Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '16

 
Kategori
Güncel
 

Sen ben biz varız

Sen ben biz varız
 

Yakıştı mı bize bu barbarlık ?


Çok çektik, çok acı biriktirdik; çok üzgün çok kırgınız, gençken yaşlandık, gitti yitti can özümüz, çekildi can suyumuz.

Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok tereddütte kaldım ancak vicdanımın sesi beni huzursuz etti ve yazmaya karar verdim.

0rdumuz bizim “Peygamber ocağı” dediğimiz yer. Sapla samanı karıştırmadan, olaya objektif olarak bakalım ve onurlu dik duranları da bu işin içine sokmayalım.Bu arada darbecilerle hareket eden, eski emniyet mensuplarının da olduğu bir kısmının gözaltında olduğu bir kısmının kaçtığı bildirildi.

*Darbeler memlekete yarar sağlamaz, geriye götürür, bu yazının içeriğinde olan okuyacaklarınız tamamen insâni duygularımla dile getirdiklerimden ibarettir.

*Bu son acı olayda da gördük ki, sen ben yok biz varız. Elbette fikir ayrılığımız var ama kutuplaşmadan, insanca paylaşarak, yasal haklarımız ne ise onu tam olarak kullanarak anlaşacağız.

Ancak ne yazık ki hâlâ bunu başaramıyoruz. Çünkü o geceki görüntülerde, Irak’ta Amerikan askerlerinin yaptıklarına benzer görüntülerimiz var. Bu devletin kanunları yok mu kardeşim? Barbarlık neden?

*Askerlik erkek çocuklarının olgunlaştığı ocaktır. Orada, emir komuta altında disiplini öğrenirler. Paylaşmayı, her türlü şeyi bölüşmeyi,uzak kaldıkları evini, aile fertlerinin değerini ve birçok konuyu öğrenmenin yolu yine asker ocağındadır. Asi, şımarık olan erkek çocukları için “askere gidince düzelir” denmesi olgunlaşacağı manasına gelir.

Bıyıkları terlememiş gencecik çocuklar 15 Temmuzda ne olduğunu anlamadan, emre itaatle meçhul bir yolculuğa çıkarıldılar (hepsi adına yazmıyorum bunu). Çekilen videolarda şokta olan Mehmetçiğin görüntülerinde  bu açıkça görülmektedir.

Darbeye teşebbüse karşı dururken, teslim olmuş erleri linç etme görüntülerini görmüşsünüzdür. Başka görüntülerde de polisin olayı izah ederek o çocukları ikna etmesi, onların bazılarının başlarını polisin omuzlarına dayadığı görüntüler var ki takdire şayan. Esas görmek istediklerimiz bunlar işte.

Oraya demokrasiye sahip çıkmak için gelmişsen eğer, kandırılan o çocuklara da sahip çıkman gerekir. Kahramanlık egonu tatmin etmek için Barbarlık yapmak insanlığa sığar mı?

http://onmadde.com/lists/2016-askeri-darbe-goruntuleri-50-darbe-goruntusu/308

Bu arada  “darbeci piçlerin karıları milletin ganimetidir”  diyebilecek kadar alçalanlar var.

Ailelerin ne suçu var? Onların çocuklarının ne suçu var? Böyle alçakça bir söylem kendilerine yapılacak olsa  tepkileri ne olurdu?

Elbette alçakça bir olay vuku bulmuştur. Suçlu olanların zaten çıkarıldıkları mahkemelerce cezaları verilecektir. O şahısların aileleri, çoluk çocuğunu aklıma getirdim ve şöyle düşündüm: zanlı durumundakilerin  işkence edilmiş, çıplak ve her türlü hakaretle çekilmiş videolarının internette servis edilmesi ne kadar doğru? Ben yakıştıramadım.

Araştırdığım kadarıyla , alttaki  siteden alıntıladığım haklar şöyle:

(https://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa82.htm)

Kişinin Hakları ve Ödevleri

Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı

MADDE 17. – Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.

*Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz.

Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.

******

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te ölümlerin, çatışmaların, sokağa çıkma yasaklarının son bulması için yaptıkları basın açıklaması sırasında öldürülmüştü.

