Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '17

 
Kategori
Güncel
 

Sıfatlar ve Özneler

Sıfatlar ve Özneler
 

“Akşehir’in beyleri Hoca’yı yemeğe davet etmişler. Hoca nereden bilsin; davete, günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Herkes, allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyormuş. Hoca, bir koşu evine giderek, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş. Az evvel hoş geldin bile demeyenler, önünde yerlere kadar eğilmişler. Hoca’yı, yere göğe sığdıramayıp başköşeye oturtmuşlar. Kuzunun en hasını önüne koymuşlar. Herkes Hoca’nın yemeğe başlamasını bekliyormuş. Hoca, bir taraftan kürkünün kolunu sofrada sallamaya, bir taraftan da “Ye kürküm ye, ye kürküm ye!” demeye başlamış.

– İlahi Hoca, demişler, kürkün yemek yediğini kim görmüş?

Hoca taşı gediğine koymakta gecikmemiş:

– Kürksüz adamdan sayılmadık… İtibarı o gördü, yemeği de o yesin.”(1)

 

Yukarıdaki fıkra hemen herkesin bildiği bir fıkra olmakla birlikte önemli dersler verir. Nedir verdiği dersler? Öncelikle insanların kıyafetleriyle ağırlandığıdır. Kişinin önemi giydiği elbisede aranarak gerçekte insanın bilgeliğinin kıyafetinde aranarak, kişilere gerçek anlamda haksızlık yapılmakta olduğudur. Elbette günümüzde fıkralara taş çıkaran hadiseler olduğu açıktır. Günümüzde işler tamamen değişmiş, kanaatimce (yanlış düşünüyor da olabilirim); toplum mühendisliğine hizmet eden çeşitli bilim dalları, çeşitli düşünce ekolleri dahi sırf bu uğurda çalışıyor olabilir.

Kişiler öncelikle et ve kemikten geldikleri en sade hallerinden sıyrılmak üzere bir yolculuğa çıkarlar.

Bazı kimlik değerleri çevre tarafından bizlere verilir, kimileri bu kimliklerin aslında bir değeri olmadığını, kişileri diğerlerinden üstün tutmak için değerli olmadığını asla anlamazlar, anlamamak işlerine mi gelir yoksa o sonradan yakıştırılmış sıfatların gerçekten de gerçek olduğuna inanmak kolaylarına geldiğinden midir bilinmez, o sıfatları çok yüksek tondan gururla söyleyiverirler.

Bir profesörle bir çoban asla karşılaşmazlar. Muhtemelen profesöre asla ihtiyaç duymayan çoban yine de bir profesörle karşılaştığında ona saygıda kusur etmez. Hâlbuki biri diğerine ihtiyaç duymazken profesör çobanın hizmetine ölümcül derecede muhtaçtır. Süt içmek zorundadır. Et yemek zorundadır, yağ sever, yün kazağa bayılır. Çobanı sahneden çıkardığımız zaman diğer şeyler tamamen yok olur. Sütü sağan çoban artık olmadığı için süt yoktur, süt olmazsa yağ, peynir gibi diğer ürünlerle birlikte yün de olmaz. O halde meslekler birbirine bağlı, birbirine hayati derecede bağımlıyken, en alt düzey meslekler, en üst düzey mesleklere bağlı olmamakla birlikte onlara anlam katarken, onların ayakta durmalarını sağlarken nasıl oluyor da taban, temel, tepeden daha az önemli oluyor?

Bir ortamda insanlar kendilerini önemli hissettirmek için Nasrettin Hoca’nın fıkralarında olduğu gibi, medenileşmenin aracı olarak kimliklerini, arabalarını zenginliklerini, şatafatlı hayatlarını, hayal tadında diğerlerinin gözüne sokarak önemli biri olduklarını haykırıp dururlar. Bu gerçekten de işe yarıyor. İnsanlar kendileri gibi birinin, kendilerine anlatacağı şeyleri değerli bulmazlar. Daha önemli birinin söyledikleri daha önemlidir. Bunun önemini anlayan uyanıklar her zaman insanları yolmanın yolunu bulmuşlardır. Sıfatlar üzerinden sömürülen özneler dünyanın en önemli gerçeğine dönüşür. Sıfatlar dünyada her zaman öznelerden üstün olmuşlardır.

O sıfatlar ki, özneleri gerektiğinde savaştırır, gerektiğinde barıştırır, kendilerine hizmet ettirirler. Misal; özneler Çanakkale’de savaşırken, sıfatlar Londra, Paris ve Berlin’de her zamanki rahat koltuklarındaydılar.

Bazen de olmak, olabilmek adına klasik dünyadaki özneleri, olabilmek ve sıfatlar kazanmak üzere, sıfattan sıfata sokan güçlü bir arzudur. Bir medeniyet olarak günümüz dünyası sistemleri, sıfatların sadece sıfat olduğunu öznelerden özenle gizlemek, sıfatların gücünü vurgulamak üzere kurgulanmış bir düzenlemeden ibaret bir hayal âlemi olsa gerek. Bu durum; günümüze has bir durum değil, insanın avcılıktan, ot ve bitki topladığı dönemden günümüze süren bir süreç olmalıdır.

Bir kişiyle, o kişinin en iyi olduğu konularda yarışma fikrini asla anlamlı bulmadım. Bu tıpkı bir güreşçiye en iyi olduğu oyunla yenmeye çalışmak gibi anlamsız bir çaba olur. Bir medeniyet,  bir insandan neden farklı olsun?

(1)https://www.nasrettinhoca.info/ye-kurkum-ye-fikrasi

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..