Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sevgililer gününün öyküsü; Aziz Valentine

Sevgililer gününün öyküsü; Aziz Valentine
 

Üç harftir uğruna bunca kanın aktığı bunca acıların katlanıldığı duygu, aşk acıdır ve acıtır...


Sevgililer Günü’nün ortaya çıkışına dair farklı öyküler yıllardır anlatılagelmiştir. Birbirinden farklı onlarca öykü ile aktarılır sevgililer günün oluşumu. Ama bunlar içerisinde ençok ragbet göreni Aziz Valentine’nin öyküsüdür. Bu öyküde aktarana göre kendi içerisinde bazı değişikliklerle aktarılmaktadır tabiki. Ama hikaye genel hatları ile aynıdır. Gaddar bir hükümdar aşkı yasaklar, bir aziz bu yasağa karşı çıkar ve cezalandırılır. Ki hazin sona yani ölüme yaklaşan azizde hizmet ettiği kutsal duyğu aşkın pençesinde bulur kendini. Ve sonuç, aziz aşkıyla efsane olur ve ölümsüzleşir.

Şimdi 14 Şubat Sevgililer Gününün hikayesine gelecek olursak; bu günün yani Aziz Valentine'nin öyküsü III. Yüzyıl'dan gelir.

O dönemde Roma tahtında İmparator II. Claudius vardı, 'Zalim' adıyla tanımlanan Claudius aşırı savaş ve askerlik tutkunuydu, her yetişmiş erkeğin muhakkak asker olmasını istiyor ve kimseye göz açtırmıyordu.

Öylesine ileri gitmişti ki, askerliğe engel oluyor düşüncesiyle evlenmeyi dahi yasakladı. Gençler şaşkındı, kimse sevdiği ile beraber olamıyor, Roma kenti sayısı gittikçe artan ve uzak ülkelerde ölen sevgililerinin ardından ağlayan kadınlar ve kızlarla dolmuştu. Kısacası aşk yasaklanmıştı.

Bu sıralarda İmparator tüm Romalıların 12 tanrıya tapmalarını aksi şekilde davrananların ve özellikle de Hıristiyanlarla ilişkiye girenlerin ölümle cezalandırılacaklarını emretti.

Bu emre uymayanların arasında Aziz olarak kabul edilen filozof Valentinus'da vardı, gezerek dinsel vaazlar veriyor ve İmparatorun hatalı olduğunu anlatıyordu. Sonunda yakalandı ve hapse atıldı. Valentinus'un hapiste olduğu günlerde yaşananlar efsaneye dönüşerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Hapishaneyi korumakla görevli gardiyanın kız kardeşi Julia'nın gözleri doğuştan görmemektedir, gardiyan Valentinus'un anlattığı İsa ilgili öykülerin arasında körlerin gözlerinin açıldığını öğrenince, kardeşini gizlice Valentinus'un yanına getirir. Julia çok güzel ve zeki bir kızdır.

Günlerce beraber olurlar, Valentinus ona Roma tarihini, doğanın yapısını, aritmetiği ve Tanrı'ya yönelmeyi öğretir.

Julia, dünyayı Valentinus'un anlattıklarıyla görür, onun bilgeliği ile aydınlanır, güçlenir ve teselli bulur.

Bir gün sorar; 'Valentinus, Tanrı gerçekten dualarımızı duyar mı?'

Aziz gülümser; 'Evet, her birini.'

Julia; 'Her sabah ve her gece ne için dua ettiğimi biliyor musun? Görebilmek için dua ediyorum, senin bana anlattıklarını görmeyi çok istiyorum.',

Valentinus; 'Tanrı bizim için en iyi olanı yapar, yeter ki buna inanalım.'

Julia, yere diz çöker ve; 'Böylesine inanmak istiyorum, yardım et.'

Beraberce duaya başlarlar. Birden hücrenin içersi altın renkli bir ışıkla aydınlanır ve Julia
haykırır; 'Valentinus, görüyorum, görüyorum.'

Valentinus duaya devam etmesini söyler. Ertesi gün Valentinus'un ölüm emri gelir, Aziz Julia'ya son bir not yazar, Tanrı'ya hep yakın olmasını öğütler ve notun altını 'Senin Valentine'ından' diye imzalar.

Mektup, ertesi gün Julia'ya ulaşır, o günün tarihi 14 Şubat 270'dir. Valentinus, sonradan Papa I. Julius tarafından 'Porta Valentini' adı verilen bir kemer kapısının altına gömülür (Şimdi orada yani Roma'da Praxedes Kilisesi vardır.)

Julia, mezarın yanına pembe çiçekler açan bir badem ağacı diker. Günümüzde sevginin ve dostluğun simgesinin badem ağacı olması buradan kaynaklanır.

Günümüzdeki yorumuyla 'St Valentine' yani Sevgililer Günü, Roma'daki gibi sevenlerin birbirlerine sevgilerini Valentinus'un son mesajında olduğu gibi küçük kartlar ve hediyelerle sunmaları şeklinde kutlanmaktadır.

 
Toplam blog
: 64
: 5712
Kayıt tarihi
: 27.06.07
 
 

İnsanım herkes kadar; zengin kadar fakir kadar, kadın kadar erkek kadar, Müslüman kadar Hristiyan ka..