Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '15

 
Kategori
Güncel
 

Şiddet’e ceza artırımı tek başına çözüm mü?

Şiddet’e ceza artırımı tek başına çözüm mü?
 

Her türlü Şiddete HAYIR


Son yıllarda ülkemizde can ve mal güvenliği büyük tehdit altında; Biryanda artan hırsızlık, soygun ve kapkaç diğer yanda tecavüz, istismar, şiddet ve vahşice işlenen sıra dışı cinayetler. Gün geçmiyor ki çocuk istismarı, cinsel taciz, tecavüz, çocuğa, kadına, yaşlı ve kimsesizlere, hatta diğer canlılara yapılan şiddet ve cinayet olayı yaşanmasın.

Geçtiğimiz günlerde ülkemizi yasa boğan ve hala sıcaklığını koruyan üzerinde konuşmaya devam edilen. Mersin Tarsus’ta 20 yaşında üniversite öğrencisi güzeller güzeli Özgecan Aslan’ın toplu taşıma yapan bir minibüs şoförünün bedenine tasallutuna karşı koyması üzerine önce öldürüldükten sonra yakılarak cesedinin dağ başında bir dereye atılması olayının ardından. Yine benzer oların ardından konuşulan ancak sözlerde kalan bu tür olayların faillerine karşı verilecek cezaların arttırılması. Hadım, idam gibi ağır cezaların uygulanması gündeme geldi.

Benzeri olayların yaşanmasın sürekli cezaların yetersizliği caydırıcı olmadığı ve ağırlaştırılması konuşuluyor. Bende bu görüşe katılmakla birlikte sorun çözüm noktasının sadece cezaların arttırılmasında olmadığına. Asıl çözüm noktasının işlenen suça verilecek cezadan önce, insanları yanlış davranışlara ve suça iten olayların önüne geçilecek tedbirlerin alınması gerektiğidir.

Öncelikli mesele ülkemizde artan şiddet ve vahşet eğiliminin altında yatan gerçekler nelerdir?

Bunların araştırılması ve tedbirleri alınması gerekmektedir.

Olayları analiz ettiğimizde benim âcizane tespitim toplumda değer kaybı, ahlaki çöküş ve suça yönelmede artışın öne çıkan en önemli etken eğitimsizlik ve kültür yozlaşması.

Bunun için aileden başlamak üzere çocukların her safhada kültürel ve psikolojik olarak eğitilmesi toplumsal yaşam içerisinde sağlam bir birey olmanın gerekliliğinin henüz çocuk yaşta öğretilmesi ile başlanması gerektiğini düşünüyorum.

Hatta biraz daha ileri giderek, evlilik kararı alan kadın ve erkeğin nikâh öncesinde aile birliği, karı koca ilişkileri ve çocuk yetiştirme konusunda belirli bir eğitime tabi tutulması aile hekimliği uygulamasına ilaveten ailelere psikolojik danışmanlın getirilmesi çocukların belirli periyotta belirli bir yaşa kadar takip edilmesi gerektiğine inanıyorum.

Toplumumuzda eğitimlisinden eğitimsizine toplumun her kesiminde yanlış bir çocuk yetiştirme geleneği, erkek üstünlüğü ve egemenliği zihniyeti yaygın olarak halen devam etmektedir.

Halen erkek çocuk doğurması istenilen, kız çocuk doğurduğunda hakir görünen kadınlarımız var. Erkek çocuğu büyük veya küçük fark etmeksizin kız çocuğundan üstün tutmak. Erkek çocuğunu babadan sonra evde söz sahibi saymak, vurup, kıran bir karakterde yetiştiriliyor. Erkek böylelikle kendini güç sahibi kadına hükmeden, kadının elinin altında ona koşulsun tabi olacak, isteklerine boyun eğecek bir kişi olarak görmeye başlıyor.

Önce evde kız kardeşlerine hatta annesine karşı hâkimiyet kurmaya ve onlara güç gösterisi yapmaya başlayan erkek, evlendikten sonra eşine kız çocuğuna karşı kendisinde bu davranışı hak görmeye başlıyor.

