Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

Şiirin Kaynakları 3 : İnsanın Hayatı (2)

Şiirin Kaynakları 3 : İnsanın Hayatı (2)
 

İnsan hayatını doğrudan doğruya anlattığı gibi, bir de sezdirerek; dolaylı olarak bazı imler vererek hayatıyla ilgili bazı şeyler anlatabilir.

b. Deforme Edilmiş Hayatlar:

Bu çeşit şairler, yaşarlar; yaşadıklarını yazarlar; fakat yazdıkları her şeyi düşle, imgeyle, kurguyla yeniden yapılaştırarak kurgularlar. Onların şiirinde neyin gerçek neyin hayal olduğunu bilemezsiniz. İşte bu kurgulama gerçeğinden dolayı , “inanma şair sözü elbette yalandır..” denilir... Şair bazen gerçekleri anlatıyor gibi yazar ama neyin doğru neyin hayal olduğuna siz karar verirsiniz. Yoksa şiirde bizzat gerçekliğin kanıtlarını bulamazsınız. Onun için hiçbir şiir kolay kolay mahkemede kanıt olmaz, ama bir psikiatr tarafından ciddi olarak incelenebilir. Ruhbilimciler, nasıl bir ruh hastasının resimlerini inceliyorlarsa ve gerketiğinde ona resim yaptırıyorlarsa, bazen de şiir yazdırabilirler. Çünkü şiirdeki bazı “rumuzlar” bazı ipuçları gibi hareket eder. Bunlar saptanmıştır.

Ne diyor şiirinde Ataol Behramoğlu, "...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın ..." Şair büyük mü yaşamış, yoksa küçük mü, buna karar verecek olan okuyucudur. Ama çoğu kez bu konuda okuyucu ikirciklidir. Çünkü bu tür şiirler, gerçekten yola çıkıp bir hayal alemine, gerçek dışına yol alırlar. Nasıl filmler, gerçek dışı hayatlar kurguluyorlarsa, bazı şairler de gerçek dışı hayatlar kurgularlar. Can Yücel'in şu şiirine bakalım:
"Akdeniz yaraşıyor sana
Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun
Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında
Hiç dinmiyor motorların gürültüsü
Köpekler havlıyor uzaktan
Demin bir çocuk havladı
Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine
Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir
Denizi tokmaklıyor balıkçılar
Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak
O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği….."

Can Yücel’den alıntıladığımız yukardaki  şiirde, şairin yaşantısından bazı enstantaneler, görüntüler var. Ama bunların hangisi gerçektir hangisi kurgudur , bilemiyoruz. Ama onun gerçek yaşantısı gibi seyrediyoruz. Sanki bir film seyreder gibiyiz.

Bazı şiirler böyledir. Şairin hayatına ilişkin bazı ipuçları vermekle birlikte neyin doğru neyin yanlış olduğuna ancak çok dikkatli gözlemciler veya eleştirmenler karar verebilir. Çünkü altı üstü her şiir bir “kurgu”dur. Yani gerçekten hareket edersiniz ama, bazen başkalarının gerçeğine ulaşırsınız veya bulaşırsınız, ya da hayal eder, kurgularsınız. Şiirde neyin gerçek, neyin düş olduğu çoğu kez anlaşılmaz. İnsan en rahat şiirlerinde yalan söyleyebilir.

c. Hayattan İmler :

Şair bazen şirini yazarken ya da yazdıktan sonra yaşantıları öylesine değiştirir, öylesine yeniden kurgular ki, o şiirin kişinin hayatıyla bir ilgisi var mıdır, yok mudur , kestiremezsiniz. Sadece varolan şiirin şairin hayatıyla ilişkisini keşfetmeye çalışırsınız.

Aslında, asıl olan, şiirde şairin hayatı mıdır? Bazıları buna önem vermekle birlikte, eleştirmenler genellikle şairin yaptığı, oluşturduğu kurguya büyük önem verirler. Şairin hayatı iyi de, önemli olan şiirdir. Şiir ise hayatın imlerinden hareket edip, yeniden kurgulamadır. Bu tip şiirlerde belki, bir Picasso resmine bakıp, “Ben bir şey anlamadım,” diyen seyircinin hali mevcuttur. Ortada bir eser vardır, büyük emek verilmiştir. Fakat okuyan onu anlamakta zorluk çeker. Neyin gerçek, neyin kurgu olduğunu çıkaramaz, üstelik, kurguların, değişik imgelerin çokluğu, uzak çağrışımlar şiiri öylesine çok boyutlu hale sokar ki, bu noktada şiiri analiz edebilmenin, onu anlayabilmenin özel bir dili olmalıdır. Böyle şiirleri daha iyi anlayabilmek için eleştirmenlerin yorumuna ihtiyaç duyarız. Bu gibi şiirlerde mutlaka bazı ipuçları vardır; ve bunları anlayabilmek için mantığını anlayabilmek gerekir. İlhan Berk’in şu şiirine bakın:

YAZIT 1

"İşte A, D, Z, saçın gecesi,
Geç evim, ey benim eski zaman ırmağım.

Bir yerdeyim, orayı iniyorum.
İşte açık aynasındasın bunluğumun.

Ben size ne dedim rüzgârın atları
Ki oraya çıkıyorum.

Gelin durun benim eksenime
Vardır ölümün büyük evleri çıkarsınız."

Bu şiir alışılmış şiir anlayışımızın çok dışında kurgulamalar getiriyor. Hayattan ne var bu şiirde; şairin hayatından neler var? Bu çok sorgulanır. Artık şiir bir şifre olmuştur. Okuyucu da bir şifre çözücü. Şiirin bir ucu buradadır. Şiir burada bir anlamsızlığa mı saplanmıştır, yoksa çok anlamlığa mı? Bu yoruma bağlı. Ama çağımız şiiri artık kolay bir şiir değil. Şiirde de eksperlere, uzmanlara ihtiyaç var. Bu konuda eleştirmenleri yardıma çağırıyoruz. Çünkü bu tip şiirler karşısında okuyucu kendine güvenini yitirebilir. Bu yapıt güzel midir, çirkin midir? Güzelliğin kuralları var mıdır? Elbette vardır; biz buna “estetik” diyoruz. Fakat edebiyat, herkesin üzerinde yüzde yüz anlaştığı bir olay değildir. Edebiyatçılar kolay kolay anlaşamazlar; şairler hiç anlaşamazlar. Neden? Çünkü sanat fena halde öznel bir olaydır. Kişinin kendisine, karakterine, yetiştiriliş biçimine, anlayışına bağlı bir olaydır. Senin güzel şiir dediğini ben beğenmem, benim beğendiğimi de sen beğenmezsin.

Kavga etmeye değmez. Herkesin zevkine göre o kadar çok şiir var ki, herkes beğendiğini seçsin ve okusun. Kim ne diyebilir ki?

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..