Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '07

 
Kategori
Haber
 

Siyaset havuzunun ikinci müşterisi dalışa hazırlanıyor; Yiğit Bulut

Siyaset havuzunun ikinci müşterisi dalışa hazırlanıyor; Yiğit Bulut
 

İkinci demek durumunda kalıyorum, çünkü ilk dalış İbrahim Tatlıses’e aitti. Ancak onun siyaset yapma talebi, siyasetten o kadar kopuktu ki, açıklama bir kaset tanıtımı esnasında geldi. Zaten, siyasete girilecek kanal olarak gayet bireysel bir yöntem tercih edilmişti. O sebeple İbrahim Tatlıses tarafından yapılan girişim pek de siyaseti ısındıracak bir adım olarak değerlendirilmedi siyaset sahnesinde.

En fazla Şanlıurfa’daki partilerin il teşkilatları ile Şanlıurfa’dan milletvekili olmak isteyenler telaşlanmışlardır bir miktar. “Acaba hangi partinin oyunu çalacak?” ve “Ne kadar oy alabilir?” tartışmaları yerel baz da yapılmaktadır mutlaka.

Bugün, az önce, Radikal Gazetesinin internet yayınını takip ederken, siyaset sahnesinin ikinci ve oldukça çarpıcı müşterisinin, siyasete giriş egzersizleri yaptığı yazısına gözüm çarptı.

Evet, son yılların gözde ekonomisti Yiğit Bulut’tan bahsediyorum. Mankenlik ajanslarının, üniversitelerin ekonomi bölümlerine gönderilmek üzere, sahip oldukları kontenjandan faydalanmış hissi uyandıran bir arkadaşımız kendisi.

CNN Türk Tv’nin ekonomi yorumcusu ve program hazırlayıcı olma kimliği ile birlikte Radikal ve Referans Gazetelerinin de, ekonomi sayfasının en sık takip edilen yazarlarından birisi.

Ancak, onu ön plana çıkaran özelliği, birkaç karpuzu birden koltuğunda taşıma çabasından öte, ekonomiyi siyasal bir gözle değerlendirme ve yavaş yavaş ulusal bir kurtuluş programı çizme çabasıdır.

Toplumumuz, algılamakta zorlandığı ekonomik terimleri kullanan ekonomistlerin dışında, bu özel dili de kullanmakla beraber, bu karmaşık dilden basit, anlaşılır ama birazda popüler bir siyasi dil üreten bu insana özel bir sempati duymaya başladı. Yazılarından okurları ile özel bir diyalog geliştirdiği ve bir nevi bir hayran kulübü ( TAİ; fun clup*) oluşturduğu anlaşılıyor.

Bugün okuduğum yazısında, doğrudan bir siyasete – bir parti bünyesi altında yapılacak parlamenter siyaset” – girişme talebi gözükmese de, bir siyasi dalga içerisinde yer almak veya kurucusu olmak talebi açıkça ifade ediliyordu. Ancak kelimelerin kolay dönüşebilir olduğuna dikkat etmek gerekiyor. Mesela, “var olan şartlar içinde çok kısa vadede 'siyasi bir partiye gireceğim' diyemem”, “, elbette zamanı geldiğinde şartlar ne gerektiriyorsa üstüme düşenden kaçmam”, “fakat bana göre 'siyasi bir yapı' içinde eriyip gitmek ve tezi orada ayağa kaldıramama riskini almaktansa, çok kısa vadede 'yeni bir tezin' sorgulandığı, yaratıldığı bir süreç daha açık ifadesiyle; yeni bir sivil toplum hareketi başlatmak daha doğru” cümleleri orijinal yazıda peş peşe gelse de, ben üç ayrı cümle olarak değerlendirmeyi uygun buldum.

Öncelikle kendi adıma şunu ifade etmek gerekirse, Yiğit Bulut’un ülke ekonomisi ile ilgili tespitlerinin çoğunluğuna katılırım. Zaten sunduğu verilerin tamamı, ekonomiye ait sabit istatistiki veriler olması, insana itiraz etme hakkını vermiyor. Ancak, elde edilen verileri değerlendirmek ve bunlardan bir sonuç elde ederek çözüm üretmek için farklı tercihler, insanların fikri altyapıları doğrultusunda farklılık gösterir. İşte bu noktada, kendisine ait bazı düşüncelere katılmakta zorlanıyorum. Bunlardan bir tanesi de, yine bu günkü yazısında yer alan bir tespitidir.

“kendini ülke adına sorumlu hisseden her birey için durum 18 Mayıs 1919 kadar kötü” cümlesinde yer alan tespiti paylaşmıyorum. Bunun, iktidara talip olmanın zorunlu şartı olan, mevcut durumu ifade etmek için en bedbin senaryonun kurgulanması olarak değerlendiriyorum.

Elbette bu tip bir sivil toplum oluşumu bile, bir siyasi parti içerisinde yer alma öncesi bir hazırlık olarak değerlendirilebilinir. Çünkü geçmişten de biliyoruz ki, özellikle seçimler öncesinde, sırf partilerin vitrininde yer almak için aday gösterilen birçok, akil insanı, toplumun farklı noktalarında ön plana çıkan insanlar, aday oldukları partinin içerisinde örgütlü bir güce yaslanmadıkları için, seçilmiş dahi olsalar, bir şekilde siyaset sahnesinden kayıyorlar. Sayın Yiğit Bulut’un bir anlamda bir fikir hareketi ve kadro oluşturmasını, bir parti çatısı altına, partinin politikasını belirleyebilecek bir ağırlıkla girmesine yönelik bir çabası olarak değerlendirilebilinir.

Ancak, Yiğit Bulut adına söyleyebileceğim bir – iki olumlu cümlem de var. Öncelikle, kendisini bir fikir insanı olarak değerlendirip, siyaseti, yine bir fikir hareketi içerisinde yaratma fikrine saygı duyuyorum. Ülkemizin yaşadığı risk düzeyi ve hissedilmesi gereken korku hissinin boyutu konusunda anlaşamasak da, ülke halkının ekonomik çıkarlarını ön plana çıkaran söylemi bende de beğeni oluşturmaktadır.

Ancak, siyasi bir hareket yaratma çabası olan bir insanın, ülke adına önerdiği diğer konulardaki fikirlerini de bizlerle paylaşması gerektiğini düşünüyorum.

Ekonomik noktadan bakış, birçok anlamda fark yaratmaya biliyor. Günümüzde anti-emperyalist olduğunu ifade etmek, ne gariptir ki, insanların siyasal görüşlerini yeterince açığa çıkarmıyor. Solda sosyalizmden başlayıp, sağda aşırı milliyetçiliğe varan bir yelpazede bu tanım artık rahatlıkla kullanılabiliyor.

Bu sebeple, örgütlenmesi düşünülen sivil toplum hareketinin, ülkenin ekonomik yapısı ile birlikte, eğitim, sağlık ve iş yaşamı sorunları gibi sosyal sorunlarla, demokrasi, fikir özgürlüğü, dış ilişkiler gibi siyasal konularda da, ne tip çözümler önerdiğini öğrenmek isterim.

( TAİ: Türkçe Anlamayanlar İçin )

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..