- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Sınır ötesi
Bir operasyon. Canlılar kanlı, bıçaklı. Ama kardeşler hepsi. Aynı vatandan, aynı geçmişten... Ortak paydaları hep aynı. En azından hepsi insanoğlunun Adem kavminden gelmekteler. Analar buruk buruk, korku dolu ve gözü yaşlı beklemekteler. Ve hep kafalarında aynı soru: “ Acaba???”. Dipsiz bir operasyon bu. Kapkaranlık ve sopsoğuk. Vücutlar ve sinirler gerilmiş. Hamleler peşisıra. Yok olmalar da keza öyle.
Bir sevgili çok uzaktan –hatta çok yakın- bir mektup alıyor. Ağlamakta, her korku duygusu için, kaygulu, her kaybettiği ve yerine kazandığı duygu için. Fasit bir daire bu. Ne başlangıcı, ne de sonu belli. Büyükler bitirmekte kararlı. Neyi, nasılı, niçini doğru dürüst bilmeden. Bu ülkenin insanı kederli ve mutsuz. Düpedüz, dümdüz gitmekteler bir yerlere hükümsüz. Kasvetten ve kahırdan kaybolmuşlar. Her gün, bir diğer güne göre, daha ağlamaklı, hep bir başka büyük lider umuduyla. Çünkü devlet baba öleli yıllar olmuş. Kendilerini öksüz hissetmekteler. Nerede her zaman belirivermiş kurtarıcıları! Onu aramaktalar kendilerinden bağımsız.
O bir operasyon. Adı sınır ötesi. Her türlü sınırın ötesinde. Vücutlar ve sinirler gergin. O basit anda zaman durmuş, ivmelenmeyi beklemekte. Ülke, vatan ve millet üzgün gözlemlemekte. Büyükler her şeyi yapmış olmanın rahatlığıyla ve gururuyla, ve de her şeyden önemlisi hizmet aşkıyla yanıp tutuşurken, kadınlar ve anneler sevgiden umudu kesmişken, bir millet uykusuna devam ediyor: Her sınırın ötesinde, sınırsız bir uykuda...
11/01/98
BEYOĞLU KAFE/İSTANBUL