Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '09

 
Kategori
Güncel
 

Sele ve kuraklığa teslim olmadan nasıl yaşayacağız?

Sele ve kuraklığa teslim olmadan nasıl yaşayacağız?
 

Bu sabaha karşı bizler yataklarımızda deliksiz uykusunu uyurken, Trakya'nın çeşitli mevziilerinde başlayan yağmur orada yaşayan insanların hayatlarını kâbusa çevirecek bir afete dönüşmeye hazırlanıyordu.

Saatler öğleye ulaştığında ise 9 insanımızın sele kapılıp kaybolduğu haberini aldık.

Televizyonlarımızın başında bir felaket filmi izler gibi haberleri takip ediyoruz. Ancak o bölgede yaşayan insanlarımızın neler hissediyor olduğunu içimizde duyabiliyor muyuz?

Trakya'nın birçok yazlık bölgesinin denizle birleşmesi sanki denizden gelen bir tsunami ile yeryüzünün şeklinin değiştiği izlenimi veriyor.

Uydu görüntüleri yaşanan büyük felaketi gözler önüne sererken, bir taraftan da bilindik uzman görüşlerini dinliyoruz.

Küresel ısınma en çok anılan deyim kuşkusuz.

Geçen sene bütün ülkemiz kuraklıktan kırılırken, kuruyan büyük nehirlerimizin görüntülerini izleyip, sonumuzun nasıl geleceğini tartışırken, bir sene sonra o kuraklığın yerini sel görüntüleri alıyor. Yazın başında Karadeniz şehirlerini yıkan yağış bu sefer Trakya'yı gözüne kestirmiş gözüküyor.

Üstelik afetin en büyüğünün bütün Türkiye'yi teslim alacak Cumartesi günü bekleniyor.

<ımg id="ctl00_mpBody_haritakucukg1" alt="9 Eyl, Çarşamba" src="http://www.dmi.gov.tr/FTPDATA/analiz/harita/png/haritatahminkucukgun1.png">

Ne yapılabilir?

Doğanın yarattığı afetlerin önüne geçmek zor. Selimpaşa yazlıklarının denizle birleşmiş görüntüsüne baktığımızda, bir altyapı sorunu var demek mümkün değil; çünkü deniz kara ile birleşince altyapıdan söz etmek mümkün olmuyor.

Ancak yine de altyapı sorunun altını çizmemiz gerekiyor.

Bugün televizyondan dinlediğimiz afetten etkilenmiş insanlarımız olsun yetkiler olsun ağız birliği etmiş gibi şu cümlede birleşiyorlar.

"Son elli yıldır böyle bir sel görmedik!"

<ımg id="ctl00_mpBody_haritakucukg4" alt="12 Eyl, Cumartesi" src="http://www.dmi.gov.tr/FTPDATA/analiz/harita/png/haritatahminkucukgun4.png">

Ancak artık bunun doğal bir yağış olduğunu algılamak, bilimsel bir veri haline getirip, yeni yapılacak altyapı tesisatlarının bu debilere uygun döşenmesi afetle mücadelede bir önlem olabilir. Çünkü küresel ısınmanın kendisi bir şekilde yağışların şeklini ve şiddetini değiştirmiş durumda.

Selin tersi olan kuraklığa da bu şekilde hazırlanmak gerekiyor. Çünkü önümüzdeki yıllarda kuşkusuz kuraklık yaşayacağız. Konunun sorumluları son elli yılın en kurak yazını yaşıyoruz şeklinde bir mazeretin arkasına saklanamaz çünkü her sel/kuraklık bir öncekinden daha şiddetli yaşanacaktır.

Küresel ısınma ve sonuçlarını takip eden, sonuç ve çözümler öneren bir oluşumun toplanmasının da eylem planlarından biri olması gerektiğini düşünüyorum.

Örneğin İstanbul için iki tür afet algılaması var.

Kar ve deprem.

Oysa İstanbul'un büyük bir su sorunu vardır. Kuraklıkta da selde de su İstanbul'u teslim almaktadır.

Yapılaşma sınırının denize bu kadar yakın olmasının yarattığı sorunlar da çok ciddi bir veri olarak imar planlarına işlenmelidir.

Düşünün Karadeniz sahil yolu her yağışta kapanmaktadır. Yıllar süren ve Karadeniz'i Türkiye'ye bağlayan bu yolun geleceği sular altındadır aslında.

Kuşkusuz küresel ısınma global bir sorundur ve Türkiye'nin tek başına yapacağı şeyler sınırlıdır. Ancak dünyada da afetlerin şiddeti arttıkça orada da çok ciddi kamuoyu oluşacaktır.

Küresel ısınma ile ilgili alternatif çözümleri ise bir başka yazı ile tartışalım.

Bölgede felaketle birlikte yaşayan insanlarımıza geçmiş olsun diyorum. Ölen insanlarımızın yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Önemli olan bu haberlere ve afetlere karşı bir kanıksama duymadan duyarlılığımızı canlı tutabilmek.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..