Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Sarıkamış Faciası, Sarıkamış Şehitleri ve gerçeği!...

Sarıkamış Faciası, Sarıkamış Şehitleri ve gerçeği!...
 

Başbakan Erdoğan Sarıkamış'taki söylevinde, bundan böyle, ''Türkiye Sarıkamış şehitleriyle yürüyor.'' diyelim diyerek, bir öneri de getirdi.. Şüphesiz bu doğru bir öneriydi. Ancak cümlenin tek eksiği, ''bilinçle'' sözcüğünden yoksun oluşuydu!....Hamasi söylevinin bir yerinde şöyle diyordu, değerli başbakan: 

''Aziz şehitler, bizler, bugün, torunlarınız olarak burada, huzurunuzdayız. Sizler, Allahu Ekber Dağları'nda bir destan yazdınız. Sizler, burada, fedakarlığın, tahammülün, inancın ve sevdanın olduğu kadar, kahramanlığın ve kardeşliğin de destanını yazdınız. Sizin yazdığınız bu destana sahip çıkacak, sizin kutsal emanetinizi asla ve asla yere düşürmeyeceğiz. Canınızla, kanınızla yazdığınız kahramanlık anıtı olan vatanımıza, sizin kadar sahip çıkacak, koruyacak ve onu büyütmeye devam edeceğiz. Sizin hatıranıza halel getirmeyecek, aziz ruhlarınızı, şehit bedenlerinizi incitmeyeceğiz. Sizin bize en büyük vasiyetiniz olan kardeşliği yıpratmayacak ve tıpkı sizler gibi, kardeşliğimize uzanan harici ellere karşı göğsümüzü siper etmeye devam edeceğiz.

Sizler, Sarıkamış cephelerinde, Allahu Ekber Dağlarında, Bitlis'te, Bayburt'ta, Oltu'da, Tortum'da, Erzurum'da, Kop Dağı'nda, Bardızı'da, Soğanlı'da; Vanlı, Diyarbakırlı, Edirneli, Üsküplü, Gazzeli, Bakülü kardeşlerinizle omuz omuza çarpıştınız, beraber şahadet şerbetini içtiniz. Sizden aldığımız ilhamla, vatanımız üzerinde, bütün dünya üzerinde, tıpkı sizin gibi kardeşlik demeye, dayanışma demeye, paylaşma demeye, hak ve hukuk demeye devam edeceğiz.''

Değerli başbakanın bu duygu, kardeşlik ve dayanışma mesajlı sözleri, şüphesiz insanı duygulandırıyordu... Ancak Kafkas cephesi'ne de, Çanakkale'deki gibi destan yazmaya giden ama Sarıkamış dağlarında, bu destanı yazmalarına fırsat ve zaman verilmeden , tek kurşun atamadan, soğuktan donup şehit düşen binlerce vatan evladına yapılan bunca haksızlık da, bir şekilde dile getirilmeliydi!... 

Nasıl ki, askeri bir hatayla Güneydoğuda ölen askerlerimiz üzerinde, artık titizlikle bir sorgulama yapabiliyorsak, sorumlulardan hesap sorabiliyorsak, ayrıca aynı şekilde eğer bu tarihten bir ders, bir çıkarım da elde edebilmek istiyorsak ve geçmişde ki hataları bu gün de başka devletlerin çıkarına uyacak bir durum içinde, basiretimiz bağlanmış olarak yapmamak istiyorsak; tarihi de biraz sorgulamamız gerekiyor!... 

Aslında Dersim tarihine kadar gidip, cumhuriyet askerlerinin yaptıklarını eleştiren başbakanın, bir on yıl daha geriye gidip; bir gecede, hem de Almanların Galiçya cephesindeki çıkarları için, deneyimli Osmanlı kurmaylarının lafını dinlemeyip binlerce askerin donarak ölmesine sebep olan Enver Paşa ve fiilen birlikte hareket ettikleri Alman askerleri üzerine bir sitemde bile bulunmaması, bana çok mu çok yadırgayıcı geldi!... Cumhuriyet Tarihi'ni çok iyi bilen başbakanın, ancak Osmanlı'nın o trajik son yıllarını bilmemesi mümkün müydü?... 

Şimdi sizlerle çok önemli bir gerçeği paylaşacağım. Bu gerçek, hangi nedenle olursa olsun, bu topraklarda iktidarını yürütmek ve politik ikbalini de sürdürmek için, dış dinamiğin etkisiyle insanların tarihi nasıl değiştirmeye çalıştıklarının utanç verici örneklerinden biridir...