Yine erkek çocuğa henüz konuşmaya başladığında küfür etmek öğretiliyor, sonra bunun tatbiki yapılıyor “hadi oğlum amcana küfür et” ve “hadi oğlum amcana pipini göster” gibi eylemlere sevk ediliyor. Marifetmiş gibi erkek çocukların çıplak resimleri çekilir, büyüklüğü küçüklüğü bir başka çocukla mukayese edilir.  Zamanla çocuk her yerde pantolonunu indirir pipisini göstermeye başlar.  Kız çocuklarını ve genç kızları gösterirler “oğlum sana hangisini alayım” derler. 

Çocuk yetiştirmedeki bir eksiklik ve yanlışlıkta; ailelerin çocuklarında fark ettikleri bazı farklılıkları, çocuktur geçer diyerek geçiştirmeleri.

Erkek gibi davranan veya yetiştirilen kızlar, kız gibi davranan veya yetiştirilen erkek çocuklar, kıyafetler seçiminde dikkatsizlikler çocuk yaşta cinsel sapmalara neden olabildiği uzmanların ortak görüşü.

Bu nedenle erkek ve kız çocuğunu küçük yaşlardan itibaren cinsel kimliği farklılığı ve bunu koruması, karşı cinslerin hakkında zamanlı(yaşları itibariyle)  bilgiler verilerek eğitilmesi konusunda aileden başlamak üzere okullarda da eğitilerek çocuklarda bir farkındalılık oluşturulmalıdır.

Yanlış yetişme ve yönlendirmeler neticesinde erkek; Çocuk yaştan itibaren karşı cinsi bir yandan kendisine koşulsuz tabi olacak, hizmet edecek, üzerinde hâkimiyet kurabileceği bir varlık olarak görürken diğer yandan da onu arzu ettiği anda cinsel arzu ve ihtiyacını karşılayacak, bir cinsel obje olarak görmeye başlıyor.

Karşı cinsin giyim, davranış, konuşma, gülümseme vb. gibi hareketleri normal insanlar tarafından dikkat çekici, etkileyici veya tahrik edici unsur olarak görülmez iken. Kültürel yetersizlik ve eğitimsizliğe,  iletişim kurama sıkıntısı, cinsel tatminsizlik, doyumsuzluk gibi gizli ve açık psikolojik sorunları olan kişilerde bunun tam tersi oluyor.

Ailenin yetiştirme etkenlerinin dışında cevre, eğitimsizlik, ekonomik ve psikolojik faktörler nedeniyle televizyonlardaki film ve dizilerde işlenen konuların etkisinde kalan erkek.

Hâkimiyeti ve üstünlüğünü kabul ettiremediğinde, cinsel arzularına erişemediğinde ise saldırganlaşıyor ve şiddete başvuruyor.

Allah’u Teala (c.c.), varlıkların en şereflisi olan insanı, bir erkek ve bir dişiden yaratmış,(Zariyat:49) her birini de farklı fizyolojik ve psikolojik yapıyla donatmıştır. İslam’da kadınla erkek arasında bir fark bulunmadığı gibi temel hak ve sorumluluklar açısından da kadının konumu erkekten farklı değildir.

Maalesef üzülerek ifade etmeliyim ki, Allah’ın emirlerini, beşeri ilişkiler ve ahlak kurallarını kendi çıkarlarına göre yorumlayan ve bunları esas sayıp uygulayanlar yüzünden bugün ülkemizde büyük sıkıntılar yaşanmaktadır.

Ahlak, namus kavramları bedensel şekil, farklılık giyim ve davranışlara bakılarak değil, insanın beyinde teşekkül etmelidir. Göz ve dil’in kontrolünü beyin;  nefis ve vicdan muhakemesini yaparak kontrol edebilecek hale getirilmeli. Beyinler ve nefis islahı sağlanmalıdır.

Bu şekilde eğitimli, kültürlü, ahlaklı, şuurlu, insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir nesil, bir toplum yetiştirmedikçe toplumsal olaylar ve şiddetin önüne asla geçilemeyecektir.

 

İbrahim Halil SİPAHİ

19.02.2015/adana

 
Toplam blog
: 100
: 1366
Kayıt tarihi
: 12.08.14
 
 

Adana'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adana'da Yüksek öğrenimini Konya Selçuk Üniversitesi Eğiti..