Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevginin kaynağı

Sevginin kaynağı
 

Sevginin kaynağı


"Toplum olarak sevgimizi göstermeyi pek bilmeyiz." kanısı bizde pek yaygındır. Acaba gerçekten öyle mi? Yoksa bizler işin kolayına mı kaçıyoruz?

Üç beş yıl kadar önceydi. Bir gazetede ABD'ye giden bir yazarımız otobüste yaşadığı bir olayı yazısına konu etmişti. Kısaca olay şöyleydi. Şehir otobüsüyle seyahat eden yazarımız yanında 5-6 yaşlarında çocuğuyla bir annenin otobüse bindiğini görür. Hemen orada oturanlardan biri yerinden kalkar. Çocuk leydiler gibi kurularak kendine gösterilen koltuğa oturur. Tabi bu arada yazarımızın ağzı bir karış açık kalmıştır. Ben de bu yazıyı kesip öğretmenler odasındaki panoya asmıştım. Uzunca bir süre orada kalan yazıya bir tepki gelmemişti.

Geçtiğimiz öğretim yılı sonunda Demirköprü barajındaki izci kampına Salihli izci grubu olarak çocuklarımızı göndermek istemiştik. Sanırım yüzden fazla öğrenci vardı kampa gidecek. Bu tür kampların en büyük özelliği en ekonomik şekilde hedefe ulaşmak istenmesidir. İzci lideri arkadaşlar gerekli çalışmaları yapmışlar. Durasıllı mı yoksa Alaşehir Belediyelerinden birinden mi hatırlamıyorum istenen küçük otobüslerle çocuklar iki seferde götürülmeye çalışıldı. Otobüsteki Çocukların durumunu gözünüzün önüne getirmeye çalışın.

İsterseniz bu iki olayı şöyle bir irdeleyelim:

Birinci olayda çocuğa saygı var. Etraftaki büyükler çocuğa gerekli sevgiyi önce saygı göstererek ifade ediyorlar. Saygı görerek büyüyen bir çocuk da önce kendine saygıyı sonra da çevresine saygıyı öğrenir. Kendine saygı duyan insan aynı zamanda kendini sever. Buna bağlı olarak başkalarını, mahallesini, yaşadığı şehri, yurdunu dünya insanlarını ve doğayı sever. Kendine olan güveni artar ve büyüdüğünde özgüveni gelişmiş bir kişi olarak toplum içinde yerini alır.

İkinci olayda ise saygı yok. Evet, bizler çocuklarımızı seviyoruz ve onları topluma kazandırmak için çaba sarf ediyoruz. İyi niyetten kimsenin şüphesi yok. Ama onları balık istifi bir yerden bir yere taşımak? Çocuklarımız ezik bir şekilde, onlara sunulanın bir lütuf olduğunu hissettirerek oradan oraya taşıyoruz. Kendilerine gösterilen bir saygı olmadığı için de kendini beğenmeyen, aşağılık duygusu gelişen insanlar topluluğu...

Etrafımıza baktığımızda gençlerin “Senin için ölürüm.” diye sevdiklerine sevgilerini anlattıklarını görürüz. Sonra da sevgililerini yerde yere vurduklarını… Nedeni mi? Çünkü biz onlara saygı göstermedik. Onların da aklına sevdikleri için saygı göstermek gelmiyor. Gerekirse ölebileceklerini söyleyerek sevgililerinin kendi malı olduğunu beyan ediyorlar. Öyle ya çocuklarımız bizim malımız değil mi?

İşimizi biz büyükler olarak düzgün yapsaydık, onlara tek kişilik koltuklarda rahat bir yolculuk imkânı sağlasaydık, yapılanların onların iyiliği için değil kendi görevimizi doğru yapmanın sonuçları olduğunu onlara gösterseydik, daha doğrusu işin kolayına kaçmasaydık neler kazanırdık düşünebiliyor musunuz?

Bunları öğrenmek zorundayız. Çünkü sevgi emek ister. Bu emeği birilerine anlatmamız gerekmez. Onlar zaten yapılanları görür. Nedeninin de kendini birilerinin sevmesinden kaynaklandığını düşünürler. Bizim onlara “Senin için saçımızı süpürge yaptık.” dememize gerek yoktur. Eğer saç süpürge yapılıyorsa onlar bunu bilir.

Çocuklarımıza, gençlerimize saygı gösterelim. Saygının olmadığı yerde sevgi olmaz. Çünkü sevgi saygıyla beslenir.

 
Toplam blog
: 59
: 912
Kayıt tarihi
: 02.10.08
 
 

1955 Milas doğumluyum. Nüfüs kaydım orada ama "doğduğun yer değil, doyduğun yer" memleketin olurmuş ..