Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mayıs '14

 
Kategori
Haber
 

Yaşantınızın İkinci Perdesi

Yaşantınızın İkinci Perdesi
 

Yaşınız belli  bir dönemi geçtiyse  dünyaya bakışınız değişir.Tırmanmak istediğiniz  merdivenleri usulca  geçmiş ya da geçmeniz mümkün olmayan ahşap binalarda  çürümeye bırakmışsınızdır. Büyümek, okul , meslek kaygınız yoktur artık ! İyi kötü bir yaşam düzeni kurmuşsunuzdur. Deneyimleriniz bilincinizde sadece size özgü değer yargıları oluşturmuştur.Eski kaygılarınız azalmış, yerini yaşamak denilen yolda başka  kaygılara bırakmıştır.İlaçlarınız , reçeteleriniz, meşhur doktorların adreslerinin yazılı olduğu kağıtlarınız el çantanızın vazgeçilmezi oluverir.
 
***
 
Düşünceleriniz  bilgelik kokmaya başlar.başkalarınca değerli bulunur, paylaşmaktan gurur duyarsınız . Bazen kendinizle siyaset yaparsınız, olumsuzlukları kendinizce eleştirirsiniz.  
 
Vaktidir,
Çok şeyler düşünmeli,
Düşünmesi gerekenler yerine ...falan dersiniz.
 
***
 
Bazen hiddetlenir, içinize akan sizi ayakta tutan  yok edilen değerleri düşünür, umudunuzu yok etmez , haykırırsınız !
 
UMUT
Önce vurulan aydınlardı,
Anımsar mısınız ?
Sonra yeni aydınlar doğdu,
Yine doğacak... filan dersiniz.
 
****
 
Kendinize yeni uğraşlar edinir, yaşantınızın  ikinci perdesine yönelirsiniz.Alışverişe yönelirsiniz, boy boy , renk renk tabaklar alırsınız örneğin,evinizi yenilersiniz, n'bilim yıktırır yenisini yaptırmanın telaşına girersiniz, ayakkabılarınız vardır giymeye vakit bulamadığınız... yine de yeni bir modelini alırsınız . Perdelerinizi yenilersiniz örneğin , sizinle yaşayacak değil ya ! 
 
Bir şeyler yazarsınız , hiç yazmadığınız kadar, fotoğraf çekersiniz , gezersiniz, uyursunuz kana kana,çok şık giyinirsiniz, farklı bakarken her şeye,acılarla bayram günleri örtüşür  belki ,  beceriksiz yöneticilerden kaynaklanan olumsuzluklar yaşama isteğinizi sarsar,  çaresizliğinize   kahreder, bir şeyler söylemek istersiniz... 
 
BEKLEYİŞ
Saatler var ki, suskunlaştı kalemim, 
Gidip geliyor dediği gibi yazarın ,
Yazmış gibi , yapıyor .
 
Bir yanda kahreden olay,
Bizi çoktan aşmış, dünyanın acısı, 
 
Bir yanda bugün, 
Ulusal Gün , ulusumun sevinci...
 
Ötedeyse sen, ben ve biz, 
Bireysel dert ve sevinçlerimiz.
 
Gecenin bir yarısı şimdi,
Haydi ! diyorum tuşlara, 
Akın artık, aktarın beni , 
Dediğimle kalıyorum... gibi sözler söylersiniz.
 
*** 
 
Zaman denilen yolun  önemini anlarsınız. Olgunlaşan hatlarınızı görmezden gelemezsiniz .Göbeklenmişsinizdir, ak düşen saçlarınız, göz altlarınızdaki çizgiler tanımadığınız çevrenin size hitap tarzını değiştirmiştir...Kimse size "bakar mısın  kardeş !" demez artık , "abi , abla !" sözlerini de yakıştırmazlar size , "dayı teyze, amca,  hatta dede, nine ! denilmesi ruhunuzda bazen gam...zamanla burukça  bir sevinç uyandırır.
 
***
 
Doğal çevreden olmayan ,ömrünüzü yiyip bitiren mesleki geçmişinizle  övünmekten başka bir şey yapamazsınız.O önemsediğiniz,beyninizi yiyip bitiren çok yüzlü yöneticilerin makinalaştıran  kuralların kişiliğinizi esir alan uygulamalarını unutursunuz. Ne için, ne içindi bunca uğraş didinme , para denilen küstah buluş muydu doğallığı yok ettiren , üç beş ev, biraz arazi falan , çok mu önemliydi...  geri gelmez  o yılları...ah  o yılları ... unutursunuz ...Kendinizi avutur, kağıda  söylenirsiniz.
 
"Ben öğretmen çocuğu ve 43 yıllık öğretmenim. İşçi, memur , köylülerdi velilerim , çocukları da aynı mesleği seçti tabiidir ki. 
Afyon'da ziraatçıydılar, Ereğli'de kömürden soluklananlar, Adana'da pamukta , zeytinde, hububatta ,narenciyede üretken ; fabrikalara , demiryollarına, karayollarına can verenlerdi ...Kokuları bünyeme sindi, onlar gibi kokuyorum !" dersiniz.
     
***
 
Artık dostlarınız  da vedalaşır , yer ayırırlar meçhul mahalde size de , orada mı karşılayacaklardır sizi , kim bilebilir !Bir tuhaf olursunuz önce , unutursunuz bir kaç zaman sonra onları , malum, unutmak zorundasınız... 
 
***
 
Bilgi ve deneyim size yepyeni ufuklar açmıştır, dünyanın dimağınızda küçüldüğünü görürsünüz.Yeni bilgilere ulaşmaktan mutlu olursunuz ,bilinmezlikleri yine de  deşmek ister fakat ona  ulaşamazsanız  eskisi kadar rahatsız olmaz, her şeyi oluruna bırakırsınız.
 
***   
 
Sevinçlerinizdeki abartı azalırken bir de bakarsınız  sizce yaşanmamış  sevinçlere yönelmeye başlamışsınızdır.Doğa bir başka güzeldir veya siz öyle hissedersiniz. Aslında doğa hep aynıydı, değişen sizsiniz. Yeşilin nemini, gelinciğin kırmızısını, sabah güneşinde su içen serçenin narin ayacıklarındaki harika parmaklarını  görme zamanıdır artık . 
 
***
Geriden kalanlara bakarsınız , çocuklarınız -olmuşsa-  vardır: boy boy ...hele torunlarınız  yok mu ... hele onlar , ne de güzeldirler.İnadına  size benzediğinizi düşünürsünüz. Koklarsınız , burcu burcudurlar ,  kucağınıza alırsınız sımsıcak , gülüşüne kurban olursunuz , dalarsınız ,siz de öyle gülüyorsunuzdur binlerce gün öncesinde, hatırlarsınız !.. 
 
***
 
Duvardan düşüveren seramik  üç parçaya ayrılmıştır,üzerinde ceylanlar oynaşıyordur,kenarları altın sarısıdır, düğünden hemen sonra  kocanız almıştı unutamazsınız , kırılan sadece o değildir yüreğiniz kopar, telaşlanır toplayıverirsiniz alelacele, arkasında duvara tutturmak için bağlanan  bir misina vardır,Elli beş yıl öncesinde o düğümünü atan , kırk yıl önce toprağa uğurladığınız eşinizin parmaklarına dokunuverirsiniz.Sıcacıktır. 
 
25 Mayıs 2014
 
msgazioğlu 
 
 
Toplam blog
: 40
: 956
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Yüreğinize ulaşabilmek ,duygularımı ,deneme , anı , şiir  ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum ...