Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

30 Kasım '12

 
Kategori
Siyaset
 

Sayın

Sayın
 

Bu ülkede herkesin daha doğrusu siyasetçilerin sanki hepsi sütten çıkmış ak kaşıklarmış gibi ağızlarında bir sakız var, pelesenk olmuş adeta; “SAYIN”

Sayın Başbakan Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Bakan Sayın Vekil… falan gidiyor.

Bürokrasinin içinden geldiğim için o dönemlerde bir kurum veya makama yazı yazdığımızda ilk başlığımız “Sayın…” olurdu. Çünkü bir anlamı bir önemi vardı, o makamı kabullenmek ve saygı göstermek için kullanılırdı.

Şimdi hiç önemi kalmadı “Terörist başına” bile Sayın deniyor…

İş hayatımda yazdığım çok mektubun dilekçenin başında “Sayın” kelimesi yok diye defalarca geri çevrildiğine şahidim. Yazmadığınızda eksiklikti, yazının gittiği kurum ise kuşkulanırdı acaba başka bir şey mi anlatmak istiyor, diye. Ya da kale almıyor mu diye sorardı “hayırdır?”

Şimdi bu kelimeyi duyunca yemin ediyorum “iğreniyorum”

Mideme kramplar giriyor belime vuruyor kıvranıp duruyorum, sanki bumbar yemiş gibi

Midem bulanıyor koşuyorum lavaboya, istifra ediyorum…

Bize öğretilen; mesleğinin erbabı oluşuna, bulunduğu konumdaki engin tecrübesine aldığı eğitimi aile terbiyesine ve sahip olduğu yeteneklerine bakarak onur vermek, kendisinin değerli olduğunu ve bütün bu güzel olguların varlığında saygı gösterilmek için kullanılan kelimedir, “Sayın”

Hani sevdiğiniz kişilere “sevgili” sevdiğinize “sevgilim” demek gibi…

Birçok ülke parlamentosunda ne bakana ne başbakana cumhurbaşkanına sayın falan denmez, bu lafı kullananların çıkar ilişkisi menfaat temini için olduğu ve kendisine yanıt vereceklere yağ çekmek amaçlı olduğu düşünülür. Bay ya da bayan kelimesiyle başlar hitapları, mutlaka saygılarımla diye de biter konuşmaları.

Fransa’ya yıllar önce gitmiştim, kız arkadaşımla sokakları parkları geziyoruz, o tarihlerde henüz bizim ülkemize Bankamatikler gelmemişti. Paris’te büyük ve görkemli bir binanın altında bulunan Socıete Generale Bank’ın önünde sıra gördüm, sordum bu nedir diye “Para makinesi”

Herkes, kim olursanız olun maaşınız buradan ödenir, dedi. Görmemişim ya, hayranlıkla seyrederken gazetelerdeki resimlerinden tanıdığım birini gördüm o ana kadar kim olduğunu hatırlamadım, bana “Para Makinesini” anlatan sevgili arkadaşıma sordum, hemen iki sıra arkadaydı kim bu? Cumhurbaşkanımız……..dedi.

Akşam bir kanepe de oturmuşuz, o zamanlar bizde siyah beyaz TV var, onunki renkli TV, haberleri izliyoruz, baktım o sıradaki adam yani Cumhurbaşkanı, bir komedi programında konuk.

Oyuncularla senli benli konuşuyor şakalar yapıyor, oyuncular resmen adamı yerin dibine sokup çıkarıyorlar, adam da en ufak bir tepki yok hatta katıla katıla kendine gülüyor…

Ne tartışma programlarında ne haberler de hatta komedi oyunlarında hatta gazetelerde bir tek kere bile “Sayın” denildiğine şahit olmadım, ertesi günler de takip ettim ne bir mahkeme ne de afra tafra kopan tehditkâr konuşmalar görebildim…

Geçen dünya kadınlar gününde idi, arkadaşım üç çocuk annesi oldu aradım, bir çok konuda görüştük hasret giderdik, bunu anlattım nasıl durum dedim, bana hiç değişiklik yok, makam arabaları da azaldı çoğu bisikletle meclise gidip geliyor, dedi…

On gün sonra ülkeme döndüm bir orayı düşündüm bir kendi ülkemi bir onların geldiği yere baktım bir bizim geldiğimiz yere ve noktaya…

Geldiğimiz nokta işte bugün daha belirgin; Başbakanın binlerce koruması, halkın arasına çıksa etrafında etten bir duvar var, Cumhurbaşkanınızın korumasının haddi hesabı yok, her ikisi de ne enteresandır ki halkın arasına karışmayı birkaç fakirin evine ziyaret taksi duraklarında sohbet sanıyorlar. Şaşaa israf ve bir saltanattır gidiyor.

