Sarışelale Dünyanın merkezinde.

Evet, evet yanlış duymadınız. Üşenmedim, azmettim taa dünyanın merkezine magmaya kadar gittim. Neler mi vardı? Harika kristaller, ışık saçan kuşlar, kızgın sularla kaplı sahiller, dinozorlar ve tehlikeli çukurlar. Ama inanın hepsi çok güzel ve heyecan verici görünüyordu. Allahtan yanıma gözlüğümü, sırt çantamı ve yetecek kadar içeceğimi almışım. Kilometrelerce derinlere inmek herkesin harcı mı, tedarikli olmakta fayda vardı.

İlk aşamada kocaman bir dağa tırmandım. Derken gökyüzünde oluşan fırtına, şimşeklerin oluşmasına dolayısıyla yıldırım düşmesine sebep verdi. Macera bu ya elimde de sivri bir metal parçası. Bir türlü de bırakmak istemiyorum. Ama yıldırım da peşimde. Çaresiz küçük bir veda busesi, derken bir patlama bir ışıldama kendimi mağaranın içinde kısılıp vaziyette buldum. Sonu pek de görünmeyen bir maceranın başlangıcıydı adeta. Allahtan tedarikliyim diyorum ya yanımda fenerim, eldivenlerim ve halatlarımla koyuldum kalbimin beni götüreceği yöne doğru yürümeye. Derken yer sarsıldı, sular aktı ve uçurumun dibinde buldum kendimi. Merkeze bir adım daha yaklaşıyordum görünen oydu. Müthiş bir korku ve bir o kadar da meraklı heyecan dalgası her bir tarafımı sarmıştı. Halatımı çıkardım ve bıraktım kendimi boşluğa. İndim, korktum, tutundum, bıraktım ve nihayet gördüm ki; zemin magnezyum kokularıyla beni bekliyor. Hoppala, sağlam bir iniş yaptım. Ama yüzeyden ziyade derinlere iniyor olmam bir mantık çatışmasına sebep olmadı değil hani. Aldırma Sarışelale dedim, her inişin bir çıkışı vardır. Yola devam. Vermiştim tam kendime gazı ama indiğim o sağlam zemin meğerse en hassas taşlardan yapılmasın mı? Ve bir iki elmas yanıma alayım derken bu hassas taşın çatlayıp kırılmasıyla kendimi kilometrelerce aşağıya düşerken bulmayayım mı? Tam bir kâbus. Düşüş korkunç ama bir o kadar enteresan bir duyguydu. Ölmedim çok şükür. Bir anda suyla daha doğrusu buharıyla önce karşılaştım ve kendimi derinlerde yüzerken bulunca yüce tanrım ölmeme izin vermediğini fark ettim. Yaşıyordum, hemen toparlandım birazcık yüzdüm ve oksijen bulabileceğim bir karaya çıktım. Kara parçası demek hakaret olurdu aslında orası bir cennetti adeta. Önceleri bir gaz ve toz bulutu olan dünyamızın merkezinde içinde palmiye benzeri ağaçlar, dev mantarların yer aldığı meğer başka bir dünya varmış. Şelaleler serinlik veriyor ve ışık saçan nesli yüzyıllar önce tükenmiş kuşlar bir grup halinde etrafımı aydınlatıyorlardı. Muazzam güzel bir atmosferdi.

Her güzel şeyin bir sonu vardır ya, ısı yükselmeye başladı. Termometre 42 dereceyi gösteriyordu. Magmanın dibindeyim tabi, daha farklı nasıl bir şey bekleyebilirdim ki. Derhal oradan uzaklaşıp bir şekilde yerin üstüne ulaşmalıydım. Aklıma çocukken okuduğum Jules Verne’nin kitabı geldi. Nasıl kurtulmuştu oradaki kahraman? Evet, evet aklıma geldi, buralarda bir yerlerde bir krater olmalı ve magnezyumlu ıslak duvarları yardım fişeğim ile tutuşturmayı başarırsam beni ısınan hava göğe doğru yükseltecektir diye düşündüm. Zaten bunu bir Indiana Jones bir de ancak ben düşünebilirdim. Derken hakikaten zorlu bir çalışma oldu ama başardım. Bir dağın kraterinden havaya fırlayarak kendimi bir çiftçinin bahçesinde buldum. Ee takdiri hak etmiştim. Hem harika bir macera yaşadım, hem canımı kurtardım hem de yanıma aldığım elmaslarla zengin oldum. Üstelik bunları gözüme taktığım üç boyutlu gözlüklerle sağladım. Dijital 3D denilen bir teknoloji ile gösterime henüz girmemiş filmin ön gösteriminde işte böyle duygular içindeydim. 18 Temmuzda Türkiye'nin 6 ilinde gösterime girecek olan filmi kaçırmamanızı tavsiye ediyorum. Kanyon da gerçekleşen gala da yer almaktan inanın çok keyif aldım.

Sarışelale!den iyi seyirler, güzel günler.

“Journey to the Center of the Earth” Dünyanın Merkezine Yolculuk

Yapım : 2008, ABD
Tür : Bilim Kurgu / Aile / Aksiyon / Fantastik / Macera
Yönetmen : Eric Brevig
Senaryo : Jennifer Flackett, Mark Levin, Michael Weiss
Oyuncular : Josh Hutcherson, Brendan Fraser, Anita Briem, Giancarlo Caltabiano
Yapımcı : Cary Granat, Beau Flynn, Charlotte Huggins
Görüntü Yönetmeni : Chuck Shuman
Müzik : Andrew Lockington
Dağıtım : Medyavizyon
Süre : 1 saat, 32 dk.
Gösterim Tarihi : 18 Temmuz 2008