Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '08

 
Kategori
Anılar
 

Sevgili Dayım...

Sevgili Dayım...
 

O yılların yakışıklı jönü Tarık Akan'a benzetirdim ben onu...







Ya altı ya da yedi yaşlarındaydım onu tanıdığımda..

Sanıyorum 70'li yılların başıydı. " Bu senin dayın bak, dayına merhaba desene..." demişlerdi akşamın alaca karanlığında evimizin bahçesinde. Utanıp saklanmıştım annemin eteklerinin arkasına.

Birdenbire evimize, ailemize dahil oluvermişti... onu izlemeye başlamıştım.. benim tanıdıgım hiç kimseye benzemiyordu.. herkesten çok başkaydı.. giyinişi, konuşması.. hareketleri.. ve çok yakışıklıydı.

O yılların yakışıklı jönü Tarık Akan'a benzetirdim ben onu. Boyuyla posuyla, kaşıyla gözüyle hakikaten de benziyordu hani. O da bunu bilirdi ve kızlara karşı bu kozunu çok iyi kullanırdı.

Kasabanın bütün kızları ona hayran kalmıştı ama; onun en büyük hayranı bendim ve o bunu bilmiyordu.

Varlıklarından yeni haberdar oldugum İstanbul'da oturan babamın dayısının oğluydu levent dayım. Lise sonda çakmış, onun dediğine göre ise hocalar ona takmış ve bütünlemeye kalmıştı. Kaldıgı derslerden de bizim kasabadaki lisede sınavlara girecekti.

İstanbul Bakırköy'de oturuyorlarmış. Anneme sormuştum da annem öyle söylemişti. istanbul benim için adını duydugum ve hiç görmediğim koca bir şehirdi. Koca bir şehirdi ve orada hep ünlüler, zenginler yaşardı küçük beynime göre. Dayımlar da çok zengindi.. bir sürü arabaları.. televizyonları vardı.. Televizyonu ilk kez onların sayesinde görmüştüm. televizyonu duyan gören komşular doluşmuştu evimize de ertesi akşam evin ışıklarını kapatıp öyle oturmuştuk.

Gölgesi olmuştum adeta... nasıl yemek yiyiyor, çatalı kaşıgı nasıl tutuyor.. nasıl yürüyor, nereye bakıyor.. nasıl yazı yazıyor.. konuşurken yüzünün aldıgı şekilleri, mimiklerini hep takip ediyordum.

Sabahları çok geç kalkardı, bir-iki lokma atıştırıp "ben ders çalışmaya(!) gidiyorum yenge" derdi anneme. Uzun sırık boyunun koltuk altına kitaplarını sıkıştırdıgı gibi çeker giderdi babamın müdürlüğünü yaptığı okula.. okulda sadece hademeler bulunurdu o da ara sıra..

Bir keresinde, her zamanki gibi kitaplarını koltugunun altına sıkıştırdıgı gibi gidiyordu ki; oldugum yerde zıp zıp zıplayarak

- dayııı.. ben de gelebilir miyiim?dedim.

bana şöyle bir baktı... uzun uzun düşündü... birden elini uzattı ve,
- hadi bakalım susamlı kurabiye yürü ama rahatsız etmek yok! dayı ders çalışacak... hem sen kahvaltı ettin mi? diye sordu.
- valla billa ettim dayı ablama sor istersen... benden iki yaş büyük olan ablam bana ters ters baktı hiç ses çıkartmadan.. ve onun gözü önünde,

- yürüüü !! diyerek çekti elimden.

O kadar heyecanlanmıştım ki elimden tutup yürümesinden, dayımla her yere gidebilirdim yaşımın küçüklüğüne bile aldırmadan... öylece dayımın eli elimde konuşa konuşa küçük bacaklarım yorulana dek yürüyebilirdim.

Ağustos'tu ve çok sıcaktı yüzümdeki çillerin üzerine durmadan çil ekleniyordu. cılız çırpı kollarımın üzeri bile çille kaplanmıştı tüm gün dışarıda oynamaktan. her ne kadar annem " gölgede oyna" dese de. Dayım bana bu yüzden "susamlı kurabiyem" diyordu.

