Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Adem Güngör/FETHİYE KÜLTÜR ETKİNLİKLERİ

http://blog.milliyet.com.tr/ademgungor

14 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Sevgi- aşk- nefret

Sevgi- aşk- nefret
 

Zaman geçer olsada.İnternetten alıntı.


Sofistleri, felsefenin öncülleri, felsefecileri de bilimin öncülleri olduğunu düşünürüm. Antik Yunan düşünürleri dünyanın ana maddesinin ne olduğunu merak edip, düşünmeselerdi bugünde, birçok insanın baş ağrısı olarak gördüğü felsefe disiplinimiz olmazdı. Yunancada felsefe “bilgelik sevgisi” anlamına gelir. Günlük dilde sıkça kullandığımız bu üç sözcük, edebiyatın omurgasını oluşturan ana konu başlıklarımızdır.

Bu üç sözcüğün Türk Dil Kurumu, tanımlamasını görelim:

Sevgi: İnsani bir şeye veya kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu… Aşk: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor… Nefret: Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu.

Aşkla, sevgi edebiyatta paralel yol alsa da, nefret gibi aşkta, diğer disiplinlerde olduğu gibi edebiyattada sıkça kullanılmaz.Günlük yaşamda sık kullandığımız, sevgi üzerinden bu üç sözcüğün iç içe geçerek birbirlerini tamamlayışı, dışlayışını şiir örneklerinden görmeden önce , sevgi sözcüğü üzerinde yoğunlaşmak istiyorum.

Sevginin, ahlak, din, pedagoji, felsefe, edebiyat vs (kişilere, disiplinlere göre farklılıkların da ilinek tanımlama olduğu düşüncesiyle )değinmeyeceğim. Güncel kullanımda sevgi, bireylerin değişik algıları neticesiyle çok çeşitli niceliklerin toplamıyla, varsıllık denizinde yüzen nitelik tanımlamasına dönüşür. Edebiyatta, sevginin konudan temaya geçişiyle okyanusa dönüşmesi gibi..

Edebiyatta tek başına nefret yok. Genel olarak bir aşk ilişkisi sonrası , ego ezinci olarak kötü duyumun dışa vurum olarak işlenmiştir.. Bu durumu kısaca şöyle betimliyorum. Demek ki çok çeşitlilik gösteren tanımların, algılanıp, içselleşmesi bireyin benine kalmış olgudur. Sevgi genel olarak: Hoşa giden bir şeye eğilim; tutkuya dek varabilen bir ruh durumu olarak ifade edilse de; aslında sevgi, dile dökülmeyen, derinliğimizde kendini arama iç eylemin dışa vurumudur..

-Sevginin Türlü Biçimlerinden Birkaç Örnekleme-

A- Karşı cinse duyulan sevgi.( Sevgiyle, aşkın- aşkla, nefretin iç içe geçtiği en karmaşık duygu türü olarak adlandırıyorum.) B- Çocuğa, anneye, babaya, yakın akrabalığa karşı duyulan sevgi. C-Bir nedene dayandırılamadan, düşündaşlıkla var olan sevgi. D- Uzun süre içerisinde emekle oluşup gelişen kişisel dostluk sevgisi. E- Doğaya, hayvanlara, nesnelere, vs, duyulan sevgi.(Sermayenin tekelleşmesiyle birlikte bu sevgi, türlerimizde göreceli duyumsamaya dönüşmüştür.)

Beni en çok etkileyen Empedokies, felsefesinde ki tanımlamadır. Empedokies, felsefesinde sevgi, evrende birleştirici ilkedir. Dinler sevgiyi, genel olarak hoşgörü ve yardım elini uzatma bağlamında işlemiştir. En çarpıcı örnek İsa’nın bir yanağına indirilen tokata diğer yanağını çevirmesidir.(En vahşi katliamlarında yine din, adına yapılmış olduğunu anımsarım.)

