Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Kasım '08

 
Kategori
Özel Günler
 

Sarışın bir kurda benziyordu...

Sarışın bir kurda benziyordu...
 

Mustafa Kemal'im...


Uşak işgal altındaydı…

Kütahya, Afyon…Dumlupınar… Sivrihisar, Çifteler, Altıntaş, Zafertepe...Polatlı/Beylikköprü....neredeyse Ankara’ya dayanmıştı düşman .

26 AĞUSTOS GECESİNDE SAATLER
İKİ OTUZDAN BEŞ OTUZA KADAR
VE
İZMİR RIHTIMINDAN AKDENİZ'E BAKAN NEFER

.......


Saat 2.30.

Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır. Gündüz güneşin,
gece yıldızların altında kayalardır.
Ve şimdi gece olduğu için ve dünya karanlıkta daha bizim,
daha yakın, daha küçük kaldığı için ve bu vakitlerde topraktan
ve yürekten evimize, aşkımıza ve kendimize dair sesler geldiği için
kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.


Düşman üç saatlik yerdedir ve Hıdırlık tepesi olmasa
Afyonkarahisar şehrinin ışıkları gözükecek.
Kuzeydoğuda Güzelim dağları ve dağlarda tek tek ateşler yanıyor.


.......


Düşündü birdenbire kayalardaki adam kaynakları ve
yolları düşman elinde kalan bütün nehirleri.

Kim bilir onlar ne kadar büyük, ne kadar uzundular?
Birçoğunun adını bilmiyordu, yalnız, Yunan'dan önce
ve Seferberlik'ten evvel Selimşahlar çiftliğinde ırgatlık ederken
Manisa'da geçerdi Gediz'in sularını başı dönerek.

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: 'Üç', dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı...
"(Nazım Hikmet Ran-Kuvvayi Milliye Destanından )

" Onbeş günde ineceğim İzmir rıhtımına "diyordu.

Ve 2 eylül günü girdiği Uşak'taki şimdi müze olarak kullanılan karargahında ; 3 Eylül günü Yunan ordusu başkomutanı Trikopis'in silah ve kılıcını kurmayları Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü, 1.Ordu Komutanı Nureddin Paşa, 4.Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşaların refakatinde teslim alıyor,

" Onbeş günde ineceğim " dediği, İzmir rıhtımına ondört günde iniyordu !

 

İkinci Cumhuriyetçiler, liboşlar,dönekler, şeriatçılar, kalemini Avrupa’daki vakıflara, kafasını Amerika’daki banka hebaplarına satanlar, Soros’un çocukları, AB ve ABD’nin işbirlikçileri ne derlerse desinler, ne yaparlarsa yapsınlar, ne filmler, ne belgeseller ortaya koyarlarsa koysunlar ;

Sen, benim Mustafa Kemalimsin !

Sen ortaçağın derinlerinde yaşayan ümmetçi bir imparatorluğun küllerinden , bir ulus devlet kuransın !

Sen, okuma yazma düzeyi yüzde beşlerde olan olan bir köylü toplumundan, akıl ve bilimin ışığını yol gösterici kabul eden çağdaş bir toplumu yaratansın !

Sen, Asya’da Afrika’daki mazlum ulusların sömürgecilik ve emperyalizme karşı açtıkları savaşların ilk önderisin!

Gandi’nin, Nehru’nun, Mao’nun da yollarını açansın!

Hani demiştin ya…

Güneşin sabaha karşı doğduğunu nasıl görüyorsam, mazlum milletlerin de bir gün doğuşunu insanlık görecektir

Biliyor musun Mustafa Kemalim ; Cezayir bağımsızlık hareketini gerçekleştiren savaşçıların göğüslerinden senin resimlerin çıkıyordu !

Sen dünyanın yenilemeyen en büyük devrimcisisin !

Sen; devleti, hukuku, kültürü, eğitimi çağdaşlaştıran ve laikleştirensin !

