Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '14

 
Kategori
Haber
 

Sığınak

Sığınak
 

Hayatın, acımasız yükü bazen yalnız kalacak yerler bulmamıza neden olur. Benim arada bir kafamı dinlediğim mekânlarım olmuştur.Oralarda kitap okur, yazar , saatler süren hesaplaşmalar içine girerim.Geçmişimi beynimin raflarından çıkartır, yeniden arşivlerim . 

*** 

Bahar gelince Karataş'ın Tuzla sahilindeki Kadir'in salaş meyhanesine, ayda birkaç kez giderdim .Otomobilimde yatar kalkar,sabah soluğunu o barakada alırdım.Çay kahve içer, sohbet ederdim. Zamanla erzakımı da götürüp,balığı da oradan yer oldum. O aylarda Tuzla sahillerine pek gelen olmazdı . Martılar da bulunmaz oralarda ...martıların hası İstanbul'dadır ..Öbek öbek, boy boy, beyaz , kirli beyaz , azametli kanatlı, lanet gagalı , keskin gözlüdürler.Yerler, içerler ve gece boyunca damlarda homurdana homurdana ,gagalarıyla sevişirler. 

***

Kargalar, serçeler ve Tuzla'nın lagününde filamingolarla her türden göçmen kuşlar bulunurdu. Seyhan ve Ceyhan'ın Toroslar'dan kopardığı killerden bulamaç haline gelmiş sınırsız sahil şeridinde azgınlaşan lacivert suya , sabahın kırağısında girmenin doyumsuz tadını alırken, sayıları hep artan , kara , beyaz köpekler izleyicim olur, beni aracıma kadar yolcu eder, sonra oracığa çöreklenir,hafiften kestirirlerdi.

***

Çocukluğumu sererdim kumlara. Oyunlarımızı, eğlencelerimizi, o vakitler pek de hissetmediğimiz geçim gailelerimizi, film şeridi gibi oynatırdım zihnimde .

Televizyonun , cep telefonunun , olmadığı dönemlerde sinemaya gitmek tutkumuzdu. Şimdilerde, elden ayaktan düşmüş ya da dünyadan terki diyar etmiş bir çok aktör ve aktrist, adlarını sonradan idrak ettiğimiz değerli yazarların eserlerini canlandırırlardı. Bazen gülerdik, bazen de ağlar, bayrak çıkınca alkışlardık.

Filmlerdeki İstanbul, yoğurtçusuyla , aşçısıyla, şöförüyle , emeklisiyle , emekçisiyle , kızıyla , oğlanıyla essahtan İstanbul'du, İstanbul, bizdi sanki.

*** 

Ülkemizde İlk sinema gösterimi 1896'da Yıldız Sarayı'nda padişaha yapılmış , halk ise filmi, Beyoğlu yakınlarında izlemişti. Osmanlı'nın Dünya Harbi'ne girdiği hafta, yedeksubay Fuat Uzkinay, Türk sinema tarihinin ilk belgeseli “ Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı'nı ” çekmişti. Osmanlı abidesi ise son günlerini yaşıyordu. 

Muhsin Ertuğrul ve Kemal Film'le sinemamız kurumlaşmaya başladı."Ateşten Gömlek" bağımsızlık aşkımızın unutulmayan ilk siyah beyaz hikâyesidir. 1930 larda aşk ve melodramlar eklendi, sinema dağarcığımıza ."Allah'ın Cennetini " oradaki aşk şarkılarını dedem, anlata anlata bitiremezdi. 

***

Gişe hasılatı , o toplumun sosyo kültürel ve siyasal tablosunun yansımasıdır.

***

Film neden izlenir , izleyen kendisini filmde hissettiği için. Film yazarları ileri görüşlü olmak zorundadırlar. Orhan Kemal , Aziz Nesin,Yılmaz Güney'in farklı adlarla yazdıkları senaryolarını beyaz perdeye aktaracak parasal gücü olan prodöktörlere gereksinim vardı. Bunlar genelde burjuva aydınıydılar,para kazanma hırsı dışında çabaları da bulunurdu : bir fikri yerleştirmek, gibi...

