Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '06

 
Kategori
Müzik
 

Sezen Aksu besteleri uzaktan da sezebilir mi? 2

Sezen Aksu besteleri uzaktan da sezebilir mi? 2
 

Gelelim hikayemizin devamına.. Birinci bölümde Sezen Aksu’ nun kendisine ait olmayan bir besteyi alarak, ikinci bölümünü değiştirerek kullandığından bahsetmiştim ancak konuyu açamamıştık! Şimdi anlatmaya başlayayım o halde. Fakat birinci bölümü okumadan bu bölümü okumak eksik bilgilenmeye ve yanlış anlaşılmalara yol açabileceğinden, birinci bölümü okumadan okunmasını tavsiye etmiyor ve şimdi hikayemizin detaylarını anlatmaya devam ediyorum..( Reşat Özerdem’ in hemen herkes tarafından kullanılan hitap şekli ‘’ Reşat Hoca ’’ olduğu için ben de yazım boyunca kendisine ’’ Hoca ’’ diye hitap etmek istiyorum.)

Şikayetçi olan:Reşat Özerdem

Şikayetin Muhatabı: Fatma Sezen Yıldırım (Sezen Aksu)

Yetkili Şikayet mercii: MESAM

Şikayet Konusu: Reşat Özerdem bestelediği ve 1986 yılında noter kaydını yaptırdığı ‘’Geçer mi böyle ömür’’ adlı müzik eserini bir müzik bandına okuyarak, müzik yapımcılarına ve stüdyo sahiplerine dinletilmesi amacıyla aracı kişi ve kişilere verir. Aynı dönemlerde Dikran Masis (dönemin müzik yapımcılarından ve Nükhet Duru’nun eski eşi) parçadan haberdar olur ve sanatçısı Erol Evgin’in seslendirmesi için bu besteyi hocadan alır ve 1988 yılında ‘’Erol Evgin 88’’ adlı albümün B yüzündeki parçalardan biri olarak (3. sıradaki parça) Erol Evgin’e okutur. Fakat hoş bir tesadüf(!) eseri aynı yıl(1988) yılında Sezen Aksu da bir albüm hazırlar ve ‘’Sezen Aksu 88’’ adlı albümünü piyasaya sürer ve bu albümde üç numara olarak ‘’El gibi’’ adını taşıyan parçasını seslendirir. (Buraya kadar bir problem yok gibi görünüyor)

Fakat o da ne?

Bu parçanın A bölümü, Reşat Hoca’nın iki sene önce noter kaydını yaptırdığı parçasıyla birebir aynıdır. Müzikal olarak aynıdır ama sözleri (ve ritmi) değiştirilmiştir! Fakat Hoca’nın bu durumdan bizzat haberi yoktur ve zaten kendisi tıpkı bugün de olduğu gibi, Almanya-Frankfurt’ta yaşamakta ve piyanistlik yaparak geçimini sağlamaktadır..

Hoca’nın bu Sezen parçasından haberi olmaksızın günler geçer, yıllar yılları kovalar ve günün birinde Hoca’ya çok yakın olan ve oğlu gibi sevdiği yakını, Türkiye’de geçirdiği bir izin döneminde söz konusu Sezen parçasının çalındığını duyar. Kendisi de müzisyen olan bu kişi, Hoca’nın bestelerini de bildiğinden, hatta çalıp söylediğinden Hoca’ya ait şarkıları da duyar duymaz tanımaktadır. Hemen Hoca’yı arar ve ‘’Hocam hayırlı olsun! Parçanı Sezen Aksu’ya okutmuşsun, insan bi haber verir değil mi?’’ diye takılır.

Hoca şaşırmıştır! ‘’Ne parçası, ne Sezen’i yahu?!’’ diye şaşırır ve olayı daha sonra aydınlatabilirler nihayet. Arkadaşı Türkiye’de Sezen Aksu parçasının sağda solda çalındığını, çok sevilen bir parça olduğunu ama sözlerinin Reşat Hoca’nın kaleminden çıktığı gibi olmadığını anlatır. Hoca gerçekten çok şaşırmıştır ve inanamaz duyduklarına. O dönemlerde yani bundan yaklaşık yirmi yıl önce iletişim imkanları da bugün olduğu kadar gelişmiş değildir! Henüz uydularımız uzaya fırlatılmamış olduğundan, Türk TV ve radyo kanalları da çatır çatır izlenip dinlenememektedir Almanya’dan. Zaten henüz TRT dışında bir TV kanalı da yoktur ve Almanya’da henüz bugünkü kadar çok sayıda müzik market de bulunmamaktadır!

