- Kategori
- Çocuk Psikolojisi
Sen ağlama...
İşlek bir yolda köprüden üst yola geçerken, sürücü koltuğundaki eşim pek de dikkat etmeden 'Bu ne böyle, yolun ortasında?!' diye söylendi. Gerçekten de neydi o?
Asfaltta kendisini çevreleyen burma tatlılarının arasında 12 yaşlarında bir çocuk. Dizlerinin üstüne çömelmiş, elleriyle iki kulağını avuçlamış ağlıyor. Yaşlar gözlerinden hiç durmayacakmış gibi akıyor ve çenesinden dökülüyor. Gözleri çoğu zaman sımsıkı kapalı, görmek istemiyor. Sanki tüm geleceği artık asfaltta tozlara karışan tatlıları satmaktı da geleceğe dair en ufak bir umudu kalmamış gibi.
Arabanın içinden yüreğim sesleniyor, 'Ağlama çocuğum, ne olursun?'. Hayalim gidip kaldırıyor onu yerden, sarılıp onunla ağlıyor.
Gerçekte ise uzaklaşan arabanın arkasından gözlerim yalnızca izliyor onu. Dur desem, öyle sıkıntılı bir yerdeyiz ki duramayız biliyorum. Sonra görünüşe göre tüm sermayesi olan tatlıları nasıl yere düştü acaba diye merak ediyorum. Düşüncem, 'Nasıl olacak? Arabanın teki hafifçe vurmuştur, dikkatsizliğini affedip ve çocuğun feryadını küçümseyip basmış gaza, gitmiştir.' diyor. Yanıt vermiyorum.
Yalnızca camdan dışarı bakarken, direksiyondaki eşime dönüp 'Bir çocuk yere çömelmiş ağlıyor. Çok ağlıyor.' diyorum.
Hayatta yapabildiğimiz tek şey izlemek diyor düşüncem. İzliyoruz, televizyon izliyoruz; sevinçleri, acıları, zorlukları, yoksullukları, çevremizde olup biten olayları hep izliyoruz. İzleyiciyiz, tek yap(a)bildiğimiz bu.