ŞİRKETLER YETENEKLERİNİ GERÇEKTEN GELİŞTİREBİLİR Mİ?

ŞİRKETLER YETENEKLERİNİ GERÇEKTEN GELİŞTİREBİLİR Mİ?

Uzun yıllardır, giderek yaygınlaşan bir şekilde çalışanlara yönelik eğitim programları iş dünyasını etkisi altına aldı.

İlk başta büyük bir heyecanla başlanılan bu çalışmaların amacı çalışanları geliştirmek ve bu sayede rekabet üstünlüğü yaratacak kadar iyi çalışanlara sahip olmak idi. Hala yetenekli , deneyimli ve eğitimli çalışanlara sahip şirketler kendilerinden söz ettiriyor. Çalışanların şirketleri seçmede dikkat ettiği konulardan biri kendilerini ne ölçüde geliştirebildikleri.

Bu noktada, işe başlamadan önce o şirketin çalışanlarına ulaşıp çeşitli bilgileri toplamaya çalışıyorlar. İşte bu nedenle, özellikle bankacılık, telekomünikasyon ve farma gibi sektörlerde eğitim veren bir şirket olarak anılmak itibar yaratmak için kullanılır oldu. Tamamen işe yönelik teknik ve olmazsa olmaz eğitimlerin oranları giderek düşerken, davranışsal gelişim eğitimleri ön plana çıkar oldu.

Çalışanların motivasyonel eğitimlere olan ilgisi, teknik eğitimleri geçti. Bu noktada kantarın topuzunu şirketler olarak kaçırmamak ve eğitimleri niye verdiğimizi bir kez daha hatırlamakta fayda var. Eğitimin ana amacı bilgi ve becerinin artırılması, ikinci amacı ise motivasyonu artırmadır.

Bazı büyük grupların yıllardır verdikleri eğitimlere, ‘mecburen’ devam ettiklerini ve eğitimlerin etkinliğini tam olarak ölçemediklerini biliyoruz.

Eğitimlerin binbir türlü faydalarının yanında şunları unutmamakta fayda var:

1) Yetişkinlerde davranış değişikliği yaratmak tek bir eğitimle kolay olmayabilir.

2) Çok güzel geçen zamanın sonunda, eğitimden elde edilen sonuç işe yansımayabilir.

3) ‘Analitik düşünce yeteneği’ nin iki eğitimin sonunda büyük bir artış gösterdiği maalesef görülmemiştir.

4) Şirketler eğitime katılımı artırmaya çalışırken, eğitimin etkinliğini bir anda düşürebilir.

ARTIK İŞ DÜNYASI DAHA DİNAMİK

Kalıplaşmış sınıf eğitimlerinin yerine ‘Yerinde yaparak, deneyerek öğrenme’ modelleri giderek artıyor. Bunun nedeni, insanların bizzat denedikleri bir süreci çok daha kolay benimsemeleri. Çünkü eğer uçak kulanmayı öğrenecekseniz, bunu gerçek gibi simüle etmeden pilot koltuğuna oturamazsınız

. Teknolojinin ve yaratıcılığın domine ettiği bilişim, telekom, reklam, dijital medya gibi sektörlerde çok değişik öğrenme modelleri var.

Öyle görünüyor ki, rekabet avantajı için dijital dünyayı gençlerden öğrenmeliyiz. Bunu keşfeden akıllı şirketler, üst yöneticilerine birer genci ‘teknoloji rehberi’ olarak atamaktalar. Telekom konusunda en yeni teknolojiler uzak ülkelerdeki deneyimlerle öğreniliyor hala. Tamamen yeni bir sektöre girdiğimizde, mevcut çalışanların, o işte deneyimli çalışanlarla beslemek, organizasyon için en doğrusu.

İyi haftalar