Bu örneğin baş kahramanlarından biri de, Enver paşa'dır... Ve aslında görüne görüne gelen Sarıkamış Faciası'nın baş sorumlusu da, Yarbay Hafız Hakkı'yı saymazsak, Alman güdümlü olası Büyük Türk-İslam İmparatorluğunun başına geçmek isteyen, Enver Paşa'dır!...

Üç yıl önce gene bu aylarda kaleme almış olduğum bu yazı, Rus ve İngiliz emperyalistlerinin, aynı tarihlerde, Kafkaslar' da ve Basra'da açtıkları iki büyük cephenin öyküsü ve gerçeği... Ve bu gerçeği okurken, bu cephelerde ölen ve bu gün unutulan saygıdeğer Yemen şehitlerini ve Sarıkamış şehitlerini anacağız!... Toprakları nurla dolsun!... 

''Sarıkamış'tan Yemen'e İhanetin Bedeli

''...Zavallı Yemen Şehitleri! Siz bu volkan artığı yalçın topraklarda, ılgın, ılgın kan döktünüz, can verdiniz!... Fakat sizi hatırlatacak hiçbir iz yok!...Cezayir'de, Plevne'de, Sivastopol'da savaşanlar gibi, sizin içinde marşlar söylenmedi, adınıza abideler dikilmedi... Çünkü sizi vuranlar, kendi vatandaşlarınız sayılıyordu!... Hatta o zamanlar, bütün dünyaya karşı, İslamlığı müdafaa eden sizler, milliyetinizi açığa vurmazken, onlar sizden üstün olarak, millet-i necibe sıfatını taşıyorlardı!... Emin olunuz, sizi unutmayacağız. Kendi eseriniz olan ''Yemen Türküsü'', ebedi hatıranız olarak söylenecektir... ''

Zirvesinde Osmanlı Kalesi olan Masvar Dağı'nın eteklerinde, yüzlerce Osmanlı askeri yatıyor...Bir yerde toplanmış birkaç mezar taşı dışında ne bir anıt, ne bir kitabe var!... Pax Britanica'nın bayrağı bu topraklarda dalgalanmaya başladığından beri, silinen bir hafıza, ''Yemen Şehitleri'mizi de'' yavaş yavaş tarihten silecek... Ama Osmanlı hilafet devletine ihanet eden, İngiliz işbirlikçisi, halife adayı, Hicaz Şerifi Hüseyin'in bir dönem zincire vurduğu, ''İmam Yahya'nın'', ah' ları da, Masvar Dağı'nda yankılanacak!...

1.Kasım .1914'de , Doğu Bayezit'ten, Ruslar Kafkasya Cephesi'ni açtılar. İngilizler aynı günlerde Basra'ya birliklerini çıkardılar.Gene Ruslar'la koordineli bir şekilde, aynı gün, Süveş'te Akabe'ye saldırarak, Filistin-Suriye Cephesi'ni de açtılar!... 

Osmanlı'nın ''yeni'' Genel Kurmay Başkanı General Bronsart von Schellendorf, (!...) Harbiye Nazırı'da Enver Paşa'ydı... Doğu'daki 3.Ordu'nun başında, Hasan İzzet Paşa, 3.Ordu Kurmay Başkanı Yarbay Felix Guse, onun emir subayları, sırasıyla; Yüzbaşı Von Stetten, Yüzbaşı Vinzer'dir!...

Osmanlı vatandaşı, Rum ve Ermenilerce, yol yapımı için kurulan ''Amele Taburları'' projesinin mimarı, Alman General Posselt'tir!....Süvari Yüzbaşı Schröder, 3.Ordu Cephe gerisi müfettişidir. 10.Kolordu Kurmay Başkanı'da Binbaşı Lange' dir... 10.Kolordu'da Süvari Birliklerinde Binbaşı Kirsten, Topçu Birliklerine, Binbaşı Vonberg; 11.Kolorduda'da Topçu Binbaşı Straszewski bulunmaktadır... Bronsart Paşa ve Enver Paşa bu harekatı projelendirir(!) ve yönetirler!... 

Kafkas Cephesi'ndeki, 3.Ordu'nun Kurmay Başkanı olan Yarbay Felix Guse, anılarında, ''...Alman Genel Kurmayı'nın, Avusturya Cephesi'nde Ruslar'la savaşan Almanlar'ın; açılıcak Kafkas Cephesi'yle, rahatlıyacaklarını, üzerlerindeki yükün azalacağını ve Osmanlı Ordusu tümden yenilse bile, bundan Almanya'nın bir zarar görmeyeceğini düşündüğünü...'' anlatır!... 