Max Scheler'in felsefesinde, yakınlara duyulan ve giderek hiç bir ayırım yapmaksızın tüm insanlara gösterilen insanlık ve Tanrı sevgisini ; Yunus Emre’yle, Mevlana karışımı sevgi olarak nitelendiriyorum. Scheler'in baş sorunu kişiliğin asıl özü sevgi olduğu gibi sevgisi, insanları birbirine bağlayan, kendi içine çekilmiş ayrık yaşayan kişi değil, dünyaya ve insanlara sevgi ile yönelen kişi, yine böyle kendisi gibi sevebilen kişilerle kendini bir-duyarak kişinin(kişiliğin) değer taşıyor olmasıdır.

Sevgi-Aşk-Nefret üzerine şiir seçkisi yapmadım. İlk gözüme çarpan sitelerden alıntı yaptım. (Sitelerin ve şairlerin adını kullanmadığın için sitelerden ve şairlerimizden, özür dileyerek emek ve yaratıları için teşekkür ediyorum.)

SEVGİ

"Sevgi ışık, sevgi umut / Kâinatın gizi sevgi/ Sevgi soyut, sevgi somut/ Gönlün gören gözü sevgi//

Sevgi huzur, sevgi barış / Sevgi ilmek, sevgi nakış/ Sevgi gülüş, sevgi bakış/ Gönüllerin közü sevgi//

Sevgi bahar, sevgi rahmet / Sevgi kazanç, sevgi servet/ Sevgi dostluk, sevgi sohbet/ Ömrün tadı, tuzu sevgi//

Sevgi güneş, sevgi ateş / Sevgi menzil, sevgi yoldaş/ Sevgi Yunus, sevgi Bektaş/ Yesevî'nin sözü sevgi"...

Baharın Tonlarına Benzerdi

"baharın tonlarına benzerdi o günlerimiz / demet demet çiçeklerle dolardı ellerimiz/ yavru bir serçe gibi çırpınırdı yüreğimiz/ başka bir yerde bir aşktaydık sanki o zaman biz// her gün sevgilerden söz ederdik akşama kadar/ o zaman yeşildi çimenler yeşildi mor dağlar/ andıkça sevgiyi mantar gibi büyür yaralar/ yazık ettik boşuna umut geri dönemeyiz…"

AŞK OKUDUM - AŞK DOKUDUM

"Ben bu gönül tezgahında / Aşk dokudum, aşk okudum/ Erenlerin dergahında/ Aşk okudum, aşk dokudum//
Her güçlüğü bile bile / Göznuruyla, sabır ile/ Yumak yumak, çile çile/ Aşk dokudum, aşk okudum//
Bir ömür yana yakıla / Yazdığım sığmaz akla/ Acımadım kırkdört yıla/ Aşk okudum, aşk dokudum//
Sevgi insanlığın özü / Odur aydınlatan bizi/ Hak yolunda oldum terzi/ Aşk dokudum, aşk okudum"…

Seninle Anlamlı

(…)"Engin denizler gibi/ Sana olan sevgim işte öylesi/ Rabbim ne kadar güzelmiş/ Aşk yaşamak, hayatta onunla olmak// Fırtınalar kopsada yüreğimde/ İsmini kazısamda her hücreme/ Gülleri saklasamda ellerimde/ Estiren rüzgar olmasanda gözlerimde/ Nefesimi tutamam, o varken içimde." NEFRET

"Nefret ediyorum senden / O siyah sac sürmeli kara gözden/ Vücudun kolların dudaklarından
Bastığın yerden gördüğün yüzlerden / Nefret ediyorum/ Nefret Edeceğim
İsmini söyleyenlerden / Senden bahsedenlerden/ Seni güzel bulanlardan
Nefret edeceğim seni sevenlerden"…

