekipler Sarıçiçek köylülerin peşine düştü.

Maliye Denetim görevlileri Bingöl Sarıçiçek köyünde inceleme yaptı. Allah’ın gökten gönderdiği taşlar devlete aittir. Topladığınız taşların miktarını bildiriniz. Sattığınız taşların vergisini veriniz dediler.

Burası Sarıçiçek köylülerin umutlarının, söndüğü, hayallerinin yıkıldığı andı.   

Sarıçiçek köylüleri, taşların gökten yağdığını, doğal zenginlik olmadığını, taşların uzaydan Allah tarafından kendilerine gönderildiğini, taşların Allah'ın malı olduğunu, Allah malından vergi alınmaz diye karşı çıktılar. 

Maliye görevlileri ise bu dağlar, taşlar, topraklar, ağaçlar velhasıl doğa dahi devletindir. Allah yağdırsa da vergisini alırız dediler.

Öyle anlaşılıyor ki bu yeni zuhur eden eşi benzeri bulunmayan ihtilaf adalete intikal edecek. Bakalım Hâkim Allah'ın gökten yağdırdığı taşları kime verecek. 

Bu da umutların yeniden yeşerdiği, hayallerin yeniden süslendiği bir zamandır.

İşin ilginç tarafı Bingöl Sarıçiçek köyüne değerli taşların yağdığını duyan komşu vilayetler Elazığ, Tunceli, Diyarbakır ve Şanlıurfa’dan otobüsler dolusu insanların da Bingöl Sarıçiçek köyüne gelerek taş aramaya başladıkları. 

Konu hikâyelere söylentilere de malzeme oldu;

Bingöl şehir merkezinde kahvelerde, esnaf sohbetlerinde “ Ula acaba en büyük taşı kim bulmuş”

Bir başka söylenti ise, En büyük taşı bulan kişinin sevinç ve heyecandan hastanede tedavi altına alındığı söyleniyor.

Yine konuşulanlara göre taşların geceleyin ışık gördüklerinde parladığı ve daha kolay bulunacağı bilgisi üzerine köylüler gecenin zifiri karanlığında ellerinde fenerlerle dağlarda, teperde göktaşı aramaya başladıkları.

Ne demişti Sivaslı Âşık Ali Kızıltuğ;

Değirmenim terse döndü bu sene,

Bulguları yanam, una mı yanam,

Yar, orada oldu kanser,

Ben, burada oldum verem,

Ben, banamı yanam, yara mı yanam.

Şimdi, Bingöl Sarıçiçek köylüleri Maliye görevlileriyle mi uğraşsın, yoksa komşu vilayetlerden Bingöl Sarıçiçek köyüne gelerek taş aramaya başlayan insanlarla mı uğraşsınlar.

Sarıçiçek köylü hemşerilerim siz bilmez misiniz Maliye devlettir, devlet hep güçlüdür, güçsüzleri bitirir, siler süpürür.  

Canlı, cansız her şeyin sahibi Allah dilerse kar, dilerse yağmur, dilerse çamur ve dilerse gökten taş yağdırır. Elbette kar, yağmur, iyiye delalettir. Çamur  ve taş kötüye alamettir deriz. Meğer taş deyip geçmemek lazım. Taşın da kıymetlisi varmış.

Her canın yüreğinde görünmeyen bir dünya vardır. İnsanlar umutlarla, hayallerle yaşarlar. Kimileri iyilik, kimileri de kötülük peşinden koşarlar.

Bingöl Sarıçiçek köylülerin başına değerli taşlar yağdı, ne çare ki pusuda devlet vardı. Benim şansız ama onurlu hemşerilerimin umutlarını, hayallerini yine boranlar sardı.

Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.

Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN