Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Öykü
 

Sen benim kaderimsin

Sen benim kaderimsin
 

-Canım seni çok seviyorum, hiç merak etme en kısa zamanda seni arayacağım. Detaylı mektup da yazarım...

-Ben de seni seviyorum canım,güle güle git...
-Anneni Kütahya konusunda hazırla olur mu canım?
-Tamam hiç merak etme,hadi tamam bak otobüs kalkıyor...

Birbirlerine sımsıkı sarıldılar,Canan'ın içine sanki bir ateş düşüverdi...
Nedenini anlayamadığı bir huzursuzluk kapladı içini,zorla gülümseyerek el salladı sevdiğine ve otobüs gözden kaybolana kadar bekledi...

Neredeyse 20 yl geçmişti, bu hatıralar eskisi gibi acıtmıyordu belki ama hala tazeliğini koruyordu...tabii muammasını da.

Aslına bakarsanız son senelerde artık bir kenara atmıştı geçmişi ,mesleğinde çok iyi bir yere gelmiş çok uluslu bir şirketin avukatları arasına girmişti. Hayatı son derece hareketli ve yorucu geçiyordu ama hiç şikayeti yoktu.

Anıları bugün aklına getiren sebep se,süpriz bir işle Kütahya'ya gidecek olmasıydı. Otobüse binerken sanki o günü tekrar yaşıyordu,sonra aklını bu düşüncelerden sıyırarak uyumaya çalıştı...yarın uzun bir gün olacaktı.

Tam üç gün bir oraya bir buraya koşturdu,işini bitirince biletini ayırttı son bir işi kalmıştı,hep aklında Kütahya Porselene gidip güzel şeyler almak vardı...tabii onları İstanbul'a götürmek biraz problem olabilirdi ama en azından gezip göreyim neler varmış? diye karar vererek gitti.

O kadar çok şey almıştı ki kendini kaybedip...eyvah ben bunları nasıl götüreceğim diye satıcı kıza serzenişte bulundu.

-Efendim biz adres alıp gönderiyoruz hiç merak etmeyin...

-Evet hanımefendi, firmamız siz değerli müşterilerimize elimizden geldiği kadar hizmet vermeye gayret ediyor...birden arkasından gelen bu sesle olduğu yerde kaldı.

Sanki donmuştu arkasına dönüp bakamıyordu, ne kadar da onun sesine benziyordu...
Kendini hemen toparladı ve...

-Teşekkür ederim beyefendi çok sevinirim tabii..

Evet işte 20 yıl sonra,karşısında duruyordu...sadece şakakları kırlaşmış ama sanki hiç yaşlanmamış gibiydi. Heyecanını bastırmaya alışkın olmasaydı duygularını açığa vurabilirdi ama sıradan, tanımamış gibi davrandı. Onda da, tanıdığına dair bir işaret yoktu...

-Hanımefendinin telefonunu da not edin ki kargo irtibat edebilsin, güle güle kullanın efendim...
Dedi ve gitti...

Halbuki olası bir karşılaşmayı nasıl da hayal etmişti. Belki biraz dramatize etmişti ama olsun,en azında neden diye sorabilmeliydi.Sonra düşündü, nedeni ne olursa onu rahatlatacaktı ki?

İstanbul'a vardığında işlerin yoğunluğu düşünmesini engelliyordu,15 gün derken kargodan telefon gelmiş evde olmasını istiyorlardı. Birden çocukça bir sevinç duydu, ne güzel şeyler almıştı...arkadaşlarına da göstermek için sabırsızlanıyordu.
Paketi açtığında üzerinde bir zarf vardı kenara koydu,büyük bir itina ile ambalajları açtı büfeye yerleştirdi.

Çok güzel bir köşe hazırlamıştı onlara,bir an düşündü ne güzel şeyler aldım kullanmaya kıyabilecek miyim? A dedi sonra neden kullanmayacakmışım ki?
Düzenli bir kadındı,faturaları önemli evrakları klase ederdi zarfı açtı ...faturayı çıkardı...

Başka bir kağıt daha çıkmıştı içinden ve yere düşmüştü. Bu nedir ki diyerek açtı...birden içini bir heyecan kapladı, bu onun yazısıydı.

Tam üç kere okudu mektubu,evet tam üç kere.
Sevdiği ve üstüne kimseyi sevip evlenemediği adam onu tanıdığını ve konuşmaya cesaret edemediğini yazıyordu. Uzunca yazmıştı olanları ve çok üzgündü...asla birgün bile onu düşünmeden geçirmemişti. Neye yarar ki diye düşündü ama unutulmamış olmak onu son derece rahatlatmış hatta sevindirmişti. Birden sinirleri boşandı ağladı ağladı...

Günler birbirini kovaladı,belki arar mı diyerek birçok telefon çalışında heyecanlandı ama armamıştı,aylar geçti.

Birgün hiç ummadığı bir zamanda telefonun öbür ucundaydı ve İstanbul'a geleceğini görüşme imkanı olup olamayacağını soruyordu, olur dedi kısaca.

Geldiğinde uzun uzun konuştular,fazla geçmişe girmediler.Eşini 10 gün önce kaybetmişti ve 2 kızı vardı.İkisi de üniversitede okuyordu,onlara da bahsetmişti Canan'dan. Eşini kaybettiğini öğrenince, söylemek istediklerini...sitemini söyleyememişti.Tekrar görüşmek üzere ayrıldılar.

Arada telefonla konuşuyorlardı ve 2 kere de gelmişti.Sanki yeniden dost olmuşlardı ama duygulardan hiç konuşulmuyordu.

Ve birgün gelip önemli konularda görüşeceğini söylediğinde oldukça heyecanlandı...acaba dedi? Ama tekrar umut etmek istemiyordu,onca zaman geçmişti...hayal kurmak istemedi.

Ve geldiğinde..."seni seviyorum ,geç de olsa benimle evlenir misin? " dediğinde bir an ne diyeceğini şaşırdı.Öylece sessiz ne kadar kaldılar bilemedi ama birden aynı anda birbirlerine sarıldılar ve ikisi de aynı anda " sen benim kaderimsin" diyerek mutluluk gözyaşı döktü.

Bu sefer Kütahya'ya sevdiği adamı yolcu ederken içinde huzursuzluk yerine sonsuz mutluluk ve huzur vardı.Biliyordu ki artık mutluluk sırası onlardaydı.

 
Toplam blog
: 351
: 3216
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Emekli olmaya çalışan bir sanatçı,yazmaktan büyük keyif alıyorum. Kocaeli Gölcük' de oturuyorum e..