Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '13

 
Kategori
Anılar
 

Sepet kavgası

Sepet kavgası
 

Yıl 1975, aylardan “Haziran” kirazların olgunlaştığı ve bollaştığı bir zamandı. Henüz 6 yaşımda olmalıyım tam olarak hatırlayamıyorum.

Annem, ben, ağabeyim ve küçük kardeşim köye gitmiştik. Ben köyde doğmuş ve iki yaşında iken şehre yerleşmiştim fakat şehre bir türlü alışamamıştım. Daha o zamandan belliydi sevdiğim şeylere tutkuyla bağlı olduğum. Köy değince aklım başımdan gidiyor çığırımdan çıkıyordum. Köyü ve dedemi çok seviyor ve özlüyordum. Özellikle içerisinde kaybolacak kadar büyük olan bahçemizi çok seviyordum. Evimiz bu bahçenin içindeydi her türlü ağaç vardı bahçemizde. Ayva, Vişne, Erik, Badem, Ceviz, İncir, Kayısı vs. Ve özellikle benim bir ağacım vardı ki hiç tepesinden inmezdim. “Akasya” o Ağaç şu an hala ayakta ve eskisi kadar kocaman gelmiyor bana. Adeta biraz fazla küçülmüş gibi(!).

Bir kedi gibi tırmanırdım o ağaç’a iyi hatırlıyorum ve bu yüzden hiç yaralarım iyileşmezdi. Çünkü her defasında biraz daha yukarı tırmanmaya çalışır ulaşabileceğim en yükseğe kadar çıkardım ve ince dallara geldiğimde dal beni taşımaz kırılır, muhtemelen ben aşağıya çakılırdım. Bu yüzden de her yerim yarık ve çiziklerle dolu olurdu. Bacaklarımın morlukları ve dizkapaklarımın sıyrıkları bir türlü iyileşmezdi.

Güzel ve güneşli bir gündü. Kiraz toplamaya..bağa gidecektik. Köyde yaşarken bizim odamızın tavanında her zaman asılı duran sepetlerimiz olurdu. Kardeşlerimin ve benim. İçinde bizim nevalelerimiz bulunurdu. Dedem şehre gittiğinde aldığı şeker ve bisküvileri bize paylaştırır bizde onları sepetlerimize koyar canımız istedikçe sepetten alır yerdik. Ben kiraz toplamaya giderken kesinlikle sepetimi yanıma alırdım ondan hiç ayrılmazdım. Çok sevimli ve tam bana göre minicik bir sepetti bu. Babaannem köye gelen sepetçi Çingenelerden almıştı o sepetleri.

Kardeşlerimin sepetlerine ne oldu,  hatırlayamıyorum ama benimkine hiçbir şey olmadı hala benimle yaşıyor J Eve girdim kaldığımız odaya gidip sepetimi aldım ve bahçeye çıkıp bağa gideceğimiz zamanı beklemeye başladım. Tam o sırada ağabeyim sepetimi kaptığı gibi kaçtı.                

 -Bu sepet artık benim oldu..oh ya canıma değsin, vermeyeceğim   işte..diye bağırmaya başladı. Ben de ağabeyimin peşinden koşmaya ve onu kovalamaya başladım.

O kaçıyor ben kovalıyorum bir taraftan da avazım çıktığı kadar bağırıyor ve ağlıyordum.

 - O benim sepetim ya sepetimi verrr. Derken bir kovalamacadır gidiyordu bahçenin içinde. Bahçe o kadar büyüktü ki kaç dönüm olduğunu bile hatırlamıyorum ama koşmaktan nefesim tıkanmıştı. Tam yakalamak üzereydim sepete elimi attığım anda ağabeyim sepeti evin önünde hazır duran traktörün römorkuna attı römorka çıkmaya çalışıyordum ama boyum yetmiyordu bir yandan da ağabeyim çıkmaya çalışıyordu ben bir kedi kıvraklığında olup ondan önce davranmalıydım ki sepetimi ondan kurtarabilmeliydim.

Römorkun arkasından ben ön tarafından ağabeyim binmeye çalışıyorduk ve ben önce binmiştim ama sepet ağabeyimin tarafına daha yakındı ve ben sepete doğru öyle bir hızla koştum ki sepeti ağabeyimden önce kaptım. Artık sepet elimdeydi ona sıkıca sarılmıştım tam aşağıya inmeye çalışacaktım ki bir şey beni durdurdu. Kımıldayamıyordum bir şeye takılmıştım. Ve aniden bir sıcaklık hissetmeye başladım bacağımdan bir şeyler akıyordu pijamam ıslanmıştı.

Bir müddet korkudan kımıldayamadım. Öylece dondum kaldım. Sonra ağabeyim amcama  – Amca yetiş Emine’nin bacağına demir diğren battı..diye korkuyla ağlayarak paniklemiş bir halde bağırmaya başladı. Sonra amcam küfrederek römorka çıktı. Ve diğreni bacağımdan kurtarmaya çalıştı diğrenin iki dişi de bacağıma saplanmıştı. Ve çıkarmak hiç kolay olmadı ben hala şaşkındım ve hiç canım acımıyordu ama her yer kan içinde olmuştu. Sonra beni aşağıya aldılar. Ve pijamamı çıkarttı annem o anki manzarayı gördüğünde annem neredeyse bayılacaktı başladı bacağımı temizlemeye ama kan bir türlü durmuyordu derine batmıştı diğren. Ve ben hala ağlamıyordum şaşkın şaşkın annemi izliyordum ve dayak yiyeceğim anı bekliyordum.

Annemin ve amcamın  bana söylediği ve unutamadığım bir söz vardı şuydu. Yuh olsun! Bu kadar olur ancak yav mık demedi bu kız, gözünden yaş bile gelmiyor dokuz canlı bu cadı J

E tabii bizim kiraz toplama işi de o gün yattı..bağa gidemedim. Ve en çok buna üzülmüştüm kiraz ağaçlarına çıkamayacaktım artık.

Ve ben hala bacağımda iki delikle dolaşıyorum işte böle..

04 Nisan 2009 12:00 / Bursa

 
Toplam blog
: 41
: 486
Kayıt tarihi
: 11.01.13
 
 

İlkokul mezunuyum. Müzikle ve şiirle ilgileniyorum, yazmayı seviyorum.. İki edebıyat sitesinde (a..