Doğu cephesinde, keşif ve avcı uçuşları yapan, ''Tayyare Bölüğü'nün'' başında da bir ''Alman Pilot Üsteğmen '' vardır!... Bu arada, Enver Paşa, orduyu sözümona gençleştirmek maksadıyla, 1200 deneyimli subayı görevden almıştır!... 

Böylesi bir savaş durumunda, görevden alma sürecini; Alman genel kurmay başkanı, General Moltke'nin şımarık, kibirli, mağrur, acımasız ve deneyimsiz, bir kurmay subayı gibi davranan Enver Paşa'nın tek başına kararlaştırmış olması, pek de gerçekçi gözükmemektedir!... 

Edirne'den yola çıkarak, yorgun ve bitkin şekilde cepheye ulaşmış, lojistik gücünün büyük bir kısmı, Trabzon'a ulaşmadan Karadeniz'de Rus denizaltıları marifetiyle, yok edilmiş, yanısıra bu savaş için gerekli eğitim ve disipline de sahip olmayan, 3.Ordu askerlerinin, dinlenmeden zorla(!) cepheye sürülmek istenmesi ve bu süreçte de, gerekli haberleşme ağından yoksul bırakılmış olması da, affedilecek hatalar değildir!... 

Belki, iyi bir kış stratejisi olarak; 3.Ordu ikiye ayrılıp; X.Kolordu kuzeyden, IX.Kolordu'da güneyden düşmanı Bardız' da çevirecek sözde imha edecekti!... Geçmişde, Harbiye'de ona askeri eğitim vermiş olan, 3.Ordu Komutanı, Hasan İzzet Paşa, Enver Paşa'ya: ''... Kışın yapılacak bu harekat faciaya dönüşür, kış şiddetini azaltsın, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz! ...'' uyarısına karşı, bir Osmanlı paşasına yakışmayacak ''Küstahlıkla'', ''... Hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim!...'' sözünü sarf edebilmiştir... 

Gerçekler; savunma amaçlı kurulmuş, planlanmış , hele hele, ormanlık bir arazide saldırı yapma becerisi olmayan yorgun bir ordunun, strateji iyi de olsa; ordununu niteliği, bu doğal çevre, lojistik ve istihbarat koşullarında, bu şekilde kırılmasıyla kendini bir şekilde ifade etmiş; Hasan İzzet Paşayı' da haklı çıkarmıştır... Ancak, ne olursa olsun, Kafkas Cephesi'nde savaşın bir an önce başlatılması isteği (!); Alman Genel kurmayı'nın gerçeği ile Enver Paşa'nın gerçeğinin paralelliği ve gene damat, Yarbay Hafız Hakkı'nın gözünü karartan mevkii hırsı, onbinlerce askerimizin, hiçbirşey elde edilemeden trajik bir şekilde , ''Şehit'' olmalarına neden olmuştur!... 

Herhalde, idamla tehdit ettiği hocası Hasan İzzet Paşa ve diğer hocaları, Harbiye'de, Enver Paşa'ya 93 Harbini ve bundan alınması gereken dersler ve Rus Ordusu'nun askeri gücününün kendileri için nasıl bir ''büyük tehlike'' teşkil ettiğini öğretmişlerdi!... 

Tarih bir gün nasıl ki ''Reval'de'' Ruslar'la İngilizler'in, Osmanlıyı ve Tibet'e, Hindistan'a kadar uzanan etki alanını paylaşmak için yaptıkları ''gizli antlaşmayı' ortaya çıkarıcaksa, Enver Paşa'nın, sözümona ''İmparator'' olacağı, ''Alman Sömürgesi'', olası bir Türk-İslam Devleti projesini de, birgün detaylarıyla ortaya çıkarıcaktır!... Almanlar'ın, İstanbul'a giden trenlere yazdığı, ''Enverland'a Gider'' yazısının sadece bir şaka olmadığı ortaya çıkacaktır...

Sultan II.Abdülhamid Han'ın , ''Enver Paşa Değerlendirmesi'' boşa değildir: ''Fena adam değil, kullanılır!...''

