Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '07

 
Kategori
Güncel
 

Sinop

Sinop
 

Tarihten bir 20 yıl kadar önceydi tahminim Sinop'la ilk tanışmam. Sıcak bir yaz günü iznimi geçirmek için gittiğim Samsun'da miskin miskin oturup güneş rakı burcuna girse de rakımı içsem diye düşüne düşüne geçiyordu günlerim.

Almanya'dan da çocukluk arkadaşım Mürsel geldi; şaka şamata çocukluğumuzu, gençliğimizi yad ederek, yediğimiz naneleri hatırlıyarak geçiyordu günlerimiz. Bir akşam dayım Yaşar, Mürsel ve asker arkadaşım Mustafa ile çok güzel bir dost arkadaş ortamında rakımızı içip sohbet ederken dayım bize, "çocuklar Sinop'u gördünüz mü? Buralarda boşa vakit geçireceğinize sizi götüreyim de gezelim" dedi. Bizim canımıza minnet. Ertesi sabah buluştuk, düştük yola. Geze geze Bafra, Alaçam, Yakakent derken Sinop'a yaklaştıkca Karadeniz yeşili ormanların denizle buluşmasını görüp böyle güzellikte yerlerin bir de yaz mevsimi uzun olsa diye kah sesli kah sessiz düşünüyorduk.

Şirin Gerze'ye geldiğimizde ne kadar düzenli, ne kadar güzel bir yerleşim olduğunu hepimiz kabul ettik. İlçede bulunan eski taş evlerin kapılarının üzerinde de benim yaşıtlarımın gayet iyi hatırlayacağı o kocaman anahtarları görünce de, nedenini sorduğumuz Gerzelilerden bunun eskiden kalma bir alışkanlık olduğunu; hırsızlık olaylarınında olmaması sebebiyle değişmediğini söylediklerinde hayretimizle birlikte insanların güven duygularını çok takdir ettik. Zaten hatırlarsanız Rusya'dan kaçan beyaz balina da Gerze'ye gelmiş, halkın sevgilisi olup Aydın ismini almıştı.

Neyse oradan da çıkıp, tabiatı seyrederek Sinop'a geldik biz. Zaten ilk görüşte aşk derler ya, öyle sevdik Sinop'u. Orada bulunan eş, dost kim varsa arandı, bulunan bulundu, bulunmayan borçlu sayıldı sonraki gezimize.

Akşama kadar şehir gezildi, kale hala hapishaneydi dışarıdan görüldü, hamsilos fiyordunun bakir güzelliği görüldü ve tabi ki çok güzel dostlarla çok güzel bir sohbetle rakımızı yudumlayarak günün sonu getirildi.

Sonraki yıllarda ben ne zaman Samsun'a gitsem oradan da Sinop'a gittim, her seferinde aynı duygularlarla ayrıldım. Hatta dönerken Bafra'da bulunan Kadı Çeşmesi isimli çeşmeden de evliler bir daha bekarlar ilk ve son defa evlenebilmek için avcumuzla kana kana su içmiştik. Ne hikmetse bana ters etki yaptı herhalde, bekarlardan sona ben kaldım. Epey geç evlendim. Hanım kel, kör demedi de kurtulduk her halde. Kadı Çeşmesi de rahatlamıştır "evlendi de vebalinden kurtuldum" diye.

Son zamanlarda bildiğiniz gibi tabiat harikası ülkemizde yapılması planlanan nükleer santrallardan birinin Sinop'ta kurulması gündemde. Düşünüyorum Amerikan üssü varmış kapanmış, Şişe cam fabrikası varmış, Söksa isimli tekstil fabrikası varmış kapanmış. Sinop'a dışarıdan giren para yok gibi, bir umut olacak belki onlara ama tabiatın umudu ne olacak acaba?..

Yetkililerin insanları yeterli aydınlatmadığını zannediyorum. Ülkemizin her yönüyle enerjiye ihtiyacı var amma bedeli ne olacak? Kıymasınlar doğal güzelliklerimize, bizler de sahip çıkalım.

Bu demek değil ki başka yerde yapılırsa oralar daha az değerli. Ülkemizin her karışı aynı değerde. Tabiata zarar vermeden, doğal güzellikleri yok etmeden, insanlara ve yaban hayata şans bırakarak elde etmeye çalışsak şu enerji denen vazgeçemeyeceğimiz illeti.

Selamlar sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 19
: 1370
Kayıt tarihi
: 21.08.07
 
 

1961 Samsun - Çarşamba doğumluyum. Memur emeklisiyim. Evli ve üç çocuk babasıyım. Halen Kdz. Ereğ..