Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Öykü
 

Sır- 12.bölüm

Sır- 12.bölüm
 

RESİM:ALINTI""GİDERKEN YANINDA GÖTÜRÜRSÜN SEVDİĞİNİN KALBİNİ."


“Biliyorum ki şimdi beni dinliyorsun.” diye düşünerek kulaklarını yerleştirdi Tuana ait oldukları yerlere.

“ Sevgili dinleyicilerim. Hoş geldiniz Papatya Efem’e. Papatya Efem’de Tuana Sayın ile birliktesiniz bir buçuk saat boyunca. Bugün sizlerle…” diyerek duraladı.

“Ne kadar çok özlemişim o güzel sesini.”diye mırıldandı Selim. Gözlerini kapadı. Kızın hayali yerleşti göz kapaklarının içerisine.

“ Aşk üzerine, sevda üzerine konuşacağız. Ayrılıklar, kavuşmalar üzerine. Hüzün yağacak, gözyaşı akacak… Yüreğinize dokunacak… Kendinizden bir şeyler bulacaksınız…”

“Tuanam… Sesin… Sesinde hüzün var senin. Biliyorum bir şeyler oluyor. Adını koyamadığım bir şeyler oluyor.” diye düşündü Selim.

“Nedir sevgi ha?” diyordu radyodaki ses.

Kaçıp gitmek mi, kalıp direnmek mi?

Acıların en büyüğünü taşımak mı yüreğinde?

Sevgi denizinde boğulmayı göze almak mı?

İçinde biriktirdiğin öfkeleri yok saymak, çekilenleri unutmak mı?

Gözlerinde erimek, koşup sımsıkı sarılmak mı sevgi?

Sevdiğinin kokusunu ciğerlerine doldurmak mı yoksa?

Yanında olduğunu, senin olduğunu bilmenin coşkusu mu yüreğini ısıtan?

Örgüsünü çözmek mi saçlarının?

Parmaklarını usulca dolandırmak mı benzinde?

Varlığına tapmak, yokluğuna kahretmek mi sevmek?

Uykusuz gecelerde resimlerini meze etmek mi uyuşmak için içilen kadehlere?

Ceketinin iç cebinde sakladığın sevdanı kırmızı kaplı kadife kutuda sunmak mı?

Bırakıvermek mi avuçlarının içine yüreğini?

Yıllar geçse de tükenmeyen, tüketilemeyen bir duygu mu sevmek?

Hissiyatların en derini…

Ulaşılamayanların en gizemlisi…

Mutluluk mu sevmek?

Hayalinle yatıp kalkmak mı?

Sevda denizinde yüzmek, kanatlanıp yelken açmak mı enginlere?

Kuş olup uçmak mı mavi göklerde?

En güzel aşk şarkılarını, en nadide aşk şiirlerini fısıldamak mı kulaklarına?

Unutabilmeyi dilemek mi?

Her kapayışında gözlerini, hayalini kovalamak için sarf ettiğin çabalar mı yoksa?

Yoksa bir bankta oturup dalıp gitmek mi sonsuz mavilikte?

Sonsuzluğa kadar sevmek mi her ne pahasına?

Öfkenin en yoğun olduğu anlarda bile kızamamak mı ona?

Ne kadar acıtırsa acıtsın yüreğini, onun için ölebilmek midir sevgi?

Sevgi yaşa başa bakmadan, kişinin yüreğinde hissettiğidir aslında.

Benzemez hiç kimseninki bir birine…

Her yürekte farklı bir hikâye yatar…

Başka başka yaşanmış, başka başka sonuçlanmıştır sevgi.

Kavuşulmuş ya da kavuşulmamış ama yürekleri yakıp geçmiş.”

“Tanrım…Tuana...Bu da neydi böyle? Haklıydın can damlam… Programa başlarken herkes kendinden bir şeyler bulacak bu programda derken ne kadar da haklıydın.” diye mırıldandı Selim.

“ Evet sevgili dinleyicilerim… Çok üzmedim inşallah sizleri bugün. Bu gece öyle bir ruh hali içindeyim ki… “ diyerek duraladı Tuana.

Şimdi sizleri Aşkın Nur Yengi’nin o buğulu sesi ile baş başa bırakıyorum.

“Hayat sende durmam diyor
Her nefeste son geliyor
Bildiğin sende kalsın
Sen yalancı baharsın
Artik senin olmam diyor”

Sadece dinleyenleri değil sevdiği adamı da sürüklemişti o ruh halinin içine Tauna.

”Sen yalancı bir sonbahar
Ben sevdalı koca çınar
Kaç mevsim benden aldın
Kaç sevda geri verdin
Ruhum sana kanmam diyor” diye haykırıyordu Aşkın Nur Yengi.

“Sevgilim benim… Ben yalancı bir sonbahar… Sen sevdalı koca çınar… Ben sevdalı koca çınar… Seni o kadar çok seviyorum ki Tuanam…” diye mırıldandı Selim.

”Söyle kaç bahar oldu
Penceremde gül soldu
Belki de zaman doldu
Sevdiğim dönmüyor”

Şarkının bitmesi ile Tuana’nın o berrak sesi duyulmuştu yeniden.

“GİDERKEN YANINDA GÖTÜRÜRSÜN SEVDİĞİNİN KALBİNİ…”diyordu Tuana.

“Her gidişin bir dönüşü vardır bilmez misin sevdiğim? Gitmek bazen ne kadar zordur. Gitmek zorunda kalırsın ve bağlanır ağzın dilin. Konuşamaz olursun. Sarılamazsın son bir kez vedalaşmak için. Susmak zorunda kalmak ne kadar zordur. Boğazında düğümlenir kelimeler. İsyan edip dökülmek ister ortaya cümleler. Susarsın.

Giderken yanında götürürsün sevdiğinin kalbini. Bırakamazsın onu burada. Ama bilmez sevdiğinin kalbi seninle olduğunu. İçin için kin bağlar sana. Hep o anı, o karşılaşma anını bekler. Yüreğinde biriken safrayı kusmak için. Seninle hesaplaşmak için. Bilmez neden gitmek zorunda kaldığını? Tek derdi terk edilişidir. Bencillik yapar hayli ve kendini düşünür. Kendi kalp sızısının çığlıklarını dinler.

Ama ya giden? Ağrımaz mı onun da yüreği, sızlamaz mı ince yerleri? Hem kendini, hem de sevdiğini düşünmez mi her an? En ağırı bu gidişin, anlatamamak gerçekleri değil midir? Yiyip bitirmez mi içini? Erirsin günden güne. Gitmek zorunda kalışının ağırlığı ezer geçer defalarca seni. Yok eder seni, sevdiğinin senden nefret ettiğini, hatta unuttuğunu düşünmek...

Ve hep umut edersin bir gün bir yerde ansızın karşılaşmayı, kavuşmayı yeniden. Yüzünü görebilmeyi, sesini duyabilmeyi, koşup sarılmayı. Bu umuttur seni yaşatan. Kavuşmanın ve anlaşılabilmenin gerçek sesidir yüreğimde sakladığım. Sana kavuşmaktır umudum, tek umudum.”

Tuana konuştu… Yüreğinden geçenleri haykırdı mikrofonun diğer ucunda… Her kelimesini yazdı zihnine Selim.

“Sevgili dinleyenlerim bugün de bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Görüşmek dileğiyle… Kayahan Usta’nın dediği gibi “Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz.”

Tuana susmuştu. Bir şarkı vardı şimdi Selim’in kulaklarında… Hazinli bir şarkı.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..