Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '12

 
Kategori
Deneme
 

Düşle gerçek

Gelin sizinle bugün güzel bir deniz kıyısında bazı şeyleri birlikte hayal edelim. Kendimizi tamamen serbest birakıp, hayaller ve düşüncelerimizin arkasından gidebileceğimiz yerlere kadar gidelim.

Kendinizi Antalya, İzmir, İstanbul, Hamburg, Danimarka, İngiltere, Newyork ya  da Avustralya’nın herhangi bir şehrinde varsayalım. Siz kendinizi romantizminize bırakın ve istediğiniz yeri seçin.

Seçtiğiniz bu şehirde ve büyük bir limanda yalnız ya da sevdiklerinizle birlikte, güzel düşüncelere dalmış ve denize bakıyorsunuz. O sırada yaklaşan kocaman bir gemiyi fark ediyorsunuz. O duygu yoğunluğu içersinde o gemiyi fark etmeniz, sizi başka düşüncelere yöneltiyor ve aklınıza arka arkaya bir çok soru takılıyor?

Aklınıza ilk gelen soru acaba bu gemi nasıl yönetiliyor, limana yanaşırken zorlanacak mı, herhangi bir kazaya neden olacak mı?

Hemen ikinci soru takılıyor kafanıza, kendinizi o geminin kaptanı olabileğinizi düşünüyorsunuz ve böyle kocaman bir gemi ile İstanbul Boğazı’ndan, Panama Kanalı’ndan, Süveyş Kanalı’ından geçip ve okyanusları nasıl aşabileceğinizi, ülkeleri nasıl keşfedeceğinizi, sorunlu limanlara nasıl yanaşabileceğinizi bir an düşünüyorsunuz.

 Derken sorular uzayıp gidiyor:

Geminin büyüklüğü, gücü, taşıdığı yük, yolculuk eden insanlar, onun lüksü, içinde yaşananlar, uğradığı limanlar ve öyküler…

Tam bunları düşünürken, kendinizi bu gemide kaptan olarak hissediyor ve kaptan köşkünde buluveriyorsunuz kendinizi. Gemiyi limana yanaştırıp yolcuları aldıktan sonra önce açık denizlere oradan da sırasıyla birkaç dar boğazdan geçerek bir dünya turu yapacağınızı hayal ediyorsunuz.

Motorların gürültüsünden başka birşey kulağınıza gelmiyor ve denizin mavisi ile kaptan köşkünün heybetinden başka birşeyi gözünüz görmüyor. Herşeyin yolunda olduğunu düşünerek rotanızı belirliyorsunuz ve limandan çıkıyor, hızla uzaklaşıyorsunuz. Bu hız, denizin güzelliği, kaptan köşkünün gücü içerisinde kayboluyorsunuz ve farkına varmadan uzunca bir yol alıyorsunuz. Bu güzel duygulara gömülmüş bir halde iken, kararan havanın bile farkına varamıyorsunuz ve hızla yolunuza devam ediyorsunuz.

Karanlığın içinde buzdağını görünce kaptan yardımcıları aklınıza geliyor ve bağırma ve çığırmalarınız para etmiyor çünkü onların gemiye binmesini beklemeden yola çıktığınızı bilmiyorsunuz, o da, o anda aklınıza geliyor. Onların yanınızda olmaması umurunuzda bile değil siz kaptanlığınıza olan güveninizle devam diyorsunuz ve bir kaç manevra ile o kocaman dağdan kurtuluyorsunuz. Bunu gören birkaç yolcunun sevinç çığlıkları ve alkışları kulağınıza kadar geliyor. Bu da kendinize güveninizi artırıyor ve iyi kaptan olduğunuza dair inancınız artıyor ve kendinize güveniniz daha da çoğalıyor. Önünüzde daha uzun yol olmasına karşın bunu başaracağınızdan emin olarak devam diyorsunuz.

Uzun bir aradan sonra, motorların göstergelerinden olumsuz sinyalleri görüyorsunuz ve aklınıza motor ve teknik bölümünde çalışan tayfalarınız geliyor. Telefona sarılıyorsunuz, yanıt yok. Aklınıza, onların dinlenme saatinde yola  çıktığınız, acele ile gemiye yetişemedikleri geliyor. Göstergeleri birdaha kontrol ediyorsunuz, yakıtınızın azaldığını , motorlardan sorun olmadığını anlıyorsunuz ve derin bir ooooh çekiyorsunuz. Bunun da sorun olmadığını ’’telsizle yardım çağırıp yakıtın ulaşabileceği’’ çözümünü buluyorsunuz ve çözüyorsunuz da.

Bu size olan güveninizi daha da artırıyor ve yolunuza devam ediyorsunuz. Yukarda adını verdiğim herhangi bir kanalda ( ya da boğazda) geçmek zorunda olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Kurallar gereği buralarda geçerken, klavuz kaptan almanız gerekirken, buna da gerek duymuyorsunuz ve kanalın ( siz buna boğaz da diyebilirsiniz) tam ortalarında kıyıya çarpıyorsunuz ve gemi karaya oturuyor. Geminin hasarı bile umurunuzda olmuyor.

Kuralların ve yasaların gereği geminiz birkaç gün bağlanıyor. Siz yasal işlemlerle uğraşırken gemi yolcuları kendi dertlerine düşüyorlar. Yolculara, verilmesi gereken hizmetler verilemiyor ve günlük yaşamları sıkıntıya giriyor. Siz bunların farkına varmadan, hatta gemide hizmet verecek personelin yokluğunun bile farkına varmadan bir an önce yasal işlemlerinizi tamamlayıp, yolunuza devam etmek istiyorsunuz.

Bu arada da, kendilerine konfor ve beş yıldızlı hizmet vaadedilen yolcular, verilemeyen bu hizmetler üzünden ayaklanmış ve bu ayaklanma sonucu gemi ateşe verilmiştir. Siz yasal işlemleri tamalayıp gemiye döndüğünüzde, geminin bu halini görüyor ve bir an önce söndürülmesi, hasar çoğalmadan yolunuza devam etmeniz gerektiğini,  itfaiye erlerine bağırarak emrediyorsunuz.

Derken…. Yangın büyüdükçe büyüyor ve alevlerin yükselmesi ve yanan insanların çığlıkları arasında düşünüzden uyanıyorsunuz!

Uyandıktan sonra, ben çok iyi bir kaptanmışım, gemiyi yardımcı kaptanlar, klavuz kaptan ve tayfalar olmadan binlerce  mil ( siz km de diyebilirsiniz) yalnız başıma getirdim diyebiliyorsanız NE MUTLU SİZE ve ne mutlu, o diplomayı size veren kuruma!

 İsmail Özşahin

 

 
Toplam blog
: 9
: 275
Kayıt tarihi
: 05.01.12
 
 

Eğitimci Egitim Yüksek Okulu Nigde / Egitim Yüksek Enstitüsü / Sailer Institut Köln C..