Vazgeçtik bunlardan bu görmüşlük ve ya da görmemişlik meselesidir.

Ülkede kan gövdeyi götürüyor bir şehir resmen işgal edilmiş. Şehit tabutları azalsa da hala var. Fırsat bekleyenler dağda ya da tetikte bekliyorlar. Bunlara rağmen “Terörist başına” danışılıyor akıl alınıyor, kıvırtarak milleti aptal yerine koyarak onun için aflar çıkarılmaya çalışılıyor.

Eğitim sistemi tarikatlaşmış, halkın özellikle kadınların yaşamı bedevi yaşamına dönüşsün diye olmadık uygulamalara tabi tutuluyor.

Ülkemizin kurucularına hakaret ediliyor, eserleri yok sayılıyor, emanetleri yok edilmeye hatta satılmaya çalışılıyor.

Milli marşımızın andımızın hatta kimse kusura bakmasın Bayrağımızın bile neredeyse hiç kıymeti yok.

Gazeteciler aydınlar askerler sadece bu nedenle hapse tıkılıyor, kitaplar yakılıyor yasaklanıyor heykellere tükürülüyor, sanatçılar aşağılanıyor, yargı üniversiteler, okullar yurtlar kuşatılmış, adalete güven kalmamış, kadrolaşma ayyuka çıkmış, say sayabildiğiniz kadar yasalardan atamalardan gezip tozmalara kadar ne varsa. Bütün bunları kim yapıyor?

Kendilerine ve birilerine anlamını ve önemini dahi bilmeden sırf vekil Başbakan ya da Cumhurbaşkanı olduğu iktidarın desteklediği bir makamın sahibi oldukları için ” Sayın” demek de kendilerine de “Sayın” denilmesinde ısrar edenler, hak edip etmediklerine bakmaya bile gerek duymadan.  Üstelik bunlara tek bir adamın karar vermesinin ”diktatörlük” olduğunu görmeden ve anlamsızca kabullenmeden…

İşte bu yüzden mideme kramplar giriyor,  bana ana avrat sövülüyormuş gibi geliyor. Meclise baktınız mı göz göre göre bu insanlar birbirlerine “Sayın” diyorlar. Nereniz sayın deseniz kodese, ya da faili meçhule gidersiniz. Yemedi mi kendi cenahından bul bir savcı, hakim bir kaset hazırla koy önüne işiniz tamamdır hem ne zaman yargılanacağın belli bile olmadan..

Bu ülkede, artık geçmişte ya da bugün ülkemize verdikleri hizmetten insanlığa yaptıkları katkılardan dolayı gerçekten hak ettikleri halde isimleri kullanılırken önlerine “Sayın” kelimesi konulmazken hiçbir katkıları olmayan bilakis ihanet içinde olanlara yani “Terörist başının isminin önüne””  utanmadan sıkılmadan “Sayın” kelimesi konulmaktadır. Bugün bunlara ses çıkarmayanların tıpkı yapanlar gibi sorumlu olduğu, demokrasiden ya da özgürlükten, ar namustan, haktan, adaletten hatta dinden imandan bahsetmelerine haklarının olmadığı gün gibi aşikardır. Demek ki biz ya bakmasını bilmiyoruz ya da baktıklarımızı göremeyecek kadar “Körüz”

Bu gidişle teröristlere “kahraman” denilmesi de kaçınılmaz olacaktır. Hoş bazıları ve dış odaklar onlara daha şimdiden “halk ve özgürlük savaşçıları” demeye başladılar hala ÇIT yok…

Biri de çıkmış yakında mecliste görürseniz şaşırmayın diyor, niye? Siz karar verin…

İyi akşamlar…

Erdoğan Özgenç

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..