Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevgi Bilinci IV Samimiyet ve Dürüstlük

Sevgi Bilinci IV Samimiyet ve Dürüstlük
 

Dünya ve kendimiz ile ilişkimizde ne kadar samimiyiz. Değişmek için hazır mıyız?


“Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.” 

Mevlana 

Sevginin; içsel huzur ve barışın yolunda Sevgi Bilinci’ne evrilirken; kendi içimizde yaptığımız değişiklikleri yapılandıracağımız bir zemin oluşturmamız ve merkez belirlememiz, değişimimizi samimi kılacaktır. Değişim için yapmanız gereken ilk şey, kendi içimizde dürüst olmaktır. Kendimize karşı yalan söylemekten vazgeçmeliyiz. Eğer kendimize karşı dürüst olabilirsek, başkalarına karşı da dürüst olabiliriz. 

Nasıl “dürüst” olabiliriz? Günümüz çağında dürüstlük, kişiden kişiye değişmekte. 

Herkes, her şeyi kendi gözlüklerinin ardından ve kendi “egosal dürüstlüğüne” göre değerlendirmekte. Dürüstlük, kendi çıkarlarımıza ve arzularımızın tatmin edilmesine uygun olarak, şekil değiştirmekte. Ve binbir kılığa girmekte. Neden, nasıl dürüst olmamız gerektiği ise, çoktan unutulmuş durumda…! 

Doğruyu ve yanlışı, güzeli ve çirkini, iyiyi ve kötüyü tanımlarken ve bu değerleri toplumda, iletişimimizde, işlerimizde, değişimimizde kullanırken, kişilik zeminimizde sağlam bir genel geçer “dürüstlük” ve “samimiyet” anlayışının ve farkındalığının olması gerekir. 

Eğer kişilik zemininde, dürüstlüğümüz ve samimiyetimiz yoksa; iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin kavramları birbirine karışır. Toplumda yaşayan herkesin kendine özel iyisi-kötüsü, doğrusu-yanlışı oluşur. Daha ileri gidersek, herkesin kendine özel adalet anlayışı ve iletişim şekilleri oluşur. 

Dürüst olmak, basitçe DÜRÜST olmaktır. 

Kendinle samimi olmaktır. Sadece; kendin için dürüst olmaktır. İnsan içsel olarak, neyi yapabileceğini ve neyi yapamayacağını veya neyi isteyip, neyi istemediğini ve ne olup ne olamayacağını bilir. İnsan kendi içinin dehlizlerinde ne kadar yalancı veya ne kadar objektif, ne kadar haklı veya haksız olduğunu bilir. İnsan, içsel olarak kendini bilir. Nefsini tanır. Hırsını, isteklerini, nefretini, ihtiyaçlarını, bunları elde ediş yollarını, menfaatlerini ve “bağımlılıklar”ını bilir. Tek yapmamız gereken, “kendi içimize korkmadan bakabilmek” ve “kendimizi olduğu gibi görebilmek”tir. 

İçimizde olan bir şeyi gördükten ve ona sahip çıktıktan sonra çözebiliriz. Bir şeyi çözebilmek için, öncelikle onu görmemiz ve tanımlamamız gerekir. 

Mesela; arkadaşlarımızın, dostlarımızın vefasızlığından yakınıyorsak, önce kendi içimize bakabilmeliyiz. Biz dostlarımıza, arkadaşlarımıza ne kadar vefalıyız. Ne kadar onların yanındayız. Onları ne zaman arıyoruz veya görüşmek istiyoruz. Belki arkadaşlarımızda, bizim vefasızlığımızdan ve ilgisizliğimizden yakınıyordur. Eğer biz kendi içimize bakıp, bu durumu görebilirsek, kendimizde bu davranışımızı düzelttiğimizde, sevgi ve dostlarımız konusunda daha hassaslaştıkça ve iletişimizi sevgi temeline dayandırarak, yeniden yapılandırdıkça, çevremizdeki dostlarımızla ilişkimiz de düzelecektir. 

Fakat bu ilişkilerimizin düzelmesinin ilk şartı; dostlarımıza olan yaklaşımımızı ve ilişkilerimizi dürüst ve samimi bir şekilde, kendi içimizde görmemiz ve onlarla nasıl bir iletişim ve ilişki içinde olduğumuzu tespit etmemizle başlayabilir. Daha sonrasında; davranışlarımızı değiştirmek için, harekete geçebilir ve kendimizi yapılandırmak için kararlar alabiliriz. 

Kendi davranışlarımızı yeniden yapılandırmak ile ilgili karar ne ise ve seçtiğimiz yol her ne ise, bize huzur verecektir. Çünkü kararımız ve seçimimizi dürüstçe yapmışızdır. Dürüstlüğün ödülü; her zaman “içsel huzur hali”dir. Biz elimizden geleni yapmışızdır. Kendimizi görmüş ve değiştirmenin sorumluluğunu üzerimize alarak değişmişizdir. Ve huzur içindeyizdir. 