***

1961 Anayasasının tanıdığı özgürlükler ,montaj sanayi ve işçi sınıfının palazlanmaya başlaması ,sendikacılık , köy gerçeği , köyden kopuş , büyüyen kentleşme, gecekondulaşma , gurbetçilik ,sosyalizm ülküsü , Küçük Amerika olma özlemi, ulusalcı duygular , antiemperyalizm motifini işleyen Kurtuluş Savaşı serüvenlerimiz filmlere konu olurdu.

***

Ümraniye'de tek olmasa da, önemli eğlence alanımızdı sinemalar.Yazlığı vardı, kışlığı vardı. Bayram günleri bir kaç defa gösterim olurdu.Her filmin izleyici kitlesi farklıydı . Ayşecik, Ömercik,Sezercik filmleri dizi haline getirilmişti. Kuşkusuz çocuklar içindi .Kovboy Ali, Cilali İbo ,Turist Ömer herkese hitap ederdi. Tarkan , Karaoğlan ,Malkoçoğlu filmleri ulusal damarlarımızı kabartırdı.Küçük Hanım , Altın Çocuk dizileri İstanbul'lu kibarlara (!) , Şöför Nebahat ,Horoz Nuri herkese yönelikti.Halk, -basit çekilmiş de olsa - komedi filmlerinde, gülmekten kırılırdı.

***

1950'lere kadar tiyatrocuların yönlendirdiği sinemanın artık sinemacı ustaları doğdu .Toplumsal olaylar melodram tarzında işlenmeye başladı.Biliyoruz ki insan iyi ve kötü yönleriyle gerçektir. Ancak melodramda iyi adam hep iyidir, kötü adam da kötüdür, filmdir bu , nihayet iyiler kazanır...

Erol Taş, Ahmet Tarık Tekçe , Hüseyin Baradan ,Kenan Pars'ın suçu neydi Yarabbim (!) çocukluk anlarımın kötü insanları olarak yerettirilmişti dimağımda.

Ayhan Işık : beyefendi, Türkan Şoray : ceylan bakışlı ,Belgin Doruk : hanımefendi, Fatma Girik : kâh kadınsı, kâh erkeksi , Cüneyt Arkın hep kahraman, Yılmaz Güney adalet dağıtan delikanlı tavırlarıyla hâlâ gönüllerde.

Birçok alanda olduğu gibi sinemamız, bazen ısmarlama filmlerle, Batı taklitçisi sahnelerle , ekonomik ve siyasal darbelerle ,sansürlerle , dünyaya damgasını vuramamanın acısını hissetmiştir.Televizyon , yasaklar, nitelikli film gösteren sinemayı süründürmüş, edepten yoksun filmler nedeniyle,nitelikli izleyicinin eli ayağı sinemadan bir süre çekilmişse de Metin Erksan, Halit Refiğ, Osman F. Seden,Ömer Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu,Hulki Saner, hele Yılmaz Güney Yeşilçam'ın canlanmasına ve Türk kültürünün evrensel düzeye erişmesine katkıda bulunmaya çalışmışlardı.

***

Yıllar su misali akıyor. Benim için zaman, ben bitince bitecek, mekan ise hep var olacak. İnsanın kişiliği , on yaşında neyse doksanında da odur. Araştırın çevrenizi ,dinleyin ,hatta uzağa gitmeyin; aynaya da bakın .Sahilleri , yaylaları, doğayı gözleyin....göreceksiniz her şey hareket halindedir . Tümden bakınca bir şeylerin değişmediğini sanırsınız. Zamanla ve tek tek inceleyince , eksilenleri görmeniz gerekir. Kuş kafeslerinde geçen yılki bülbüller yoktur, kocamış kedinin yerini yavruları almıştır .Sinema eski sinema değil, insan eskisi gibi değil , hüznüm neyi geri getirecek ki ?

***

Doğa azametiyle devam ederken,canlılar fanidir . Hal böyleyken bencil davranışlar, insanlar üzerinde kurulan tahakkümler nedendir, hiç anlamadım,anlamaya da niyetim yok ... 

Zamanını, insanların mutluluğu için harcamayı bilenlere ne mutlu , mutlu olanlardan olun dostlarım !

29 Haziran 2013
msgazioğlu

 
Toplam blog
: 40
: 956
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Yüreğinize ulaşabilmek ,duygularımı ,deneme , anı , şiir  ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum ...