Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '07

 
Kategori
Sinema
 

Sinema' da yaz aşkları [3]

Sinema' da yaz aşkları [3]
 

Yaz aşkları dolu, doludizgin, duygu yüklü yaşanır beyazperdede. Yazı ve sinemayı özleyenler, açık hava sinemalarında buluşurlar. Böylece yıldızlı, pırıl pırıl bir yaz akşamı, beyaz perdenin önünde, yazı bir saraya çevirirler.

Yönetmenliğini Ye Lou’nun üstlendiği “Yaz Sarayı” ise farklı bir saraydır. Film, Çin’in 1980’li yıllarda demokratikleşme yolunda geçirdiği çalkantıları ele alıyor. Fonda öğrenci hareketlerinin ve protesto gösterilerinin yer aldığı, Almanya’ya göç eden Zhou Wei vesilesiyle Berlin Duvarı’nın yıkılmasına da değinen film, tarihsel süreci ve iki gencin aşk hikâyesini başarıyla harmanlıyor.

Aşk duvarları yıkar, kendinin ve bizi biz yapan benliğimizin kalıplarını kırarak, bize sonsuzluğun eşiğinde kapıları aralar. 26 yaşındaki Tayvanlı yönetmen Leste Chen’in ikinci filmi olan “Sonsuz Yaz” (Eternal Summer), ilkokulda tanışan ve dostlukları yıllarca süren iki arkadaşın hikâyesini anlatır. İkilinin eşcinsel bir ton da taşıyan ilişkilerinin genç ve güzel Carrie’yle tanışmalarının ardından geçirdiği değişimi ele alan film, etkileyici müzikleri ve görselliğiyle başarılı bir karakter analizi sunar.

Yaz aşkları bazen gerçek aşklara dönüp bir ömür sürse de, genel olarak yaz yağmuru kadar hızla geçer. Ünlü İspanyol oyuncu Antonio Banderas’ın 1999 tarihli Crazy in Alabama’dan sonraki ikinci yönetmenlik denemesi olan “Yaz Yağmuru” (Summer Rain), yetişkinliğe adım atma sürecindeki üç genç adamın cinsellik ve aşka dair deneyimlerini şiirsel bir dille aktarır. Antonio Soler’in aynı adlı kendi romanından senaryosuna imza attığı film, 70’li yılların sonunun İspanya’sını etkileyici bir atmosferle yeniden canlandırır.

Peki kazanan hangisi olacaktır? Geçici bir yaz aşkı mı, yoksa bir ömre yayılan bir aşk dansı mı?

Bunu filmleri izleyince göreceksiniz...

Bazı aşklar kalır, bazı aşklar da sonbaharın ilk yağmuru ve gök gürültüsüyle akıp gider... Aynı Delmer Daves’in 1959 yapımı “Yaz Aşkları / A Summer Place” filmindeki aile baskısına dayanamayıp ayrılan gençler ya da William Wyler’in genç bir gazeteciyle bir prensesin bir yaz gününe sığan dolu dolu yaşadıkları aşkın anlatıldığı “Roma Tatili”nde olduğu gibi.

Birçoğumuzun hayatında hızla ilinip gitse de, o ismi vermek istemesek de “yaz aşkı olarak kalan tatlı heyecanlar yaşanır.

“Yaz bekarı” denilen erkek tipi, genelde sonbaharda kendilerine bir sevgili edinip Nisan, en geç Mayıs aylarında bir bahane bularak ondan ayrılan ve yazı bekar geçirenlerdir.

Yaz bekarları yazı bir av, safari gibi görür ve yaz boyunca o bar senin, bu disko senin, aman şu “beach party”leri de kaçırmayayım diyerek,

Zamane tabiriyle geceden gece, eğlenceden eğlenceye “akarlar”.

Özellikle yabancı turist kadınlara gez, göz, arpacık doğrultusunda hedefe oturtan yaz bekarları, çoğu zaman kadın ayırmadan ortamdaki bütün kanlara salça olurlar.

Yaz bekarları, yüzlerinde renkli gözlükleri, yanlarında jöleleri, üstlerinde kısa kollu Hawai gömlekleri ve çıkmayan parfümleriyle tanınırlar.

Kadınları genellikle bildikleri birkaç İspanyolca sözcükle ve Meksika mutfağı, yat turu ve Paris’i sevdiklerini söyleyerek tavlamaya çalışırlarsa da sırıtırlar.

Meksika mutfağı deseler de, en sevdikleri yemekler “kadınbudu köfte” ve “dilber dudağı”dır.

Zamanla geriye tadı damakta kalan güzellikler, mutluluk fotoğrafları kaldığı gibi, hüzün ve bol gözyaşlı mektuplar da bırakabilir.

Sinemadaysa doyumsuz yaşanır yaz aşkları. Öylesine umutsuz ama bizi iki saatlik bir düş dünyasına sürükleyerek...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..