Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '11

 
Kategori
Eğitim
 

Sınavları Kaldıralım!

Sınavları Kaldıralım!
 

Sınavlardan yakınmayan mı var ? 

En son Başbakan Erdoğan’ın “Çocuklarımızı kurtarın şu sınav garabetinden“ feryadını duyduk. (Abbas Güçlü, 4 Ara 2010 ) . 

Öğrencisinden velisine; yöneticisinden öğretmenine kadar herkes yakınıyor bu sınavlardan ama kimse, bu konularda neler yapabiliriz diye düşünmüyor. (Belki düşünüyor da biz duymak istemiyoruz… ) 

Gençleri sınavdan nasıl kurtarabiliriz? Gelin çareler üzerinde düşünelim. Fakat bu iş o kadar eğitimin temeline oturtulmuş bir iştir ki, kolay kolay sınavdan, değerlendirmeden, eleştirmeden kurtulmak mümkün değildir. Bazı şeyleri kolaylaştırmanın, daha makul hale getirmenin bazı yolları vardır; onlar üzerinde düşünülebilir ve zaman içinde, alınan önlemlerle, sınavların insan hayatındaki yeri daha makul ölçütlere indirmek mümkün olabilir. Sınavı, testi, değerlendirmeyi eğitim hayatından kaldırıp atmaya olanak yoktur. Ama akla yakın ölçülerde yapmaya, insanları rahatsız etmemeye, sınav stresine sokmamaya yol açabilecek önlemler almaya yollar vardır. Şimdi şu Üniversite sınavları konusundaki önerileri gözden geçirelim. 

Şimdi bu önlemlerin bir bölümü zaman içinde koşut önlemlerle birlikte gerçekleştirilir. Diğerleri ise bir sistem değişikliğiyle birlikte bir anlayış (zihniyet) değişikliği içinde varolur. Sınavlarla birlikte Türkiye’deki eğitim sisteminin tümden gözden geçirilmesi gerekliliği unutulmamalıdır. 

1. Her üniversite kendi giriş sınavını kendisi yapar.
2. Öğrenciler ayrıca bir sınava girmezler. Sınıf içi notlarının ortalamasından sorumlu tutulurlar.
3. Üniversite’den atılma olmaz. Primli sınav hakkından yararlanırlar.
4. Sınavlar uzaktan ve bilgisayarla yapılır.
5. Kişinin kendi kentinde gireceği bir üniversite için prim not verilir.
6. Kişinin çalıştığı yıllar, iş tecrübesi ve kazandığı beceriler önemli bir prim not olarak ortalamaya katılır.
7. Üniversite miktarını artırır ve üniversitelerin kapasitelerini yükseltirsiniz.
8. Eğitimi merkezileştirmekten kurtarırsınız, tanınmış firmaların verdikleri Mesleki eğitime de sertifika verirsiniz. Her şey MEB’nın denetiminden çıkar, dolaylı bir denetim olur. Dolayısıyla, Sabancı, Koç vb . gibi firmalar da diploma verebilir düzeye getirilir.
9. Ortaöğretimdeki okulların %80 ini Mesleki Teknik eğitime kaydırırsınız.. Klasik liseleri paralı hale getirirsiniz. Klasik Lise’den mesleki liseye geçiş her zaman kolay olmalıdır.
10. Doktoralı akademisyenlerin, bazı özel koşullarla , Yüksek okul açmalarına izin verirsiniz..
11. Deneyimli Özel Okulların Yüksek Okul açmalarına izin verirsiniz.
12. Dış ülke temsilcilerinin Kolej Yüksek Okul isteklerini kabul edersiniz, kolaylaştırırsınız.
13. Dış ülkelerde (Kıbrıs gibi) açılan fakültelerin sertifika, diploma ve lisans belgelerini tanırsınız ve bu ülkelere üniversite konusunda destek olursunuz.
14. Dış ülkelere öğrenime gidecek öğrencilere her konuda destek olursunuz, geniş ölçüde burs verirsiniz.
15. Üniversitelere, kontenjanlar, kapasite artırımı ve öğrenci alımı konularında ölçütler getirirsiniz. Fazla öğrenci alan üniversiteleri desteklersiniz.
16. Yurt meselesini çözümlersiniz.
17. (Ana Okulu+ İlköğretim+ Ortaöğretim+ Mesleki Y. Ö) + İş Hayatı; şeklindeki Kır Ensititüsü okul zincirini oluşturur. Bunu taşra bölgelerinde yaygınlaştırırsınız.
18. Dış ülkelerden öğrenci çeker, bu öğrencilerden alınacak parayla eğitiminizi finanse edersiniz.
19. Dış ülke ders kitaplarını siz basarsınız. Bunu döner sermayeye katarsınız.
20. Geçici bir çare olarak Üniversitelerde devamı kaldırırsınız..
21. Yüksek Okullar, yalnız YÖK tarafından değil resen MEB tarafından da ihtiyaçlar ölçüsünde kurulabilmelidir.
22. Eğitimin, mutlak MEB’nın denetiminde olması zorunluluğu kaldırılmalı. MEB’nın olmadığı konularda çeşitli kurumlar kendi ihtiyaçları çerçevesinde kurslar, sınıflar, okullar ve yüksek okullar oluşturabilmelidir. Ancak bunlar akredite edilmelidir.
23. Paralı Devlet üniversiteleri ihdas edersiniz. Bunlar fakir bölge üniversitelerinin desteklenmesinde yardımcı olurlar.
24. Fakülte ve Yüksek Okulların bağımsız döner sermayelerini oluşturmalarına izin verirsiniz.
25. Öğretim üyelerinin, üniversite dışında iş yapmasına, ders vermesine, kitap bastırmasına, sıkı denetimler getirmezsiniz, bütün bu denetimleri kaldırırsınız..
26. Yüksek Lisans, Doktora programlarını paralı hale getirirsiniz. Öğretim elemanları dışındakiler bu programları ek ücret ödeyerek izlerler. 