NEFRETİM YETER

"son bulmaz öfkem/ kaşlarım çatmış/ kızgınlığım sen/ her ayrıldığında/ her ayrılığa// dönmem geri/ içimde olan/ nefretim yeter// sana aşkım demem/ görmem seni/ sana olan/ nefretim yeter// yalnızlığa bürünürüm/ kırılır kadehler/ her şeye/ nefretim yete"…

Şiir örneklerinden de anlaşılacağı gibi bunlar kişisel mutluluğumuz, kırgınlığımız, sevgimiz, aşkımız nefretimimizdir.Sevgi, aşk, nefret-in birde toplumsal boyutu var ki en korkuncu ve asla tamir olması mümkün olmayan yıkımlara neden olmuştur.

Geçmiş(Tamiratı mümkün olmayan)Aşklar-

*Hitlerin(Aydın ve soykırım katliamı) arı ırk yaratma aşkı.

*ABD’nin(Kapitalizmin vahşetinin görünen yüzü)deney yarışıyla Hiroşima’yı yerle bir ediş aşkı.

*8 Mart 1857'de New Yok’lu dokuma işçilerinin greve çıkışı ve patronun fabrika kapısına kilit vurarak, grevci kadınlarla öbür işçileri buluşturmama aşkı. (Fabrikada çıkan yangında yanan 129 işçi)

*Madımak Otelinde 37 canı diri diri yakan ( din maskeli ) Tanrı aşkı.

*Halkını seven siyasilerin radyasyonlu çağı imha etmeyerek, ülke ekonomisine katkı yapma aşkı.

*Evlerin, hastanelerin , kanserli vakalarla dolup taşmasıyla , gelişip, büyüyerek devleşen ilaç şirketleri aşkı…

Güncel (Rant projeli) Ülke Aşkı

Güncel de, ülke aşkıyla yanıp tutuşan siyasilerimiz;"Yap-işlet-devret modeli ile yapılan HES projesinin, doğaya ve akarsulara zarar vermesini ülkenin geleceği için sorumluluklarını özveriyle göğüsleyerek özel ve yabancı şirketlerin Hidro elektrik Santralleri kurulmasına onay vererek, ülke ekonomisine doğayı katlederek, katkı yapma aşkı..

Doğanın, insanların, katledilmesine göz yuman, susan bireylerin sevgisi, aşkı kocaman bir hiçliktir.

Sevgiyi yaşatma ve sevgimizi sorgulamak adına Nazım Hikmet’in şiirini okuyalım.

Yaşamaya Dair"Yaşamak şakaya gelmez, / büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın/ bir sincap gibi mesela, /
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, / yani bütün işin gücün yaşamak olacak.// Yaşamayı ciddiye alacaksın, / yani o derecede, öylesine ki, / mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda/ yahut kocaman gözlüklerin, / beyaz gömleğinle bir laboratuarda/ insanlar için ölebileceksin/ hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, / hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, / hem de en güzel en gerçek şeyin/ yaşamak olduğunu bildiğin halde.// Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, / yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, / hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, / ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, / yaşamak yani ağır bastığından”

“SEVGİNİN SADECE SÖZÜNÜ EDENLERLE, ONU YAŞAYANLAR ARASINDA NE FARK VARDIR

Sormuşlar ermişlerden birine; 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yasayanlar arasında ne fark vardır? '
'Bakın göstereyim' demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar icinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş.
'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine 'şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.'
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıltılı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa.
'Buyurun' deyince her biri uzun boylu kasıklarını çorbaya daldırıp, sonra karsısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerlerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte' demiş ermiş. 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymamış düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz bunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman...' “

Sevgiyi, aşkı gerçekten yaşayan ve yaşatanlardan olabilmemiz umuduyla..

 
Toplam blog
: 320
: 1741
Kayıt tarihi
: 16.04.09
 
 

Muğla Fethiye doğumluyum. Sanat okulu elektrik bölümü mezunuyum. Tarih ve Kültüre çok önem veriyo..