- Kategori
- Tarih
Silivri ve Yassıada kararları
Hangi mahkeme olursa olsun; kime, nasıl bir ceza verirse versin; ben üzülürüm.
Cezalandırılan kişi ya da kişileri tanıyıp tanımamam, sevip sevmemem hiç önemli değil…
1961’in ilk aylarında, İstanbul-Çapa Eğitim Enstitüsü öğrencisi iken, on beş arkadaşımla birlikte bir duruşmasını izlediğim Yassıada Mahkemesi’nin kararını öğrendiğim gün de içim cız edip durmuştu.
Nasıl etmesin ki, 15 Eylül 1961 günü açıklanan kararıyla on yıldır Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak ülkemizi yöneten Celal Bayar ve Adnan Menderes başta olmak üzere
15 kişiye idam cezası veriliyor, (*) 31 sanık da müebbet hapse mahkûm ediliyordu.
İdam cezası alan 15 kişiden biri de ordumuzun en yüksek makamında bulunan Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun’du.
27 Mayıs darbesinden önceki öğrenci gösterilerine katılarak İstanbul caddelerinde “Menderes istifa!..” diye bağırmış bir genç olarak Yassıada mahkemesinin verdiği idam ve müebbet hapis cezalarına ne kadar üzülmüşsem, 5 Ağustos 2013 günü açıklanan Silivri Özel Mahkemesi’nin kararına da o kadar üzüldüm.
Tanrıya şükür ki, Silivri mahkumlarının Yargıtay’a, Anayasa Mahkemesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru hakları var… Yassıada mahkûmlarının hiçbir yere itiraz hakkı yoktu.
“ Meşru hükümeti devirip TBMM’ni fesheden TSK olduğu halde, Genelkurmay Başkanı Org. Erdelhun niçin ölüm cezasına mahkûm ediliyor?” diye mi soruyorsunuz?
Bir genelkurmay başkanı emri altındaki askerlerin darbe yaptıklarından haberi olmaz, onlara yardım etmez, aksine onların karşısında yer alırsa, böylesine “vatan haini”(!) bir insan elbette idama mahkûm edilir!
“Bir yanlışlık olmalı muhterem! Türk Ordusu şanlı tarihinde padişahını devirmiş, sadrazamını asmış, şeyhülislamını vurmuş, fakat bir kez olsun kendi komutanına dokunmamıştır.” diye itiraz edebilirsiniz ama bu gerçeği değiştirmez.
Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un müebbet hapse mahkûm edilmesine elbette üzüldüm. Birçok gazeteci ve yazar,“Tarihimizde ilk kez bir emekli genelkurmay başkanı tutuklanıp yargılandı ve müebbet hapse mahkûm edildi.” diye yazdı. Ve ne yazık ki, Taraf gazetesi yazarı Murat Belge de bu yanlışı tekrarladı.
Bir yalanı kırk kez tekrarlayan kendisi de inanır sonunda, söylediği yalanın gerçek olduğuna ki, başkaları hâliyle inanır.
27 Mayıs 1960 günü ve sonrasında hükümet üyeleri ileDP milletvekillerinin tümü, ayrıca Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, Konya, Adana valileri başta olmak üzere onlarca vali, kaymakam ve emniyet müdürü tutuklanmıştı ki, görev başındaki Genelkurmay Başkanı Org. Rüştü Erdelhun ile kuvvet komutanlarının tutuklanması kimsenin dikkatini çekmemişti.
“ DP iktidarını devirip yönetime el koyan Ordu, niçin en yüksek rütbeli komutanlarını tutukluyor?” diye mi soruyorsunuz?
Hayır, Türk Ordusu değildi, 27 Mayıs’ta yönetime el koyan. Biri de benim hemşerim olan (Aksekili Yüzbaşı Kâmil Karavelioğlu) çoğunluğu küçük rütbeli 37 maceraperest!..
Darbeyi gerçekleştirenler gerçekte 37 kişidir. Ankara ve İstanbul radyosunu ele geçirip de darbe yapıldığını ilan ettiklerinde, Erzurum 3. Ordu Komutanı Org. Ragıp Gümüşpala, Milli Birlik Komitesi’ne liderlerinin kim olduğunu sorar. Eğer liderleri kendisinden daha kıdemli biri değilse, ordusuyla Ankara’ya yürüyüp isyana son vereceğini bildirir. Bunun üzerine etekleri tutuşan darbeciler hemen askerî bir uçakla İzmir’e gidip Org. Cemal Gürsel’i Ankara’ya getirerek liderlerinin Gürsel olduğunu bildirirler. Dolayısıyla Gürsel’in katılımıyla M. B. Komitesi 38 kişi olmuştur.
Ben o zamanlar, 18 yaşında bir genç olarak okuduğum gazetelerin ve radyoda dinlediklerimin etkisinde kalıp M. B. Komitesinin ülkemiz için iyi bir şey yaptığını sanmış ve alkışlamıştım.
Sahi, şunu sormak isterim: Şu ya da bu nedenle 37 rütbeli subayın bir çete kurup komuta ettikleri birliklere“yürüyün” diyerek topları, tankları, tüfekleri ile radyo evlerini ele geçirip halkımızın oyları ile başa getirdiği iktidarı devirip yönetime el koymaları, Anayasayı ve TBMM’yi feshetmeleri doğru bir şey midir sizce?
Üstelik, “Hiçbir zümre ve hiçbir partiye karşı değiliz” dedikleri halde yalnızca DP milletvekillerini tutuklamalarına ne dersiniz?
O yıllarda kimse sormadı, soramadı bu soruları.
Bayar, Menderes ve Erdelhun dâhil, hiçbir bakan ve milletvekillinin mektubunu yayımlamadı gazeteler; yayımlayamadı. Hiçbiri için olumlu görüş söylenmedi, yazılmadı; yazılamadı..
Bu büyük hizmetlerinden dolayı, MBK üyelerine bir ödül vermek gerekirdi elbette! Yeni “Anayasa”ya “ömür boyu senatör” oldukları yazıldı. Ayrıca yeni oluşanTBMM de“silah zoruyla” Gürsel ’iCumhurbaşkanı seçti.
“Gürsel de hak etmişti bu ödülü, MBK üyeleri de…” diyorsunuz, öyle mi?
Tabiî canım, tabiî… Ben de aynı görüşteyim!
--------------------------------------------------------------------------------------------
(*) MBK 15 idam mahkûmiyetinin 3’ünü onaylamış, Erdelhun dâhil 12’sini“ağırlaştırılmış müebbet hapse” çevirmiştir.