Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '06

 
Kategori
Mizah
 

Sebzenin çiği ile insanın çiği arasındaki büyük fark!..

Sebzenin çiği ile insanın çiği arasındaki büyük fark!..
 

Sebzenin çiği ile insanın çiği arasındaki benzemezlikler dikkatinizi çekti mi hiç? Biri fazla piştikçe kaybediyor değerinden, diğeri de ne denli pişip olgunlaşırsa o değerli değerine değer katıyor. Hatta düşünüyorum da, pişirilmeden çiğ olarak tüketilen nadir sebzelerden olduğu için mi çiğlik yapan ve çirkin davranan insanlara ‘’Hıyar’’ deniyor?!!

Ben pişirilerek tüketilen bir sebze adıyla bir insana kızıldığına hiç tanık olmadım bugüne kadar açıkçası! ‘’Patates sen de!’’veya ‘’Soğan, lahana, barbunya veya bamya sen de!’’ diyerek kızgınlık belirtildiğini, tepki gösterildiğini hiç duymadım mesela. O zaman bu örneğimizin de bize gösterdiği üzere sebze ve insanın çiğliği arasında, fayda sağlaması bakımından müthiş bir ters orantı bulunuyor ortada.

Biz Türk milleti olarak her ne kadar sebzeleri biraz fazla pişirerek tüketiyor olsak da, uzmanların söylediği kadarıyla biliyoruz ki, fazla pişirmek sebzelerin ihtiva ettiği değerli maddeleri öldürebiliyor, besin değerlerini azaltıyor. Vitamini, kalsiyumu, potasyumu, magnezyumu ve sair bütün değerli maddeleri azalmış besinler tüketildiği zaman da posa olmaktan öte bir işe yaramıyor genellikle.

Lezzetine bir şey demeyeceğim elbette. Lezzet denilen kavram alışkanlıkla ve kültürle çok ilgili. Çin’de doğmuş olsaydık mesela köpek etinin engin lezzetini bizim damağımızda fark etmiş olurdu şimdiye kadar, sizce de öyle değil mi?. Hangi kültürün içinde, hangi lezzetlere alışarak gelişiyorsa damak, en çok onlardan tad almayı öğreniyor elbette. Ama bizim konumuz zaten lezzet kavramı olmadığından, direk fayda üzerine değerli bir yazı kaleme almaya çalıştığımdan, bu lezzetli olma veya olmama konusu üzerinde çok da fazla durma taraftarı değilim açıkçası, şimdiden belirteyim. Ne diyordum? Haa! Fazla pişen sebzeler vücuda çok da fazla fayda sağlamıyor.

Vücudun sağlıklı olması da şu açıdan çok önemli ki, sağlıklı kafa sağlıklı vücutta bulunuyor(muş). Hoş!? Ben, vücudu sağlıklı olmayıp, hatta eksik organlarından ötürü "Bedensel engelli’’ sınıfına giren ama pek çok normal insanoğlundan daha sağlıklı ve pozitif düşünebilen nice insan da biliyorum ki, bu garip çelişkiyi bir başka yazımda ele almak üzere (inşallah!!!) şimdilik deşelemiyorum.

Burada sağlıklı kafa derken de, tamamen ve sadece kafamızın üşütmemiş olması kast olunuyor. Sağlıklı düşünebilen, adam gibi fikirler üretebilen, doğruyu yanlışı birbirinden rahatlıkla ayırt ederek buna göre de sağlıklı değerlendirmeler yapabilen bir kafa kast ediliyor ki, işte bu da ruh sağlımızı garantilemek açısından sağlıklı bir bedenin bizim için ne denli olduğunu kendiliğinden açıklayıveriyor.

Demek ki neymiş? Sağlıklı bir bedene sahip olmak için sağlıklı beslenecekmişiz. Demek ki neymiş? Sağlıklı beslenebilmek için sebzeleri fazla pişirmeden, az pişmiş olarak tüketecekmişiz! Demek ki neymiş, sağlıklı beden ruh sağlığımızı da etkiliyor ve olumlu yönde tetikliyormuş! Yani sebzenin az pişmişi çok faydalıymış insan için! Buraya kadar ok, anlaşıldı..

Ama ya insanın çiği? Diğer insanın üzerinde bu kadar faydalı etkilere yol açabiliyor mu sizce? Çiğ insanların davranışları da bu denli fayda sağlayıp, karşısındaki insanın beden ve ruh sağlığı üzerinde bu kadar olumlu olabiliyor mu?

Hafif hafif tebessüm ettiğinizi görür gibi oluyorum bile. Evet, yanılmadınız! Çiğ insan, diğer insana bırakın fayda sağlamayı, çileden dahi çıkarabiliyor! Sinirlerini harap ediyor, düşünce ve davranış sağlığını yerle yeksan edip, öfke ile zıplatabiliyor. Hatta şiddetli hazımsızlık sorunlarına yol açıyor ki, ben hazmedemediğim pek çok olay karşısında hala çaresiz kaldığımı saklayamayacağım.

Gördünüz değil mi? Sebzenin fazla pişmişi hazım sorunlarına yol açarken, insanın az pişmişi hazım konusunda insanı komple çaresiz bırakıyor. Böylesi çiğ insanların ettikleri laflar, takındıkları densiz tavırlar, içinize öyle bir oturup kalıveriyor ki, midenize yumruk yemişten beter hissedebiliyorsunuz kendinizi!

İnsan denen varlık piştikçe olgunlaşır, efendilik kazanır, nerde nasıl oturup kalkacağını, nerde nasıl konuşması gerektiğini öğrenir. Acılar ve sorunlar karşısında piştikçe hayatı kavrar ve kavratır!. Hem kendine hem de çevresine faydalı hale gelebilir. Yani pişmek ve olgunlaşmaktır insanı değerli kılan!

(Olgunlaşmak deyince, sebze ve insan ile ilgili bir ters orantıdan bahsetsem de meyve ve insan için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.. Çünkü meyve ve insan birbirine çok benziyorlar, hatta felsefik olarak bakıldığında aynılar. Hem insan hem de meyve olgunlaştıkça tatlanıyor, lezzetleniyor ve tercih ediliyorlar. Hatta tadından yenmiyorlar!)

İnsan dediğin pişmek zorunda! Hatta ne kadar pişerse o kadar faydalı ve değerli! Siz çevrenize şöyle bir göz gezdirmeye ve sebzenin az pişmişine, insanın ise çok olmasa bile, yeteri kadar pişmişine yakın durmaya dikkat edin! Aksi halde hazımsızlık sorunlarıyla bir ömür boyu boğuşmak zorunda kalabilirsiniz!

Bu kadar lafın üstüne, sanırım girişteki iddiamı kendi kendime onaylamaktan başkaca yapabilecek bir şeyim yok!

Galiba gerçekten hıyar pişirilmeden, çiğ tüketildiği için biz insana yakışmayan durumlar sergilendiğinde ‘’Hıyar’’ deyiveriyoruz böyle davrananlara?!.

Siz siz olun ‘’Çiçeği burnunda’’ hıyarlardan daha da uzak durun! Onlar henüz delikanlı hıyarlar olduklarından olsa gerek, enerji fazlasıyla daha da zararlı olabiliyorlar!!! Gençliklerinin ve tecrübesizliklerinin verdiği aymazlıkla da ‘’cahil cesareti’’ gösterip daha büyük densizlikler yapabiliyorlar, benden söylemesi!

İlerde "Ben söylemiştim n’abeeerrrr?!!’’ demeyi hiç sevmem çünkü!

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..