İttihak ve Terakki'nin , ''Komitacı Ruhunu Teşkil Eden'', Dr.Bahaeddin Şakir ve tayfası, Almanlar'ın talebi üzerine (!), Kafkaslar'da siyasi örgütlenme ve eylemler için, Enver Paşa tarafından görevlendirilirler!.. .İçlerinde Yakup Cemil'de vardır...Teşkilat-ı Mahsusa, ''Elviye-i Senase'de'' ( Eski, Kars, Ardahan ve Batum Sancakları'nın toplu ismi...) iç kışkırtma ve isyan hazırlıklarındadır... Binbaşı Stange ve birliğinin de desteğiyle, gerilla savaşı hazırlıklarına , Rize'den başlanmıştır... Ruslar Pasinler'e kadar gelmiş, 3.Ordu Köprüköy'de iki kez Rus'ları savunma hattı kurarak durdurup, geri püskürtmüştür. Ordu'nun bu mücadelede zayıf durumunu gören Hasan İzzet Paşa planlarını, Erzurum bölgesinde bir hat çekerek, savunmada kalacak şekilde yapmıştır... 

Ruslar'ın , ''Türkistan Ordusu '' dahil 160.000, Osmanlı'nın 150.000 askeri vardı... Malkovisky'ye göre, Kafkas Cephesi'nde Enver Paşa, 3.Ordu'nun komutanlığını, (harekat öncesi, ters düşüp emekliye ayırdığı, Ziya Paşa'nın yerine , X. Kolordu komutanı yaptığı Damat Yarbay Hafız Hakkı'ya teslim ederken, asker sayısı, 12.400'e düşmüştü!... 

X. Kolordu, Enver Paşa'nın emriyle Sarıkamış'ta Allahüekber Dağları'nı 19 saatlik bir gecikmeyle (!...)aşmış, Bardız'a ulaşmış, bu arada Ruslar, IX. Kolordu'yu yenmiş ve Bardız'da da , trajik bir şekilde, X. Kolordu'yu yok etmişlerdi!... Hasan İzzet Paşa'nın, artık dayanamayıp, ordudaki tüm görevlerinden istifası sonucunda, 3. Ordu'nun komutanlığını üstlenerek, bu çok riskli harekatı yapan Enver Paşa sonunda, hayal ettiği gibi, ( X.Kolordu'nun sözümona kumandanı olarak, 31. ve 32. Tümenlerini, irtibatsızlıktan düşman diye birbirine kırdırtan, ) bu savaşta hızla rütbesi yükseltilen, ''Damad-ı şehriyari'', Albay Hafız Hakkı'yı , Orgeneral ve 3.Ordu(Sol Cenah Ordusu ) komutanı yaparak, Erzurum'dan İstanbul'a dönüşe geçmiştir... 

Dönerken; ''... Sol eli boynundaki dürbünü kavramış, havada donmuş kale sancağı gibi, görkemli duruşuyla, düşmanı korkudan diz çöktürecekmişçesine... ayakta donarak şehit olan Binbaşı Mustafa Nihat ve askerlerini, Eski Sarıkamış'ı son erine kadar teslim olmayı reddederek savunup, alay yirmi kişi kalınca, 87.Alayın sancağını karargaha gönderip, savaş ve soğuktan kırılan tüm askeriyle birlikte ölüme giden, Alay Komutanı Lütfü Bey'i ve şehit düşen onbinlerce subay ve eratı ...'', Bardız'da, Soğanlı ve Allahüekber Dağları'nda bırakıyordu...

Sıkı bir sansürle, halkın durumu öğrenmesi uzun bir zaman engellenmiştir... 

Ancak, Ruslar , Avrupa'ya ve dünyaya bu askeri felaketi duyururlar!...Halk yıllar sonra ''Sarıkamış Dramı''nı'öğrenir!...Enver Paşa, bir görüşmede, ''kısm-i küllisi mahvolan ordumuz'' için, Ordu Daire Başkanı, Behiç Bey'e , bu faciayla ilgili şu yorumu yapar: ''... Bunlar nasıl olsa, birgün ölecek değiller miydi!...''

Bu lafları söyleyebilen Enver Paşa'nın, Almanların ''Şark'a Doğru '' politikasıyla bağlanmış, Türkistan, Afganistan ve Hindistan'a doğru yönlenmiş, trajedisi de başlamış oluyordu...'' 

Evet, sanırım olayı değerlendirmenize bu yazıyla bir katkı sunabilmişimdir. 

Ve maalesef bu günde, '' Enverland'' türü hayallerin, dünyada bir alıcısı ve satıcısı var... 

10.ocak.2010 / Tarabya 

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..