Adımı çok seviyordum.

Çok mutluydum.. dayım keşke hiç gitmeseydi.. keşke hep bizimle kalsaydı, bizimle birlikte yaşasaydı ne güzel olurdu.

Okula giden yol hiç bitmesin istedim, biz hep böyle dayımla elele yürüyelim, konuşalım ...

Okulun bahçesine girdiğimizde çenemi tutup kendine doğru kaldırdı..

- sen burada oyna şimdi.. ben şurda olacagım. İşaret parmağı ile bana okulun en uç noktasını gösterdi. Ve parmagını bana doğru sallayarak; ama yanıma gelmek yok ona göre.. ben sana ara-sıra bakarım... anlaştık mı?

Afalladım, şaşırdım.. "neden? ben de gelmek istiyorum, yanında olmak istiyorum, hani yanına gelmiştim" bile diyemedim. hayal kırıklığım çok büyüktü. "tamam" dedim üzülerek. Oysa ben neler düşünmüştüm. Dayım ders çalışırken ben onu izleyecektim. Önümdeki boş kagıda resimler yapacaktım onun için.. bazen de sohbet edecektik.

uzadı gitti o upuzun boyuyla köşeye.. arkasından bakakalmıştım öylece. Söz verdiği gibi ara sıra baktı bana oldugu yerden çıkarak...

Sonra.. birden...

Yanında bir başkasının da oldugunu gördüm.. dayım gibi upuzun boylu bir kızdı.. tanıyordum onu ablamın arkadaşı Hatice ablaydı. Evimizin karşısında dört katlı bir apartmanda oturuyorlardı. Kasabanın en yüksek evi onların eviydi. Bakkal dükkanları vardı ve dükkanlarında yok, yok'tu. kaynana şekerlerinden almaya gidiyordum her gün o dükkana. kakaolu küçük küçük şekerlerdi ve ben çok seviyordum onları. " artık gitmem... pis şeey!!" dedim gözlerimi kısarak.

Öylece dikilip kaldım orada.. dayıma çok ama çok kızgındım. yalan söylemişti anneme ve bana.. hayal kırıklıgım ise tahmin bile edilemezdi... ikisi birden yine görünmez oldular. Ama her ne olursa olsun ben ona verdiğim sözü tutacak onun gözü önünde oynayacaktım..

hep onun oldugu köşeye baktım oldugum yerde dikilerek, o da sözünü tutarak beni hiç unutmadı hep kolladı. Bu bile beni mutlu etmeye yetmişti.. Ama Hatice ablaya çok sinirlenmiştim.. niye peşimizden gelmişti, bizi neden rahat bırakmamıştı ki ?

Zaman doldugunda dayım yanıma geldi ve saçlarımı okşayarak,

- aferin susamlı kurabiyem.. evde Hatice abladan hiç bahsetmek yok tamam mı? biz ders çalıştık beraber ha?? onaylamamı istercesine gözlerime dik dik baktı.
kafamı hafifçe sallayarak istemeden de olsa "tamam dayıcım" dedim.

Onun sırdaşı olmuştum artık. Sadece ikimizin bildiği ve başka hiç kimselerin bilmediği şeyleri paylaşıyorduk. Okulun bahçesine sık sık gidiyorduk ve dayım ders çalışıyordu.. bu böyleydi.. kimse tersini iddia edemezdi. Ağzımdan hiç kimse laf alamazdı. Asla da söylemezdim sorsalardı.

Sonra yaz bitti..

Dayımın gelişini hatırlamadıgım gibi, gidişini de hatırlamıyorum. hatırladıgım sadece bunlar ve ben dayımı o zamandan beri görmedim...

Çocukluğumdan güzel bir anı olarak kaldı sadece.

Haa.. bu arada dayımın akibetini yazmayı unuttum.. Lise bitirme sınavlarını verdikten sonra İstanbul Üniversitesi İktisadi Ticari İlimler Fakültesini kazanmış ve bitirmiş. Şu anda da özel bir sağlık kuruluşunun yöneticiliğini yapmaktaymış..





 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..