Sen aklı inançtan, bilimi dinden bağımsızlaştıransın !

Ve ben bu gün peçe ardından, kafes arkasından bakmıyorsam eğer dünyaya...

Miras hakkım erkek kardeşiminkine, mahkemedeki tanıklığım da erkek yurttaşınkine eşse, boşolla boşanmıyorsam, seçme ve seçilme hakkım varsa, nüfustan sayılıyorsam eğer...

Yolum bilimin , aklın ve çağdaşlığın aydınlık yolu ise...

Bireysem, insansam, düşünebiliyor, sorgulayabiliyorsam, yurttaşsam eğer, eğitim alabilmişsem, kul değilsem, ayaklarımın üstünde durabiliyorsam ve dikse başım, eşitse haklarım ve bu haklarımı sonuna kadar savunabiliyorsam , onuruma kendi özbenliğime sahip çıkabiliyorsam ve bunları şu anda yazabiliyor , haykırabiliyorsam eğer

Mustafa'm…Mustafa Kemal' im...

"Dağ başını efkâr almış,
gümüş dere durmaz ağlar,
gözyaşından kana kesmiş gözlerim,
ben ağlarım, çayır ağlar, çimen ağlar,
ağlar, ağlar, cihan ağlar.
Mızıkalar iniler, ırlam ırlam dövülür,
altmış üç ilimiz, altmış üç yetim,
yıllar gelir geçer, kuşlar gelir geçer,
her geçen seni bizden parça parça götürür,
Mustafa'm, Mustafa Kemal'im.



Diz dövdüm,
gözlerim şavkı aktı Sakarya'nın suyuna,
Sakarya'nın suları nâmın söyleşir.
Hemşehrim Sakarya, öksüz Sakarya.
Ankara'dan uçan kuşlar,
Kemal'im der günler günü çağrışır,
kahrolur bulutlara karışır,
gök bulut, yaşmak bulut,
uca dağlar, dev boyunlu morca dağlar
divan durmuş bekleşir,
Mustafa'm, Mustafa Kemal'im.



Nasıl böyle varıp geldin, hoşgeldin,
çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin,
şol yüzünde güneş südü sıcaklık,
ellerinden öperim, Mustafa Kemal.
Senin dalın, yaprağın, biz, senin fidanların,
biz bunları yapmadık,
sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal.
Elsiz, ayaksız bir yeşil yılan,
yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal.
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler,
çün buyurdun kesenleri astılar,
sen uyudun asılanlar dirildi,
Mustafa'm, Mustafa Kemal'im.



Karalar kuşanmış, Karadeniz akmam diyor,
dokunmayın, ağlamaktan bıkmam diyor,
bu gece kıyamet gecesi, bu vapur Bandırma vapuru,
yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal,
ben ölümden korkmam diyor,
korkmam diyen dilleri toz oldu, toprak oldu,
değirmen döndü dolandı, yıllar oldu,
bir kusur işledik bağışlar mı kimbilir,
o bize öğretmedi kazan kaldırmasını,
günahı vebali öğretenin boynuna,
erdirip oldurana ana avrat sövmesini,
yüreğim kırıldı kanım kurudu,
var git Karadeniz var git başımdan,
mızıka çalındı düğün mü sandın,
bir yol koyup gideni gelir mi sandın,
Mustafa'm, Mustafa Kemal'im.



Ankara'nın taşına bak,
tut ki baktım, uzar gider efkârım,
çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım,
gözlerimin yaşına bak,
Ankara Kalesi'nde, Rasattepe'de
bir akça şahan gezer dolanır,
yaşın yaşın mezarını aranır,
şu dünyanın işine bak,
Mustafa'm, Mustafa Kemal'im... "



~ Attila İLHAN ~

Mesele bundan ibarettir !


Ve inan...inanın Mustafa Kemaller tükenmeyecek !




 

Kızın Neşe İleri- 9. Kasım. 2008 /UŞAK

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..