Bütün bunların üzerinde YÖK’e paralel genel ve bölgesel akreditasyon kurumları oluşturursunuz.
-Üniversiteler programlarını çeşitlendirmeli. Bir üniversite ne kadar çeşitli program açarsa, o kadar prim almalıdır. 

Dünyada “sınavlar konusunda neler yapılıyor. Bu ülkelerde resmi sınavlar mümkün olduğu kadar azaltılıyor; derslerin özü yaratıcılığa dayandığı için sınavlar da bu şekilde öğrencinin “yaratıcılığını” ölçmeye dayandırılıyor. Dersini niteliğine göre, örneğin; 

- Öğrenci “Dosya” sına bakılıyor. Öğrenci ders esnasında çalışmalarından bir dosya oluşturuyor. Ders esnasında bir öğrencinin yaptığı bütün çalışmalar, raporlar, ödevler… Öğretmen tarafından değerlendirilerek, öğrencinin dersten geçmesi için gerekçe oluşturuyor. 

- Öğrencinin yaptığı proje sonunda hazırladığı proje’nin değerlendirilmesi ve onun takdimi esnasındaki yaratıcılığı değerlendirme için göz önüne alınıyor. 

-Öğrencinin sınıf dışı çalışmaları göz önüne alınıyor ; öğrenci nerelerde çalışmış ; ne gibi stajlar yapmış ; ne gibi hayat tecrübesine sahip… Bunlar değerlendirmede göze alınıyor... 

-Öğrencinin kazandığı davranış değişikliğine bakılıyor. Örenci bu dersi almadan önce nasıldı, aldıktan sonra nasıl? Hangi bilgi ve becerileri kazanmıştır? 

Görüldüğü gibi “Sınav” deyip de geçmeyelim. Sınav aslında genel bir değerlendirmenin parçası. “Değerlendirmede“ ise öğrencinin genel bir yaşam deneyimi söz konusudur. Değerlendirme, kısaca, bir insan ne idi, ne oldu arasındaki farkı görmeye çalışır. Ama insanın değişimi kolay olmaz… 

Hani derler ya… Gerçek sınavlar hayattadır. Doğrudur. Okuldaki sınavlar o kadar yapaydır ki…! İnsan hayata atıldıktan sonra, hayatın sillelerini yedikçe neyin kaç bucak olduğunu anlar. Hayat demek, bu yüzden, bir bakıma, sorumluluk yüklenmek, o sorumluluğu kullanmak ve işin neticesine bakmaktır… Bu nedir? İşte bu “Değerlendirmedir.” Ama o zaman bizi değerlendirenler bizim hakkımızda hayati bir karar verirler. Son karar ise, pişmanlık doğurur ise… Onu görmeden önce önlem almak gerekmez mi? 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..