Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '18

 
Kategori
Deneme
 

Şiddet ve Domino

Evet, şiddet dolu bir eve doğup şiddet dolu bir evde büyüdüm. Dedemlerde iken dedem anneannemi, babamlarda iken de babam annemi döverdi. (Dedemin elinde koca bir bıçakla babamın peşinden koşup onu dövdüğü anlar da yerini almıştır kişisel çocukluk tarihimde fakat konuyu bu kadar da karmaşıklaştırmak istemiyorum şimdilik sevgili okur.)

O vakitler annemin ve anneannemin dayak yiyor olması bize biraz kötü gelirdi tabii ama,diğer yandan o kadar büyütülecek bir husus da değildi sanki. Zira etrafımızdaki bir çok kadın kocasından, biz de dahil bir çok çocuk da anne ve babasındandan sürekli dayak yerdi zaten. Ben anneden dayak yiyenlerdenim, valla babamın bir tek fıskesini dahi hatırlamıyorum. (Aslına bakarsanız babam, genel bir koca ve genel bir baba figürü olarak oldukça ılımlı sayılırdı sanki. Sonuçta pekçok adam gibi hem karısını hem çocuklarını dövüyor değildi. Sadece annemle çalışıyordu bu konuda. Hatta aslında annem sayesinde şanslı bile sayılırdık bence, nihayetinde o olmasa iki kat dayakla geçen bir çocukluk olacaktı bizimkisi...)

Ah benim cefakar, vefakar, çilekeş anam ah!

(Hayır hayır, lütfen öyle bakma! İnan burada konuyu, en daramatize edilmişinden, en ağdalısından laflar bulup arabeske bağlayıp, seni de salya sümük ağlamaktan kızarmış o güzel buğulu gözlerinizle ekrana bakamayacak duruma getirmek gibi bir niyetim yok. Sadece anamı biraz olsun anlatmak istiyorum izninle.)

Baba evinde gördüğü fiziksel şiddet ve psikolojik baskılardan haddinden fazla nasiplenince, daktilo kursuna giderken tanıştığı çirkin ama karizmatik, serseri çağlarının zirvesindeki babamla, henüz daha onaltısındayken kaçarak evlenmiş, peşpeşe de üç çocuk doğurmuş bir yurdum kadını benim annem. (Bizim son beşik  bu üçlüye oldukça sonra dahil olduğundan onu yukarıdaki 'peşpeşe' kelimesinin ardına yazamadım. Aslında neden bilmem ama, kaçtıkları ilk senenin sonunda doğan fakat bakımsızlık ve yoksulluk nedeniyle Ankara ayazında zatürre olup henüz bir yaşına gelmeden ölüp giden abimi de yazamadım oradaki açıklığa. Sanırım bu bölümü okurken, o günün koşullarını bu parantez içindeki çocuk hesabından hayal etmeni istedim...) İşsiz-güçsüz, okumasız-yazmasız, hatta kaçtığı için biraz da anasız babasız ama çok çocuklu da bir kadın aynı zamanda. Dayak yiyen, ağzı burnu dağılan, yakacak odunu bırak zati odunu yakacak sobası bile olmayan bir kadın. Kaçarak geldiği o lanet evde tencerede çay demleyen, çocuklarına mama niyetine küflü ekmek yediren, günün büyük kısmını yaş ve mor gözlerle içi çürüyerek geçiren bir kadın... Gitmek mi? Tabii, salak değil sonuçta... Onca dayağa, eziyete, yoksulluğa niye dayansın? Gitmek istiyor o da. Gitsin. Gidecek de, ama.... Nereye? Tabii sizin aklınıza gelen onun da aklına geliyor, utançla da olsa çok defa koşuyor baba evine. Hatta dedem, tamam,diyor. Gel, diyor. Fakat bir şartla; çocuklarını bırak!...... Sonuç baştan belli ... Anam dönüyor eve, çaresiz. Çekiyor.

Benim kader de böyleymiş diyor, çekiyor.
İş olmayınca hiçim ben, kime ne faydam olur, diyor, çekiyor.
Para olmayınca kimsen de olmuyormuş, diyor, çekiyor.
(Belki nedeni başka ama şair haklı söylemiş yani, 'Ayrılık, yaman kelime!'... Anam da öyle işte, ne yapsa ayrılamıyor, çekiyor.)
Fakirlik, dayak filan derken hayat devam ediyor, o çekiyor.

O,
Çekiyor...
Sonra?
O çekti, biz büyüdük işte.
O çekti, biz okuduk.
O çekti, biz evlendik.
O çekti, biz evden gittik.
.....

Sonra değişti birçok şey. Zira o da, babam da eskisi gibi değil şimdi. Annem kırkından sonra çalışmaya, az biraz para kazanmaya başladı. Babam emeklilik hayatına atılıp, torunlarına deli gibi düşkün tonton bir dede oldu. Onları koruyup kolluyor, biz iki laf etsek çocuklara dönüp bize kaş göz yapıyor filan. Baya iyi yani.

Evet, artık her şey iyi, de... İnsan düşünmeden edemiyor be arkadaş;
Annemin uçup giden gençliğini napcaz? Ya da altmış yaşına gelip altmış mutlu gün görmemişliğini?
Hadi çocukken hayal kuracak ortamı olmamıştır zati de, yok olup giden gençlik hayalleri n'olcak?

Peki ya biz sevgili okur? Böyle evlerde büyüyenler? O günlerde yaşadıkları yüzünden bugünlerini yanlış kurup, hatalarla dolduran o çocuklar n'olcak?

Velhasıl şiddet tek türlü olmadığı gibi, tek bir anın, tek bir kişinin de derdi değildir aslında, öyle de olamaz. Patron işçisine kızar bağırır şiddet uygular, patrona çıkışamayan adam eve gelir karısına bağırır dayak atar şiddet uygular, kocasına çıkışamayan kadın çocuğuna bağırır çağırır şiddet uygular, annesine çıkışamayan abi kardeşine bağırır çağırır şiddet uygular, abisine yetemeyen çocuk sokaktaki kediye köpeğe taş atar, kuyruğunu keser şiddet uygular...

İşte size şiddetin sonsuz domino etkisi...
Olmasa keşke. Ama... Oluyor! Üzgünüm...


(Dedemler ve babamlar diye ikiye ayırdım, çünkü yedi yaşına kadar ana baba bildiğim dedem ve anneannemle, İstanbul' da yaşadım. Yedi yaşımda gerçek ebeveynlerimi öğrenip ailemin olduğu şehire, annem babam ve iki kardeşimin yanına taşındım.)

 
Toplam blog
: 12
: 278
Kayıt tarihi
: 20.03.16
 
 

Biraz ev hanımı, biraz iş hanımı, birazdan daha iyi bir eş, olabildiğimce iyi bir anne, olabildiğ..