Eşi Türkân Elçi’nin sosyal medya üzerinden açıklaması şöyle:

Bir ihtimal, eşimin katilini gözaltına alırsanız sakın işkence yapmayın.İşkenceye karşı ömrünü adamış birinin katili bile adil yargılanmalı.

 http://www.imctv.com.tr/elci-esimin-katilini-gozaltina-alirsaniz-sakin-iskence-yapmayin/ (kaynak gösterilmesi zorunlu olduğundan)

*Suçsuzluk karinesi ihlallerini önlemeye yönelik hükümlerin ne olduğuna bakmak gerekir ki, bunu da ancak hukukçular yapabilir. Burada yazdığım sadece hatırlatmaya yöneliktir.

Bu arada bu olaydan nemalanmak isteyenler başlarını aradan çıkarıp söylevlerde bulunmaktadırlar.  Tuğçe Kazaz zaten akıllara zarar bir eski mankenimiz ve çok bilgisi varmış gibi böyle zamanlarda fırsatı kaçırmadan balıklama atlamakta.

İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş  “Ölen darbecilere mezar yeri vermeyeceğiz” demiş. Bu belediye başkanının açıklaması gereken bir şey midir ve de böyle bir yetkisi var mı dır?

Hatta “vatan hainleri mezarlığı” olacakmış herkes lânetlesinmiş.

Evet hainler, içlerinde canice hareket edenler vardı elbet ama “ dünyalarını da dar etmemiz lâzım” demek abesle iştigaldir.

Ölmüş birinin dünyasını nasıl dar edebilirsiniz ki? Ancak onların çocuklarının, eşlerinin ve anneleri, babalarının dünyalarını dar edebilirsiniz ancak.

*Geçenlerde basında çıkan haberde  İngiltere dışişleri bakanı olan Boris Johnson’ın Osmanlı'nın dahiliye nazırı olan dedesi Ali Kemal ile bir örnek vermek istiyorum.

Gazeteci olan  bu zat Milli Mücadele ve Atatürk düşmanı aynı zamanda Vahdettin'le birlikte İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin kurucusu. İngiltere’de iki çocuğunu bırakıp İstanbul’a geldiğinde yeniden evleniyor ve bir oğlu oluyor. Linç edilip öldürüldükten sonra, oğlu annesiyle birlikte İsviçre’ye gidip Hukuk tahsili yapıyor ve Türkiye’ye dönerek Dışişleri Bakanlığının memuriyet sınavına girip kazanıyor.  Cumhurbaşkanı İsmet İnönü önüne gelen sınav dosyasında “İşe alınması muvafık değildir” diye işaretlenen Ali Kemal'in oğluna “muvafakat ediyorum” diyerek  yazılı onay verir ve “Devlete kin yakışmaz, biz bu cumhuriyeti kanla kurduk ama, insanla büyüteceğiz” “ben bunu Gazi'den öğrendim” der. (Yılmaz Özdil yazısından derlenmiştir)

İşte budur bizim takınacağımız tavır.

******

Efkan Ala darbe teşebbüsünü nasıl öğrendiğini anlatırken Farabi’nin bir sözü var diyor “Körü körüne birine bağlanan grubun akıl seviyesi o kişinin akıl seviyesindedir”

Bu sözün her zaman ve herkes için geçerli olduğunu da vurgulamak gerekir diye düşünüyorum.

Allah kötülerin şerrinden korusun bizleri…

Son söz olarak aşağıdaki şiirimi paylaşıyorum sizlerle.

AZIK

su götürür yanı yok, apaçık ortada

biz azığımızı bölüşemedik

bu sebepten, hep geç kaldık gideceğimiz yere

basıp geçtiğimizde geç’ti

bizde kalmıştı karanlık cenderesi

habersizdik

bitmedi/ gitgide bitirmede bizi

sonbaharın ölü sarı tozları

dökülüp duruyorken üzerimize

çözülemiyor renklerimiz

arkada bıraktığımız hasardaki suçumuz

çoğaldı göz göre göre

eksiklendi içimizdeki çocuk sesimiz

tek yerde aktı durdu, çıkamadı içinden

bağışlamadı bizi…

deminde acı tadı

denizin ölüm kokan derinliğine iniyor

cılızlaşıyor sesi

güneşli günler geldi

bitmedi /çoğaldı kar yangınları gitgide

oysa, tek kapıyı açacak anahtar

sevgiye uzanacak iki el/di

biz azığımızı bölüşemedik…

Hâdiye Kaptan

 
Toplam blog
: 467
: 145
Kayıt tarihi
: 16.05.11
 
 

Güzel Sanatlara tutkulu, Türk sanat müziği hayranı,  deniz ve İstanbul âşığı şiiryazar bir fâni....