Ama en önemli detay: Hoca sıkı bir Sezen hayranı olmadığından piyasaya çıkan Sezen Aksu albümlerini de sabırsızlıkla beklememekte ve hangi yeni şarkılarını okuduğunu bilmemektedir! Kendisi daha çok yabancı parçalar dinlemekte, İngilizce’den Almanca’ya, Fransızca’dan İtalyanca’ya, hatta İspanyolca’dan Rusça’ya değin uzanan çeşitli yabancı dillerde şarkılar okuyarak, piyanosuyla eşlik etmektedir. (Çok güzel Louis Armstrong sesiyle okuduğunu ve kendi web sitesindeki özellikle Wath a Wonderfull World yorumunu ve seslendirdiği diğer parçaları dinlemenizi tavsiye etmeden de geçemeyeceğim burada).

Genç arkadaşından bu istihbaratı(!) alan Hoca Sezen albümünü bulabilmek üzere yollanır Frankfurt merkez tren garının yakınındaki büyük müzik markete ama bulamaz. Nihayet sipariş etmek suretiyle söz konusu albümden bir adet edinir ve evde teybe koyup da dinlediği zaman şaşkınlıktan (kendi deyimiyle) ağzı açık kalır. Geri sarar ve dinler..Dinler ve geri sarar ve bir daha dinler! Ve dinledikçe üzülür ama bir o kadar da kızar!

Kendisi de Mesam üyesi olduğu için (ki protesto ettiğinden artık bugün üye değildir bu kuruma) hakkını aramak üzere hemen yazılı olarak Mesam’la bağlantıya geçer. Mesam da parçaya ait noter kayıtlarını talep etmek üzere taraflara yazı yazar ve Reşat Hoca 1986 yılına (yani Sezen Aksu albüm çıkarmadan iki yıl öncesine) ait noter tasdikini Mesam’a iletir. Sezen Aksu tarafı ise herhangi bir kayıt sunamaz (Tarafı diyorum çünkü Sezen Aksu adına ilgilenen danışmanları ve avukatları kastederek böyle söylüyorum. Ve ben ısrarla hala Sezen Aksu’ya olayın taraflı ve yanlış iletildiğini ve Reşat Hoca’nın para ve şöhret avcısı sevimsiz biri gibi gösterildiğini düşünüyorum). Sezen Aksu tarafı incelenmesi üzere sadece piyasaya çıkmış ‘’Sezen aksu 88’’ adlı albümünü sunmakla yetinirler bu dönemde ve Hoca’ya aradan geçen on beş yıllık süre zarfında neden bir tepki gelmediğinin hesabını sorarlar(!) Mesam kanalıyla!..

Albüm piyasaya 88 yılında çıkmıştır ve gerçekten de bu şikayetin yapıldığı 2003 yılına değin nerdeyse on altı yıllık bir süre geçmiştir aradan!..

(Söz konusu olayla ilgili tüm orijinal yazışma metinleri ve tartışmaya konu olan bestenin hem Reşat Hoca hem de sezen Aksu versiyonları, Hoca’nın kişisel web sitesinde de bulunmaktadır. Söz konusu siteye Googla’da ‘’Nöbetçi piyanist’’ adıyla veya Reşat Özerdem adıyla arama yapıldığında ulaşmak da mümkündür. Ama ben gene de hikayenin gelişmelerini ve son şeklini anlatmaya devam edeceğim..)

Azzz sonnnraaaaaaaaaaaaaaa…

 
Toplam blog
: 117
: 2206
Kayıt tarihi
: 22.06.06
 
 

1969 İstanbul'unda açmışım gözlerimi bu dünyaya... Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu, şimd..