Belki dürüstlüğümüzden, kısa vadede zarar göreceğiz. Belki de bir süre, işlerimiz ters gidecek, sahip olduğumuz şeyleri kaybedeceğiz. Belki de, sözde dostlarımızı yitireceğiz. Biz davranışlarımızı sevginin ve barışın yolunda yürümeye başladıktan sonra, hayatımızdan ve çevremizden gidenler var ise, “bırakınız gitsinler.” Gidenler hiçbir zaman “bize ait” olmamışlardı zaten. 

Her şeye rağmen, bizler yine huzurlu olacağız. Çünkü dürüst olduk ve sevgi yolunda ilerlemek için değişiyoruz. Artık kendinize yalan söylemiyoruz. Biz yaşamınızdaki en değerli varlık olan “kendimiz”e dürüst ve samimi kaldık. Ve biz dürüst olmaya başladığımızda, insanoğlunun açgözlülüğünü de görebiliriz. Sevgi ve barışın yolunda yürüyebilmemiz için, değişmesi gereken tüketim alışkanlıklarımızı, isteklerimizi, bizi kendimizden ve diğer insan kardeşlerimizden ayıran arzu ve yönelimlerimizi, kısaca değişmesi gereken her şeyi görebiliriz. Diğerlerini ve dünyayı görebilirsiniz. 

Büyük tabloyu; dünyayı ve diğerlerini ve tüm dünyada olan sistemin birbirine ne tür bağlarla bağlı olduğunu görebiliriz. Bir süre, içimizdeki vicdan mekanizması her şeyden bağımsız olarak işlemeye başlar. Vicdanımız hür olur. Kendimizi her zaman huzurlu ve mutlu hissederiz. 

Kendimize her yalan söylediğimizde ve samimi olmadığımızda, “sevgiden ve huzurdan” ayrılırız. Bu gün başka bir kişi, yarın başka bir kişi oluruz. Sonunda bakarız ki; biz küçük küçük ve hepsi de başka başka arzulara ve amaçlara sahip, karmaşık bir yumağa dönüşmüşüz. Bir gün öyle bir an gelir ki, kendimizi bile tanıyamayız. Ve kendimize yabancılaştığımız gibi, içinde yaşadığımız topluma ve dünyaya da yabancılaşırız. En önemlisi de kendimize samimi olmadığımız her an, bir kez daha “yüreğimizde yaşama ölürüz.” 

Yaşamımıza huzuru, mutluluğu, barışı ve sevgiyi getirmek için, dürüst bir yaşam sürmek; kendimize ve dünyaya verebileceğimiz yegane armağandır. Ayrıca dürüstlük bulaşıcıdır. Güçlü ve cesur kişiliği de beraberinde getirir. Siz dürüst olunca, diğerleri de bir süre sonra dürüst olmak zorunda kalacaktır. Anadolu topraklarından çıkmış ve özü “insan ve yaradılış sevgisi olan” tasavvufa göre; dünya bir “aynalar evreni”dir. Her şey, bizi bize yansıtan aynadan, başka bir şey değildir. Kendimizin, diğer insan kardeşlerimizin yüreğine ve dünyaya ne ekersek, onu biçeriz. 

Kendimizde “dürüstlüğü ve kendine samimiyeti” yaşadıkça, “diğer insanlardan gelen yansımalar”da “dürüstlük ve samimiyet” olacaktır. 

Ayna bize, bizden başkasını gösteremez. Ayna ne kadar temiz ise, aynadaki görüntüde o kadar net ve açıktır. 

“Senin önüne parlak bir ayna gibi durduğumda, içime baktın ve kendi yansımanı gördün. Sonra dedin ki, “seni seviyorum.” Oysa sevdiğin içimdeki kendindir” 

Halil Cibran 

Biz değişmeyi seçtiğimiz için; ait olduğumuz çevremizde zamanla değişecektir. Toplumsal bilinç, Sevginin ve Barışın yolunda değiştiği için, bitki örtüsü, atmosfer, eko sistemler, kısaca her şey dengelenmeye başlayacaktır. Çünkü doğaya ve diğerlerine olan davranışlarımızın değişimi sonucunda üretim sistemleri değişecektir. 

 

 

Nilgün Nart 

İstanbul / Türkiye 2007 

 

 
Toplam blog
: 39
: 639
Kayıt tarihi
: 13.12.10
 
 

Öncelikle Dünya gezegeninde yaşayan bir insan olarak ve toplum içinde yazar- sanatçı  kimliğimden..